MUSTAFA İLKER YÜCEL
  • Kılıçdaroğlu’nun ‘siyasi cinayet olabilir' açıklaması için geçen hafta ‘Gidip savcıya anlatmalı’ demiştiniz. Savcılık soruşturma başlattı. Şimdi ne olacak?

Kılıçdaroğlu iddiasının arkasında duruyorsa savcılara anlatmalı. Geçen hafta bu konuyla ilgili tartışmaları izlerken 1990’lardaki siyasi cinayetleri düşündüm.

  • Ne amaçlandı o zaman?

Bağımsızlıkçı, Atatürkçü, vatansever siyasi duruşu hedeflediler. Muammer Aksoy benim Siyasal Bilgiler’den hocamdı. Aynı zamanda da benim müvekkilimdi. Yakın ilişkim vardı. Ondan sonra Bahriye Üçok’la tanışırdım, görüşürdüm. Ahmet Taner Kışlalı, Siyasal'da devre arkadaşım. Uğur Mumcu da malum benim kardeşim.

  • Bu cinayetler işlendiği zaman ne oldu?

Bir kere siyasi iktidar çok yıprandı. Bu cinayetler niye işleniyor? Niye önlenmiyor? Milli İstihbarat, Emniyet siyasi iktidarın emrindeki devlet kurumları, bunlar niye çalıştırılmıyor? Niye denetlenmiyor? Bir cinayet olduğu zaman faturası siyasi iktidara çıkar. Siyasi iktidar zarar görüyor. O zaman da Erdal İnönü, İsmet Sezgin en çok hedef alınan bakanlar oldu. Çünkü 'Uğur Mumcu’nun cinayetini çözmek namus borcumuz' dedi. Biri ‘onur borcumuzdur’ dedi. Ama cinayet çözülmedikçe her yerde karşılarına bir fatura olarak çıkarıldı. Fakat bu cinayetlerde benim dikkat çekmek istediğim başka bir yön var. Mesela Uğur katledildikten sonra bir anda İran düşmanlığı öne çıkarıldı. Bakın o gün suikast oluyor, İran konsolosluğunu basıyorlar. Camlarını, çerçevelerini kırıyorlar. Bedri Baykam orada açıklama yaptı. Bu cinayeti İran işledi diye.

  • Açıklamasında somut bir bilgi var mı?

Bedri Baykam analiz yapıyor. İran’da şah Amerikan yanlısı, gitmişti. Benzerini bugün de görüyoruz. 'Amerika gitti, Afganistan’a gericilik geldi' diyenler gibi o zaman da Batıcı olanlar İran düşmanlığını öne çıkarmıştı. Ben bile bir süre bunun etkisinde kaldım. Çünkü bir kere hangi gazeteyi açsanız 'Uğur Mumcu’yu İran öldürdü' diye yazıyordu.

  • Uğur Mumcu’nun İran’ı hedef alan yazıları mı vardı?

Hiçbir yazı yoktur. Ondan sonra ben Uğur’un bütün yazılarını okudum. İran’ın yönetimiyle ilgili tek bir yazı buldum o da övüyor. ‘İran yönetimi dikkatli olsun. Emperyalist ülkeler orayı rahat ettirmez’ diye bir uyarı yazısı var. Dolayısıyla o zaman şu çıkıyor, İran kendisi aleyhine yayın yapmayan, kendisiyle uğraşmayan bir gazeteciyi niye öldürüp de böyle büyük bir hedef olsun? ABD emperyalizmi Uğur Mumcu gibi kamuoyunda etkili vatanseverlerden kurtulmak istiyor. Türkiye’de aydın cinayetlerinin çoğu ABD planlarının önünü açmak için işlendi.

  • Peki Kılıçdaroğlu niye şimdi siyasi cinayetlerin üzerinde durdu? Bağımsızlıkçılar mı hedef alınacak yine?

Yani anlaşılır gibi değil. Somut bir şey ortaya koymuyorlar. Cumhuriyet savcılığına gitmesi lazım. Tarihten bir örnek vereyim. Süleyman Demirel bir istihbarat alıyor. Diyor ki 1977’de CHP miting yaparken Bülent Ecevit’e suikast yapılacak. Hemen bir mektupla Ecevit’i uyarıyor. İki; gerekli koruma önlemlerini alıyor, artırıyor. Ama hiçbir zaman tutup da öyle basında gevezelik yapmıyor.

  • 'Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarından böyle bir sonuç çıkardım' diyemez mi?

