Vatanseverliğin sonsuzlaşan simgesi, mazlum milletlerin savunucusu gerçek Atatürkçü Soner Polat Filistin davası konusunda ne düşünüyordu. Bugün NATOtürkçü bazı Amiraller İsrail maşalığı yapıp, İsrail'de demokrasi olduğunu söyleyecek kadar emperyalistlere yalakalık yaparken Soner Polat , GMK Atatürk gibi mazlum milletlerin yanındaydı.
.
Soner Polat'ın Aydınlık'taki yazılarını, gazetelere verdiği söyleşileri sizler için derledik.
Emekli Tuğamiral Soner Polat, İsrail’in işgaline direnen Filistinli gençlerin vatanlarıyla birlikte Anadolu’nun muhafızları olduğunu söyledi. Polat, “İsrail’in son dönemde yaptığı tüm tatbikatların açıklanmayan nihai hedefi Türkiye’dir” yorumunu yaptı.
Emekli Tuğamiral Soner Polat, emperyal aktörlerin Ortadoğu’da istediklerini elde etmeleri halinde yönlerini Anadolu’ya çevireceğini söyledi. Filistin’in Türkiye’nin meselesi olduğunu belirten Polat, Münbiç’e işaret etti: Suriye’de ABDPKKİsrail denklemine karşı elde ettiğimiz kazanımlar, FilistinKudüs hattını büyük oranda etkileyecektir.
Yeni Şafak’a açıklamalarda bulunan emekli Tuğamiral Soner Polat, Filistin cephesinin tarihte olduğu gibi bugün de birinci savunma hattımız olduğunu kaydetti: Irak, Suriye, Libya ve Tunus’u karmaşaya mahkum eden emperyal aktörler şayet Şam ve devamında Humus, Halep, Deyrizor, Haseke, Rakka hattında istediklerini elde ederlerse kesinlikle durmayacak, yönlerini Anadolu’ya çevirecekler. Bunu da DEAŞ, FETÖ ve PKK gibi ürettikleri terör unsurları ile değil, doğrudan yapacaklar. 100 yıl önce de böyle olmuştu. Filistin tam anlamı ile Türkiye’nin meselesidir.
FİLİSTİNLİ GENÇLER ANADOLU’NUN MUHAFIZI
Emekli Tuğamiral Soner Polat, “Filistin’de İsrail işgali ve zulmüne direnen gençler için onlar aslında yalnızca vatanlarını değil, aynı zamanda Anadolu’nun da muhafızlarıdır” dedi. Türkiye’nin tüm gücü ile Filistin direnişinin yanında olması gerektiğini vurgulayan Polat, “Bu konuda zaafiyet göstermek, Anadolu içlerinde İsrail füzeleri ile yüzleşmek sonucunu doğurabilir” diye konuştu. Siyonist devletin Suriye’de kat ettiği her aşamanın onları Türkiye’ye biraz daha yaklaşma şansı vereceğini belirten Soner Polat, “Bizim için Aynel Arab, Afrin, Münbiç neyse Gazze de odur” dedi.
EGEMENLİK PAZARLIK KONUSU OLAMAZ
Filistin’in öncelikli gündem olduğunu ancak Münbiç, Tel Abyat, Kandil, Sincar ve Aynel Arab perspektifini kaybetmememiz gerektiğine işaret eden Polat, “Münbiç ve diğer terör koridoru konusunda hassasiyetlerimizi korumak ve bu bölgeleri terörden arındırmak zorundayız. Bu bizim egemenlik sorunumuz ve bu konuda herhangi bir pazarlık olmaz. Bizim Suriye’de ABDPKKİsrail denklemine karşı elde ettiğimiz kazanımlar, Lübnan, Körfez, Mısır denkleminde olduğu kadar FilistinKudüs hattını da büyük oranda etkileyecektir” dedi.
Satılık ülke: Filistin
14 Kasım 2018 Aydınlık
Son dönemlerde geleneksel Arap politikalarında çok önemli kırılmalara tanık oluyoruz. Başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi İsrail politikalarında ikiyüzlü davranıyor. Bir yandan İsrail ile diplomatik ilişki kurmadıklarını söylerken, diğer yandan bu ülke ile Filistin aleyhine özel ve gizli görüşmeler yapıyor. Arap dünyasında ihanet rüzgârları çok sert esiyor.
NETANYAHU VE MOSSAD UMMAN’DA!
