MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin TBMM'deki grup toplantısında çok önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli Kıbrıs sorununa değindi, 'Eşit haklara sahip iki egemen devlet kurulmalı' dedi. Bahçeli, en sert tepkiyi ise CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi arasında gerçekleştirilen gizli anayasa görüşmelerine gösterdi. Bahçeli, İYİ Parti ve CHP'den gelen yalanlamalara Kılıçdaroğlu'nun daha önce yaptığı açıklamayı hatırlatarak tepki gösterdi.
Bahçeli, "Kılıçdaroğlu, 2 Haziran 2018'de açıklamasında 'başında İbrahim Kaboğlu'nun olduğu bir mutabakat metni elimizde' dedi mi, demedi mi? Bu yalancılık karşısında hayrete düşen milletimizdir. " ifadelerini kullandı.
Bahçeli, anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin de revize edilmeye çalışıldığına vurgu yaptı, "Türklüğü anayasadan çıkaracak bir kokuşmuş anasının karnından doğmamıştır. Hodri meydan! Her kim istiyorsa bedenimize toprağa gömmelidir." dedi.
BAHÇELİ'DEN FLAŞ AÇIKLAMALAR
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Öncelikle İbrahim Metin ile Prof. Dr. Mithat Melen'in vefatlarından duyduğum üzüntüyü belirtmek istiyorum. Sevenlerine baş sağlığı dileklerimi iletiyorum.
15 Kasım'da Kıbrıs Türklüğü tarihi bir günü heyecanla yaşamıştır. Devlet ve siyaset heyetine iştirak ederek KKTC'yi ziyaret ettik. Ziyaretimizin mana ve mesajı anlamlı ve güçlüdür. Devlet kurulasıya kadar mücahitlerin kahramanlıkları Beşparmak'ta çınlamış, adanın her tarafı şehit kanlarıyla sulanmıştır. Boş yere nefes tüketmedik. Kıbrıs Türk'tür, Türk yurdudur. Kıbrıs'ın Türk kalması tarihin namus konusudur.
AB'YE ÇOK SERT KIBRIS TEPKİSİ
Kıbrıs bizim için milli bir meselesidir. Hiçbir şartta ihmali olmaz. Kıbrıs 307 yıl hakimiyetimiz altında huzur, barış ve güvenlik içinde yaşamıştır. Nice parlak eserimiz Kıbrıs'ı baştan ayağa kuşatmış bugünlere ulaşmıştır. KKTC'nin güvenliği, Türkiye'nin güvenliği demektir. Adımız birdir, amacımız birdir, acımız birdir, arzumuz birdir, anımız birdir. Türk milleti olarak varız, buna da inançla devam edeceğiz. Kıbrıs Türklüğü yok sayılamaz, varlık hakları yokuşa sürülemez. Demokrasinin ilkelerini, turnusol kağıdı gibi Kıbrıs tarihinin üzerine koyarsak kimin antidemokratik, faşist olduğunu herkes görecektir.
Biz vatan toprağını ziyaret etmek için provokasyon çığlığı atan Yunanistan'dan mı izin alacaktık. Ne zamandan beri BMGK, Türk milletinin iradesinin üstüne çıkmıştır. Adada yaşayan halklar bellidir.
Türkiye olmadan, KKTC hesaba katılmadan Doğu Akdeniz'de atılacak her adım barış arayışlarını yok edecektir. Meselenin özü de bu kadar basittir.
"KIBRIS'TA EŞİT HAKLARA SAHİP İKİ KESİMLİ DEVLET ZARURİYETTİR"
Kıbrıs'ı Helen adasına dönüştürmek isteyenlerin provokatif açıklamaları hepimizin malumudur. Anlaşılan odur ki, enosis kampanyası hız kesmeden, ana gayesi değişmeden devam etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 yılında kurulmuştu. Anayasa, Kıbrıslu Türk ve Rum toplumunun eşit siyasi hak ve statüsünü esas almıştı. Kıbrıs Rum tarafı, izin vermemiştir. Huzura tahammülsüzdür. Rumlar 21 Aralık 1963'ten itibaren saldırı ve suikastlarını artırmışlardır. Kanlı Noel Katliamı ise bu sürecin sonucudur.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların şiddete dayalı güç kullanımından sonra ortadan kalkmıştır. Barış Harekatı, Türkiye'nin muktedir eli olarak tarihe geçmiştir. 52 yıllık müzakere sürecinden hiçbir şey çıkmamıştır. Annan Planı bile sonuç vermemiştir. Bizim için tehlikeli tavizlere sahne olan CransMontana görüşmelerinde orta yol bulunamamıştır. Çözüm sokaklarda dolaşmaya başlayan, sözde sivil itaatsizlik eylemleri için zemin yoklayan, Rum sevdalısı Akıncı gibi, vatandan toprak vererek olamayacaktır.
