Arkadaşlar merhaba,
Fiziken ve ruhen sağlıklı, hatta daha sağlıklı olmak zorundayız. Diliyorum ve inanıyorum ki bu savaşı da zaferle noktalayacağız.
Meslek hayatımın büyük bölümü ‘terörle mücadele’ içinde geçti. Bu zorlu ama bir o kadar da onurlu görevin bana öğrettiği en önemli hususlardan biri de ‘asla gevşememek’tir. Elbette rehavete kapılma veya gevşeme her insanın doğasında vardır. Ama kazanmaya odaklandıysak, bu durumu hayatımızdan çıkarmalıyız.
Terörle mücadelede operasyonların planlanması ve icrasına başlanması, motivasyonumuzun tavan yaptığı anlardı. Kararlılıkla ve enerjik olarak başladığımız görevlerin bitme zamanı yaklaştığındaysa, ister istemez bir rehavet oluşurdu. Üs bölgesinde, kışlanıza döneceğiniz anlar en kritik süreçti. Bu durumda her türlü saldırıya açık olunur. Bunun örneklerini maalesef yaşadık ve bedelleri ağır oldu.
Ya da hassas bir bölgede pusu görevine çıktığımız zamanlar oldu. Pusu mevziine girerken ve mevzilere yerleşirken çok dikkatli ve tetikte olursunuz. Ama saatler ilerledikçe bir gevşeme hali başlar, hele görev bitimi geldiğinde iyice rahatlarsınız. Dediğim gibi en tehlikeli anlar bunlardır. Rehavet veya gevşeme sizi saldırıya açık hale getirir.
İşte ben bugün yaptığımız ‘felaketle mücadeleyi’ buna benzetiyorum. Milletin moralini bozmak ve gardını düşürmek amacıyla sosyal medyada paylaşılan karamsarlık dolu, çok abartılı videolar görüyorum. Hangi densiz veya terör örgütü yandaşının yazdığına bakmaksızın bunlara itibar etmeyeceğiz.
Diğer taraftan ‘Tamam aşı bulundu, iki güne geliyor, virüs yok olmak üzere, zaten gençlere hiç zarar vermiyormuş’ gibi milleti rehavete sürükleyecek, tedbirliliği zayıflatacak yazılar da dolaşıyor ortalarda. Ne karamsarlık ne de aşırı iyimserlik senaryolarına kesinlikle prim vermeyeceğiz.
Felaketin büyüklüğünü ve yayılma durumunu hep dikkate alacağız. Tedbirlere aralıksız devam edeceğiz.
Esas mesele bu felaket yenildikten sonra ne yapılacağıdır. Zaten tepe noktasında olan gerçek işsizliğin bu dönemle birlikte birkaç milyon daha arttığını, birçok insanımızın beslenme ve barınma konusunda daha ağır koşulları yaşadıklarını görüyoruz. Bu zorunlu ve uzunca teneffüs arasını olabildiğince verimli değerlendirmeliyiz.
Gelecek için bilim ve akıl ile beslenen, kardeşliğimizi pekiştirecek, eğitimi, sağlığı ve her türlü güvenliğimizi esas alacak fikri bir hazırlık yapmalıyız. İmkanlarımız nispetinde kitap okumalı, özellikle de tarihi öğrenmeliyiz.
Tam yüzyıl önce atalarımız, dünyanın başına 1918’den itibaren musallat olan İspanyol gribini (yaklaşık elli milyon kişi hayatını kaybetmişti) yenmekle kalmamış, dünyaya parmak ısırtacak bir milli mücadeleyi de zaferle taçlandırmışlardı. Biz de yapacağız ve başaracağız.
Vücut ve akıl sağlığımızın yerinde olmasını diliyorum. Saygılarımla…