Ekim 2018’de İsrail Başbakanı Netanyahu, MOSSAD Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı ile birlikte Sultan Kâbus bin Sait’in daveti üzerine Umman’ı ziyaret etti. Yayımlanan ortak bildiride, işbirliğinin Ortadoğu’da barış ve istikrara katkı sağlayacağı vurgulandı. Netanyahu, “Tarih yazıyoruz. Hiçbir dönemde Arap ülkeleri ile bu kadar güzel ilişkilerimiz olmadı!” dedi. Ayrıca bu ziyaret kapsamında İsrail’i Körfez ülkelerine bağlayacak bir demiryolu projesinin de masada olduğu iddia edildi. Doğal olarak bu ziyaret İran tarafından sert tepki ile karşılandı.
BAE VE BAYREYN’DE İSRAİL
İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev, aynı ay içinde bir spor faaliyeti bahanesiyle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ni ziyaret etti. Bu faaliyette bilgi ve iletişim güvenliği konuları da görüşüldü. Haaretz gazetesine göre, Temmuz 2018’de bir İsrail heyeti Bahreyn’i ziyaret etti. İlişkileri normalleştirmek için gizli görüşmeler yapıldı. Zaten Bahreyn Dışişleri Bakanı’nın, İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerini vurması üzerine verdiği, “İsrail kendini savunma hakkına sahiptir!” demeci her şeyi açıklıyor... Daha önce de Bahreyn Kralı Hamad bin İsa elHalife, ABD’de yaptığı bir açıklamada, “İsrail’e yönelik boykottan bıktıklarını” söylemiş ve “Arap ülkelerinin İsrail ile diplomatik ilişki kurmasını” savunmuştu.
SUUDİ, MISIR NEREYE?
Filistin’i Arap dünyasından koparma ve yalnızlığa itme çabalarında Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammet bin Selman koçbaşı görevini üstlendi. The Atlantic’e verdiği demecinde baklayı ağzından çıkardı: “İsrail’le ortak çıkarlarımız bulunuyor! İsrail’in kendini savunma hakkına saygı duymalıyız. Ortadoğu’da şeytani ülkeler ile ılımlı ülkeler var.” Veliaht Prens’in hem İsrail’de hem de kendi ülkesinde İsrail ile çok sayıda özel ve gizli görüşmeler yaptığı biliniyor. Muhammet bin Selman’ı MOSSAD ve CIA’nın yönlendirdiğine inanılıyor.
Veliaht Prens’in ABD ve İsrail’in önünü açan Filistin karşıtı politikalarında en büyük destekçisi Mısır Devlet Başkanı Sisi! Sisi, beklenmedik bir şekilde Arap dünyasının lider ülkesi Mısır’ı bütünüyle ABD ve İsrail ile uyumlu hale getirdi. Attığı her adımda ABD ve İsrail çıkarlarını gözetti. İsrail ile gizli ve özel toplantılar yaptı. İşi öyle bir boyuta getirdi ki Sina yarımadasında Filistin devleti için toprak verilmesi konusu İsrail basınında çarşaf çarşaf yer buldu. Diğer bir ifadeyle İsrail için kendi topraklarını bile masaya yatırdı.
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve elçiliğini bu şehre taşıması nedeniyle Filistin, ABD ile olan diplomatik ilişkilerine son verdi. Trump, misilleme olarak Filistinli mültecilere yapılan yardımı kesti ve Washington’daki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temsilciliğini kapattı. ABD’nin attığı bu adımların dünyadaki bütün Müslümanları yaralamasına rağmen, S. Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleri İsrail’i rahatlatan politikalar izledi.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Tarihte ilk kez Arap ülkeleri kısa dönemli çıkarlarını gözeterek, ABD’nin baskı ve şantaj politikaları ile İsrail’e yaklaştı. Filistin davasına ihanet eden bu ülkeler, Müslümanlar için kutsal nitelik taşıyan Kudüs’ün İsrail’in denetimi altına girmesini sağlayacak sürecin önünü açtı. ABD ve İsrail; S. Arabistan, Mısır, Ürdün ve Körfez ülkelerini Arap NATO’su kurmak için yönlendiriyor. Bu kapsamda 12 Eylül 2018’de Kuveyt’te yapılan toplantıya Arap ülkelerinin Genelkurmay Başkanları ve ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı katıldı. Arap NATO’sunun amacı, İran’a karşı geniş bir cephe oluşturarak çatışmaları körüklemek ve Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek! Tabii ki, Müslüman dünyası ile bağları koparılmak istenen Türkiye de Arap NATO’sunun hedefleri arasında! ABD ve İsrail, Müslüman ülkeleri birbirlerine boğazlatarak, bölgede mutlak bir hâkimiyet kurmak istiyor. Böyle bir sürecin ilk kurbanları Arap NATO’suna dâhil olan ülkeler olacak! Ama neticede bunu görebilmek asgari bir bilinç gerektirir. Arap ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri her geçen gün kendi halklarından da uzaklaşıyor...