Kıbrıs'ta eşit haklara sahip iki kesimli egemen devlet zaruriyettir. Beklentimiz Kıbrıs Türklüğünün uluslararası camiada tanınmasıdır. Ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması bir diğer beklentimizdir. Doğu Akdeniz'in kaptan köşkü Kıbrıs, hidrokarbon zenginlikleri ve paylaşım sorunları ile tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. Türkiye, Doğu Akdeniz'deki haklarından ödün vermeyecektir. Hiç kimse fiili durum yaratmaya çalışmamalıdır.
"BAŞKA BİR TÜRKİYE YOKTUR"
Türkiye Cumhuriyeti mazlumlara umut ışığı olmuştur, masumların, mağdurların umut kapısı haline gelmiştir. İmparatorluğumuzun kucaklayıcı yapısı, Türkiye Cumhuriyeti'ne miras olarak geçmiştir . Türkiye bir hukuk devletidir. Günümüzde hukuk, demokrasi, ve mülkiyet hakkı her toplumun azami ölçülerde sağlaması gereken evrensel şartlardır. Devlet duygu ile değil akıl ile yönetilir. Devlet baki bizler ise faniyiz.
İçe kapanmış bir Türkiye değil, dünyaya açılan dinamik, dengeli, atılgan, yeni fikirlere yatkın, öncü olan, övgü ile adından söz ettiren bir Türkiye hepimizin dileğidir. Cumhur İttifakı bunun için mücadele etmektedir. Demokrasi ile hukuku ile iş insanları ile, güvenceli yatırımları, üretken karakteri ile, milli birliği ile parmakla gösterilen Türkiye'ye ulaşmak temel gayemizdir.
Kavga etmek yerine kucaklaşmanın güzelliğini seçmeliyiz. Değirmen gibi öğütmek yerine dağ gibi birbirimize destek vermeliyiz. Başka bir Türkiye yoktur. Ne yapacaksak, nereye varacaksak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ilkelerine bağlı kalarak hareket ederek yapmalıyız.
Ekonomide açılan ya da açılacak yeni ufuklar ile çemberin kırılacağını, muhteşem bir kalkışın yaşanacağını düşünüyorum. Başarı bizim hakkımızdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye'nin ihtiyacı olan tarihi bir yönetim reformu olarak devam etmektedir.
"TEZKEREYE DESTEĞİMİZ TAMDIR"
Azerbaycan tezkeresine desteğimiz tamdır. İşgal altındaki yerleri 44 günde kurtaran dost Azerbaycan'ın sonuna kadar arkasında olacağımızı söylemek isterim. 10 Kasım tarihli ateşkesin tarihini bazı odakların tartışma gayretleri harekatın muazzam stratejik boyutlarını örtmeye yetmeyecektir. Azerbaycan Cumhuriyeti, askeri mücadeleyi politik bir enstrüman olarak kullanmada başarı göstermiş, ordusunun taktik üstünlüğü sayesinde uluslararası prestij kazanmıştır. 28 yıldır donmuş bir ihtilaf olan Dağlık Karabağ'ın zincirlerinden önemli ölçüde kurtulmuş olması tarihe geçmiştir.
"TÜRKİYE YOZLAZMIŞ BİR MUHALEFETİN SANCISINI YAŞAMAKTADIR"
Türk siyaseti kendi ülkesine yabancılaşmış, yozlaşmış bir muhalefetin sancısını yaşamaktadır. Bu nedenle bunlara zillet dememiz yadırganmamalıdır. Kırık dökük yabancı dili ile açılış konuşması yapmış. Türkiye'yi şikayet etmiştir.
Çocuklara bölücülük aşılanmaya çalışılmıştır. Küçükçekmece'deki park olayının hesabı mutlaka sorulmalı, burunlarından fitil fitil getirilmelidir. CHP bu kadar mı tarihi köklerinden kopmuştur. Bu ayıplı Kılıçdaroğlu nereye doğru koşuyor?
GİZLİ ANAYASA ÇALIŞMASINA SERT TEPKİ: MASAYI PKK KURMUŞ, KALEM SİPARİŞİ DE FETÖ'YE VERİLMİŞTİR
Kılıçdaroğlu yapar da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı durur mu? O da iş birlikçiliğin film setine balıklama atlayarak, göz kamaştıran figüranlığını maharetle ve tekraren sergilemiştir. 910 Kasım 2020'de, Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneğinin sanal olarak düzenlenen 52. Dünya Konferansı'nda kırık dökük yabancı diliyle açılış konuşması yapmıştır. Türkiye'yi şikayet ede ede bitirememiş, işleyen demokrasimizi inkar ederek kötülemiştir. CHP'liler belediye işlerinden başka her şeyle meşguldür. CHP'li Küçükçekmece Belediyesinin PKK'nın mahut renklerinden oluşan melun kanlı amblemini bir çocuk parkının yer döşemesinde kullanması, Kılıçdaroğlu zihniyetinin, terör örgütü sempatisinde eşik ve sınır tanımadığının işaretidir. Bu vahim bir olaydır. Çocuklara bölücülük aşılamaya çalışan CHP'nin PKK'yı belediyelere taşımasının hesabı mutlaka sorulmalı, burunlarından fitil fitil getirilmelidir. Sorarım sizlere, aziz Atatürk'ün kurduğu CHP bu hallere, bu kötü ellere nasıl düştü?
