Önder, yazısında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun “Allah’ın her alandan silinmesi” ve “devletin kendisini Allah’ın yerine koyması” şeklinde olduğunu, kendisini Allah’la bir tutan devletin “had çizdiğini”, bu çizgininse “İslam hukukundakinin aksine bilinebilir bir şey olmadığını” iddia etti.
Önder’in yazısındaki ilgili paragraf şöyle:
Geleneksel İslam Hukuku suçları Allah’a ve insana karşı işlenmiş suçlar olarak ikiye ayırır. Birincisinde af, indirim, kısas/tazminat yoktur ve cezası yaşamsaldır çoğunlukla ve ‘had’ denir. ?udud çoğul hâlidir ve had hudud aşmak ya da bilmemek buradan gelir.
Benim yandığım şudur: Bu ülkenin yenisi kurulurken şöyle olmuş: Allah, her alandan haşa silinirken, devlet kendisini Allah’ın yerine koymuş ve kendisine karşı işlenen suçlar için kendisini Allah ile bir tutup had çizmiştir. İşte bu çizgi, yani devletin çizgisi, İslam hukukundakinin aksine, önceden görülebilir, bilinebilir bir şey değildir. İşte kendi haddini bilemeyen devletimizin, haddini/çizgisini aştığını fark etmenin tek yolu da haddi aşmaktır. Aşmadan önce çizilmiş somut hiçbir uyarı ya da tarif yoktur. Bir şey yapıp aşarsınız ve aştığınızı devlet size bir daha asla unutamayacağınız bir şekilde hatırlatır.
‘CUMHURİYET LAZIM DEĞİLSE DAHA İYİSİ NEYSE ONU KULLANIRIZ’ DEMİŞTİ
Önder, yıllar önce katıldığı bir televizyon programında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla ilgili şu yorumu yapmıştı:
“Cumhuriyet ne? Sonuçta bir insan icadı. Lazımsa kullanırız. Lazım değilse daha iyisi neyse onu kullanırız. Cumhuriyet ne? İlan edildiği gün şartlarıyla zorunluluklar ve imkanların buluştuğu noktanın adıdır cumhuriyet… Şimdi zorunluluklar… Burası çok önemli! O günün zorunlulukları ve imkanlar zemininde oluşturulmuş bileşkenin adıdır cumhuriyet… Bugünkü temel yanılgı bu toprakların çok duçar olduğu bir şey, zorunluluklarımızı iman haline getirmek. Birincisi bu. Zorunluluklarımızı iman haline getirmekte bizim üzerimize yok. ”
“Biz bundan hiçbir hayır ve bereket görmemişiz ki. Neyini buna borçlu olacakmışız, ben hiçbir şeyi Cumhuriyete borçlu değilim. Ben burada ne zaman konuştuysam bedel ödemişim. 50 yaşına gelmişim ne zaman konuşmuşsam konuşsalar sürgünler, hapisler, ölümler… Eeee ben bu cumhuriyetin neyinden hayır görmüşüm?”