Filistin dramına en büyük desteği veren iki ülke Türkiye ve İran’dır. İkisi de tarihin derinliklerinden gelen köklü devletlerdir. Arap ihanetini bu iki ülke dengelemekte, ABD ve İsrail’e karşı Filistin davasında ciddi bir direnç mevzi oluşturmaktadır.
Yüzyılın antlaşması!
26 Şubat 2019 Aydınlık
Filistin sorununda tarafını belli eden ABD Başkanı Trump, “Yüzyılın Antlaşması” olarak isimlendirdiği yeni bir planla ortaya çıktı. Planın ayrıntıları henüz bilinmiyor. Ancak sızan bilgilerden, planın Filistin için bir ölüm fermanı niteliğinde olduğu anlaşılıyor.
TRUMP’UN FİLİSTİN’İ İMHA PLANI
Plana göre Sina Yarımadası’nda Filistin’e küçük bir arazi bırakılıyor. Bu bilgiye ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. Çünkü böyle bir gelişme Mısır kamuoyunda geniş bir tartışma başlatır. Kudüs’ün tamamı İsrail’e bırakılıyor. Filistin’e sadece Kudüs’ün kenar mahallelerinden biri kalıyor. Alay eder gibi, bu mahallenin başkent olması öneriliyor... Batı Şeria’da yasa dışı olarak tesis edilen Yahudi yerleşim birimlerinin büyük bir bölümü güvence altına alınıyor. İsrail tarafından yerlerinden, yurtlarından edilen 6 milyona yakın Filistinli mültecinin geri dönüş hakkının adı bile yok! Filistin için sadece bir takım maddi yardımlar var!
PLANI FİLİSTİN TOPYEKÛN REDDEDİYOR...
Trump ve damadı Jared Kushner herkesi kör, âlemi sersem sanıyor. Böylesine vahşi bir planı Filistin’e ve dünya kamuoyuna kabul ettirebileceğini sanıyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, “hiçbir koşulda antlaşmayı kabul etmeyeceğini” bütün dünyaya ilan etti. Zaten daha önce de, “Elçiliğini Kudüs’e taşıma kararı nedeniyle ABD’nin artık arabulucu olamayacağını, hiçbir ABD’li yetkili ile görüşmeyeceğini” açıklamıştı. Hamas Siyasi Büro Üyesi Merzuk ise şu hususların altını çizdi: “Gazze’nin statüsüne ilişkin tüm müzakereler durdurulmalıdır. Kudüs, Filistin’in başkentidir. ABD’nin sunduğu ‘Yüzyılın Antlaşması’nı reddediyoruz.”
RUSYA NE DİYOR?
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve İslami Direniş Hareketi (Hamas)’nin temsilcileri ile Moskova’da bir araya gelen Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un görüşleri şu şekildeydi: “Filistin ile İsrail arasındaki durum endişe vericidir. Birçok ülke gibi biz de Filistin sorununun BM Güvenlik Konseyi (BMGK) ve BM Genel Kurulu’nun parametrelerine göre çözümünden yanayız. ABD’nin Filistin konusunda tek taraflı yaklaşımı büyük tehlike arz ediyor. ABD’nin ortaya attığı ‘Yüzyılın Anlaşması’ bugüne kadar yapılan her şeyi yok eder.”
MESELENİN ARKA PLANI
Konunun arka planını bilmekte fayda var! Trump’ın damadı ve danışmanı Kushner ve Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Greenblatt, planı görüşmek üzere Haziran 2018’de Batı Asya turuna çıktı. Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün ve İsrail’i ziyaret etti. Filistin ile görüşme yapılmadı. İsrail’in Hayom gazetesi, “Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün liderlerinin Trump’un planına destek verdiğini” açıklamıştı. Şimdiye dek bu ülkelerden sözde “Yüzyılın Antlaşması” aleyhinde tek bir söz bile duyulmadı! Bu ülkelerin ABD ve İsrail ile olan özel ve gizli ilişkileri göz önüne alındığında, “Filistin’i ateşe atacak tehlikeli bir yola girdiklerini” söylemek, herhalde kehanet olmaz!