Diyemez yani. Siyasi söylemlerde her zaman gerginlikler oluyor. Ben Tayyip Erdoğan’ın ‘daha bu iyi günleriniz’ sözünü siyasi suikastlar olacak diye anlamadım. Yani 'Tepkiler artacak. Vatandaş senden hesap soracak. Siyasetini eleştirecek.' anlamını çıkardım ama onlar cinayet sonucunu çıkartıyor.

  • Peki, ekonomiye geçelim hocam. Dolar aldı başını gidiyor. Nereye kadar gider?

Faiz düşürme adımını ben de destekliyorum. Faiz bir kredi maliyetidir. Yani bu faiz kavgası... Faizi düşürmeyelim, bankalar kurtulsun kazansın diyorlar. Doğu Perinçek diyor ya bankalar batsın yeter ki üretici rahat etsin. İşin aslını kimse merak etmiyor. Geçen dediğim gibi sulh hukuk mahkemesine dava açmayıp sadece ecrimisel kararı veren idare mahkemelerinde mahkeme kararı niye uygulanmadı demek gibi… Muhalefet dökülüyor. Olguları doğru tanımlamıyor. Ekonomide de böyle. Hükümet de halkın sıkıntılarını çözme konusunda hızlı olmalı. Kaynakları üreticiye ayırmalı. Döviz talebi çok olduğu zaman tabi faiz yetmez başka önlemler de almak gerekir. Düşünün, Demokrat Parti zamanında döviz bulundurma yasağı vardı. Aynı şeyleri yaşadı Türkiye. Döviz büroları kendi işletme çıkarları, bireysel çıkarları için hareketli. Bunları birtakım vergilerle, önlemlerle dövizden kazandılarsa bir vergi uygularsın gelir artışı var diye. Zorlukları herkes yaşıyor. Mesela avukatlar... Adliyeler kapandı, davalar sonuçlanamadı, vatandaş dava görüşmek için gelemedi. 56 ay kapalı kalma sonucu ağır borçlu hale geldik. Sigorta primleri ve vergi yönünden… Yani kazanma üstüne değil zaman üstüne bir vergi sistemi var. Anlaşılmaz bir sistem. Neticede benim büro kirasına ödediğim vergiden sorumlu tutulmamın mantığı yok. Kazanan belli, banka havalesiyle ödüyorum. Makbuz belli ondan değil benden istiyorsun vergiyi. Vergi sistemimizde mantığa uygun olmayan mevzuat düzenlemeleri var. Vergi kanunlarında bir değişiklik yapmak gerekir, yoksa birçok büro kapanacak.

  • Bugün Atatürk’ün Nutuk’u okumaya başladığı günün yıl dönümü. Kurtuluş Savaşımızın lideri 15 Ekim 1927’de 6 gün boyunca raporunu sunmuştu. Günümüze hangi dersi bıraktı?

Nutuk, milletimizin nasıl birleştiğini, antiemperyalist savaşın nasıl kazanıldığını, bu savaşa kimlerin engel olmaya çalıştığını, kimlerin çeşitli bahanelerle Atatürk’ü yalnız bıraktığını, hasım olduklarını belge belge, kanıtlı olarak anlatan bir metindir. Türk Tarih Kurumunun yayımladığı Atatürk’ün söylev ve demeçleri 3 cilttir, Kaynak Yayınları’nın Atatürk’ün Bütün Eserleri (ATABE) ise 30 cilttir. Atatürk’ün 27 cilt kadar tutan belgesi sansür edilmiş. Hem de Atatürk’ün vasiyetini bıraktığı Türk Tarih Kurumunca. Bunu da not edelim. Ulusal Kanal’da ATABE’yi anlatan bir program yapıyorduk. Çok ilgi çekmişti. Cilt cilt incelemiştik.

  • Üniversitedeyken izliyordum o programı...

Diyarbakır’a gitmiştim. Devrim tarihi hocası üniversitelerde Ulusal Kanal’ı izletiyordu. Samsun’dan birisi aradı. Hasta olan annesi bizi dinledikten sonra o günleri anımsamış. Atatürk’ün Trabzon’a geldiği süreci anlatıyordum. O da “Aa ben de o tarihte gelin oldum” diye başlamış. Birileri komşularını çağırıp izletiyormuş. Yani çok izlenen, geri dönüş yapılan bir programdı.

Ulusal Kanal’dan arkadaşlarımıza iletelim. Arşivden çıkarılmalı.

  • Son mesajınızı alalım hocam.

Herkes Atatürk’ün Bütün Eserleri’ni kütüphanesine koymalı.

Aydınlık