Dünya üzerinde küresel güç merkezlerine taklalar atan, 'gelin beni kullanın, boyunduruk altına alın' mesajı veren kaç muhalefet partisi vardır? CHP, bu kadar mı kökünden koptu, bu kadar mı tarihi gerçekleriyle ters düşüp rehin altına girdi? Bu ayıplı Kılıçdaroğlu nereye koşuyor, hangi rezil kucaklara atılmak için çırpınıyor? Ne manidar bir tesadüf ki, gündemde CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin eşgüdüm halinde taslağını hazırladıkları bir anayasa hazırlığı konuşulmaktadır. Beklendiği üzere, İP yönetimi tedavüldeki iddiayı reddetmiştir. Kılıçdaroğlu, hayretle izlediğini söylemiş, nihayet o da reddetmiştir. Peki, 13 Ocak 2018 ile 7 Mayıs 2018 tarihleri arasında hazırlanmış mezkur anayasa değişikliği çerçeve metni için kurulan veya kurdurulan masaya kimler oturdu? O oturmadı, bu oturmadı, şunun haberi olmadı ise sokağa bırakılan ihanet metnini kim yazdı, kim hazırladı, kimler müzakere etti? Türklüğü, Türk milletini, Atatürk'ü, Türkçe'yi Anayasa'dan çıkarma tekliflerini, vatandaşlık tanımının değiştirilmesini, federal yönetim hedefini, ana dilde eğitim niyetini kim izah edecek? Bu melanetin açıklaması nasıl yapılacak? Kemal Kılıçdaroğlu hayreti mayreti bıraksın, haysiyetle itiraf etsin. 2 Haziran 2018'de, bir gazetede çıkan açıklamasında 'Millet ittifakı olarak çalışma yaptık. Başında İbrahim Kaboğlu vardı. Aşağı yukarı bir mutabakat metni şu an elimizde' dedi mi, demedi mi? 21 Haziran 2018'de, bir televizyon kanalında 'Dört partinin anayasa değişikliğinde ilkeler üzerinde anlaşma metin hazırlandı' dedi mi, demedi mi? Bu yalancılık karşısında asıl hayrete düşen milletimizdir. Bu yalan makinesi öyle çalışmıştır ki ne fren tutmuş ne dur durak bilmiştir."
Zilletin dört temsilcisinin kurulduğu anayasa hazırlık masasını PKK kurmuş, yazım işinin yapılabilmesi için ihtiyaç olan kalem siparişi de FETÖ'ye verilmiştir." ifadesini kullanan Bahçeli, "Kılıçdaroğlu'nun yalanı meslek haline getirmesi utanç verici bir rezalettir. İnsanlarımızın gözünün içine baka baka yalan söylemesi de millete, demokrasiye, maneviyatımıza bühtan ve hakarettir. Resmen batan gemiye dönen ve tel tel dağılan İP'e, rüzgarın savurduğu kuru yaprağa çevrilen CHP'ye diyorum ki, yalanla belki bir yerlere gidebilirsiniz, ancak gittiğiniz yerden asla geri dönemezsiniz." dedi.
MHP'ye zamanında yapılan Okyanus ötesi kaynaklı operasyonun gerçek mahiyetinin şu günlerde daha da netleştiğini dile getiren Bahçeli, "(MHP kalıntılarından kurtulmak lazım) diyen alçakların hangi senaryoların tetikçisi ve teşrifatçıları oldukları alenileşmiş, açığa çıkmıştır." diye konuştu.
"Türklüğü anayasadan çıkaracak bir kokuşmuş henüz anasından doğmamıştır" diyen Devlet Bahçeli, "Hadi doğdu varsayalım, o zaman geldiği gibi gitmesi de bizim için şerefli bir vatan vazifesidir. Türkiye'yi bölünmeye götürecek bir anayasanın varlığı kabus dolu bir hayaldir. Hodri meydan, her kim aksi yönde hain bir mücadelenin içinde olacaksa, önce bizim bedenlerimizi çiğnemek ve toprağa gömmek durumundadır. Anayasa'nın ilk üç maddesiyle koruyucu zırhı olan dördüncü maddesi kırmızı çizgimizdir. Çizgisi olmayan, siyasetleri çizilmiş ve üzerine çarpı koyulmuş FETÖ ve PKK lobisinin ateşle oynadığını hatırlatmak bizim boynumuzun borcudur. Oyunlarının eninde sonunda bozulacağını çapsız ve çürük kafalarından asla çıkarmasınlar." değerlendirmesini yaptı.