Mahmut Abbas, Etiopya’nın başkenti Addis Ababa’da düzenlenen Afrika Birliği Liderler Zirvesi’nde bir konuşma yaptı. Filistin davasına verdikleri destek nedeniyle Afrika Birliği’ne teşekkür etti. Başkan Abbas’ın şu sözleri de anlamlıydı: “ABD’nin Filistin meselesinde yeri yoktur. Ne Filistin’e ne de Venezuela’ya herhangi bir ABD müdahalesini kabul etmiyoruz.” Konuşma, Mısır ve Suudi Arabistan’a yönelik derslerle doludur!
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Trump’un “Yüzyılın Antlaşması” adını vererek hayata geçirmeyi tasarladığı plan, Filistin için bir ölüm fermanıdır. Aynı zamanda Batı Asya’yı kan gölüne çevirecek dinamikleri bünyesinde barındırmaktadır. Türkiye başından beri bu sorunda ilkeli bir tavır takınmış, liderlik yaparak meseleyi BM’ye taşımıştır. BM görüşmeleri, ABD ve İsrail için tam bir hezimet olmuştur. Filistin’de FKÖ ve Hamas’ın bu meselede aynı noktada buluşması direniş iradesini kamçılamıştır. Rusya da plana karşı çıkmıştır.
Asıl sorun sahası, Müslüman ülkeler içindeki Filistin çatlağıdır. Ne yazık ki Mısır, Suudi Arabistan, BAE gibi ülkeler dik durmayarak ABD ve İsrail’in iştahını kabartmaktadır. Bahreyn Dışişleri Bakanı 15 Şubat 2019’da Varşova’da, “İran ile mücadele, Filistin davasından daha önemlidir!” diyerek, işbirlikçi ülkelerin duruşunu ifşa etmiştir. Ayrıca bu ülkelerin ABD planına destek iddiaları giderek ağırlık kazanmakta ve taraftar toplamaktadır. Dünyanın ezici çoğunluğunun karşı çıktığı bu ölüm ve yıkım planını desteklemek, herhangi bir Müslüman ülke için yüz kızartıcı bir durumdur. İslam dünyasına ve Müslümanlığın bütün kutsal değerlerine ihanettir. Tarih bütün gelişmeleri defterine kaydetmektedir. İhanet içine girenler, kendi halklarına da hesap veremeyecektir. HaçlıSiyonist ortaklığının tetikçiliğine soyunanlar, bunun bedelini er ya da geç ödeyecektir.
Soner Polat: Kudüs’ten bölgeyi ve dünyayı karıştırmak (1)
"Batı Asya’da kalıcı ve temel sorunların ana kaynağı İsrailFilistin meselesidir"
Batı Asya’da kalıcı ve temel sorunların ana kaynağı İsrailFilistin meselesidir. Bu sorun sahası çözülmeden bölgede ve Arap dünyasında sürekli bir barış ve istikrar asla tesis edilemez. Sorunların odak noktası ise Kudüs’tür. Kudüs’teki her olağandışı olay sadece yakın çevreyi değil bütün dünyayı sarsar! Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) İsrail’e tam olarak teslim olması, Mısır’ın muğlak bir çizgiye getirilmesi ABD’nin iştahını kabartmıştır. Başkan Trump’ın, BM kararları ve uluslararası hukuku göz ardı ederek Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının nedeni Arap dünyasının etkili ülkelerinin ihanet çizgisine getirilmesidir. Ancak Trump’ın bu kararı almasında iç politik nedenler de rol oynamıştır. Derin devletin taarruzlarından bunalan Trump, Yahudi lobisine sığınarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Ama bu karar ABD’nin önüne ağır bir fatura çıkaracaktır.
MÜSLÜMAN DÜNYASINDAKİ DAĞINIKLIK
Müslüman ülkelerin dağınıklığı ve ortak politika üretmedeki yetersizliği ABDİsrail ikilisini maceracı bir mecraya itmektedir. Kamuoyu önünde İsrail’i suçlayan ama kapalı kapılar ardında İsrail’in önünü ardına kadar açan birçok ikiyüzlü ülke, Filistin halkına en büyük kötülüğü yapmaktadır. İslam ülkelerinin, bölgedeki asıl ve gerçek tehdit olan emperyalizm ve Siyonizme gözlerini kaparken, İran ve Suriye’yi doğrudan, Türkiye’yi ise dolaylı olarak suçlaması tam bir ibret vesikasıdır. Trump ile kılıç dansı yapan gafiller, bu kılıcın İsrail için Haremi Şerif’e saplanacağını bilemeyecek kadar hayat ve gerçeklerden kopmuştur. Bu fırsatçılar, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’yı İsrail’in insafına terk edecek kadar maneviyatını kaybetmiştir.
HIRİSTİYANYAHUDİ MÜCADELESİ
Semavi dinler tarihi, bir ölçüde HıristiyanYahudi çelişkilerini, çekişmesini, açık ve örtülü savaşlarını nakleden bir tutanaktan başka bir şey değildir. Bu iki dinin mensupları asırlarca kıyasıya bir mücadele içine girmiş, fırsat çıktığında birbirlerini boğazlamaktan çekinmemişlerdir. Hıristiyanlar her ne kadar sayısal üstünlükleri ve devlet gücü ile Yahudileri ezmek istemişlerse de Yahudiler kurulan Hıristiyan devletlerin karar mekanizmalarına bir şekilde sızarak denge kurmuşlar, tarihsel ve coğrafi olarak farklılıklar arz etse de belirli ölçülerde hak ve çıkarlarını koruyup kollamayı başarmışlardır.
FİLİSTİNLİLERİN GÜNAHI NEDİR?
Müslümanların, aslında bu kavganın dışında olup bütünüyle günahsız oldukları öylesine belirgindi ki İsrail’in ilk başbakanı olan David Ben Gurion’un (18861973) dönemin Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Nahum Goldmann’a (18951982) söylediği şu sözler bu gerçeğin altını çiziyordu: “Eğer bir Arap lider olsaydım, İsrail ile kesinlikle barış yapmazdım. Bu çok tabii bir şey; biz onların ülkesini ellerinden almışız... Doğru, biz İsrail’den gelmişiz ama 2000 yıl önce. Bu onlar için ne ifade eder ki? AntiSemitizm, Naziler, Hitler... Bunların hepsi gerçek! Ama bunda Arapların suçu ne? Biz buraya gelmişiz ve onların topraklarını çalmışız. Bunu neden kabul etsinler ki!”
Hıristiyan dünyası, Yahudilere Arap coğrafyasında bir devlet alanı yaratarak, kendi sorununu ustalıkla İslam âlemine transfer etmiştir. Hıristiyanlar Filistin’de kurulacak bir Yahudi devletinin Müslüman ülkelerde büyük bir çalkantı ve sürekli bir istikrarsızlık yaratacağını çok iyi biliyorlardı. Böylece bir taşla birkaç kuş vurma imkânına kavuştular.
Ticari zekâları ve mali piyasalardaki olağanüstü yetenekleri nedeniyle baş edemedikleri Yahudiler için ayrı bir çatışma alanı yarattılar. HıristiyanYahudi savaşını, MüslümanYahudi savaşına çevirdiler. Sürekli istikrarsızlık nedeniyle zengin hidrokarbon yatakları ile dolu Batı Asya’ya müdahale için kendilerine altın fırsatlar yarattılar. Müslümanları Yahudilere, Yahudileri Müslümanlara karşı kullanarak her iki tarafı da kendilerine bağımlı bir hale getirdiler. Bölgesel sorunları istismar ederek Arap dünyasında çatlaklar yarattılar. Böylece darmadağın olan Batı Asya’da diledikleri gibi at koşturdular. (Devam edeceğiz...)
İki alçak üç hain!
Filistin ve Kudüs’te insanlık mirası olan bütün kutsal değerler ayaklar altına alındı. Dünyadaki bütün organize terörist faaliyetlerin hamisi olan iki katil devlet, ABD ve İsrail, sadece günahsız ve silahsız Filistinlilere değil, bütün insanlığa ateş açtı.
SİLAHSIZ GENÇ GENERALLER
Dünyadaki belki de en haklı protesto eylemini düzenleyen 60 Filistinli şehit edildi; 3000 kadar kahraman Filistinli vatansever yaralandı. İslam dünyası mışıl mışıl uyurken, soysuz Batı dünyası insan hakları ve demokrasi masalları anlatırken, Çin ve Rusya her zaman olduğu gibi masa altına saklanırken, insanlık değerlerini savunma onur ve sorumluluğunu, bıyıkları bile terlemeyen Filistinli genç aslanlar üstlendi.
Koca koca liderler yüksek siyaset (!) içeren çene yarışlarında oldukça yüksek bir performans sergilerken, onlar insanlığın yüz karası olan itlere göğüslerini siper ederek ya şahadet mertebesine yükseldi ya da gazi olma onuruna erişti. Kendileri düştü ama insanlık bayrağını yere düşürmedi! Kudüs’te kanlı ve kara Pazartesi günü insanlık yoğun bakıma alındı. Filistin’in silahsız, delikanlı generalleri Allah’a teslim ettikleri ruhları, kanayan yaraları ve dayanılmaz acıları ile insanlığı yaşatmaya çalışıyor. Utancından bomboş kırmızı bir tenekeye dönen insanlık, Filistinli gençlerin cılız omuzlarına dayanarak nefes alıyor.
TÜRKİYE EN ÖNDE!
Hiç kuşkusuz Filistin konusunda alnı açık, başı dik tek ülke Türkiye’dir! İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nın dönem başkanlığını yapan Türkiye, bu topluluğu çatlak yaratmadan ABD ve İsrail’e karşı bir mevzide tutmayı başardı. Büyük bir diplomasi zaferi kazanarak, ABD’yi Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde tek kelime ile rezil etti. ABD’nin Kudüs’e büyükelçiliğini taşıma kararına neredeyse bütün dünya karşı çıktı. Şimdi de Türkiye, kınama dışında ırkçı ve şoven Siyonist rejime karşı somut tedbirleri hayata geçirmelidir. Zaten İsrail hem Doğu Akdeniz’de hem de Yunanistan’da, Türkiye’yi hedef alan uluslararası ortak askeri tatbikatların müdavimidir. Türkiye’ye yönelik düşmanca eylemlerin ya doğrudan içinde yer almakta ya da dolaylı olarak desteklemektedir. Türkiye, İsrail’in maskeli balosuna son vermediği takdirde kazık üstüne kazık yer! Türkiye’nin çıkarları İsrail ile siyasi ve ekonomik ilişkileri kesmesini, en azından büyük ölçüde azaltmasını dikte etmektedir. Filistin ile dayanışma en üst düzeye çıkarılmalıdır.
İHANET VE ALÇAKLIK!
İslam dünyasının yüz karası üç sözde lider, ABD ve İsrail katliamının baş sorumlusudur. Eğer bunlar ABDİsrail ölüm çetesinin önünü açmasaydı, cehennem zebanileri asla böyle bir insanlık dışı girişimde bulunamazdı. Bunların aşağılık eylemleri, ihanet dışında başka hiçbir kelime ile tanımlanamaz! Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman HaçlıSiyonist çetenin tasmalı bir kuklasıdır. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi, Türkiye düşmanlığı tescilli Muhammed bin Zaid, ABD ve İsrail’in kirli ve pis işlerini yapan eli kanlı bir maşadır. Mısır gibi büyük bir ülkeyi birkaç dolar, küçük çıkarlar için ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın uydusu yapan Abdülfettah esSisi, İslam dünyası için bir utanç vesilesidir. Müslüman dünyası bu kişiliksiz adamı Trump’la yaptığı kılıç dansı ile hatırlayacaktır.
Donald Trump ile ABD, Benyamin Netanyahu ile İsrail, Ortaçağ’a geri dönmüştür. Bunu İsrail’in Bayan Adalet Bakanı Ayelet Shaked’in şu sözlerinde görüyoruz: “İnsan hakları ihlalleri yapılsa da devlet Yahudileri korumak zorundadır!” Bu sözler ile Siyonist rejim, insanlık ile hiçbir bağının kalmadığını teyit ve itiraf etmiştir. Trump adlı insanlık düşmanı için tek değer, yeşil dolardır. Ona ulaşmak için alçaklıkta sınır tanımaz! Silahsız insanlara kurşun sıkılmasından şeytani bir zevk alır. Koltuğunu korumak için Siyonist rejime yalakalık yapar. Trump’ı teslim alan Netanyahu, yüz kızartıcı suçlardan yargılanan şaibeli bir tiptir. Şimdiye dek bünyesinde insani bir değerin kırıntısına bile rastlanmamıştır. İleri teknoloji ürünü ölüm makineleri ile silahsız sivilleri öldürme konusunda uzmanlık belgesi vardır.
Putin, herhalde Trump aşkından hiç ders almamış ki şimdi de Netanyahu’yu yanından ayırmıyor. Ne ekersen, onu biçersin!