Hazırlayan: Beyhan Korkman

'ABD'DE ÇEKİLMENİN HATALI OLDUĞU TARTIŞILIYOR'

HASAN BASRİ YALÇIN / SABAH

Amerikalılar meseleyi tamamen kendi öznel bakışlarıyla yorumladıklarından bu kadar maliyete rağmen bu kadar sonuçsuz kalan bir politikanın yanlışlığına kanaat getirdi.

Ancak bu kanaat, bol miktarda duygusal patlamalarla da desteklendi. Sonuç olarak ortaya küskün ve ne yapacağını bilmeyen, Ortadoğu'da zaman kaybettiğini düşünen bir devlet ve kamuoyu çıktı. Bundan böyle tüm dikkatin Asya Pasifik'e kaydırılacağı veya kaydırılması gerektiği fikri üstünlük kazandı. Fakat son günlerde ilginç yorumlara rastlıyorum. İlk defa bazı uzmanlar sadece çekilme biçiminin değil çekilmenin kendisinin de hatalı olduğunu dillendirmeye başladılar. Foreign Affairs ve Wall Street Journal gibi mecralarda bunlara rastlamak son derece ilginç. Amerika'nın her zaman dünyada baskın bir rol oynamasını savunan liberal kurumsalcı ve üstünlükçü strateji geleneklerinden bahsetmiyorum. William Wohlforth ve John Ikenberry gibi isimler zaten baştan beri bu çizgiyi tutturmuşlardı. "Amerika eve dönmesin" başlıklı makaleler de basılmıştı. Ama uzun süredir onlar da ezici müdahale karşıtlığı karşısında sessizdi. Şimdi yeniden ortaya çıkan bu müdahalecilik fikri hem de yine Ortadoğu üzerinden piyasa sürülmesi başka bir durum. Dahası öyle Amerikan merkezli bir uluslararası düzen fikrine de pek dayanmıyor. Amerika en azından Ortadoğu'da askeri hareketliliğini sürdürdükçe düzen kurmasa da ürküten bir aktör konumundaydı fikri işleniyor.

'ŞİMDİ MUSTAFA KEMAL'İN İŞARET ETTİĞİ YERDEYİZ'

SALİH TUNA / SABAH

Sanki faiz artırmak için "iktisat bilimine" ihtiyaç varmış gibi. Faizle sıcak para çekerek dövizin düşmesini sağlamak sanki maharetmiş gibi. Kaldı ki, Sayın Erdoğan yönetimi de vaktiyle dünyadaki likidite bolluğunu fırsata çevirerek Türkiye'nin altyapısını tamamladı. Sonra "istiklali tam" süreci başladı. Gladyo'nun olanca saldırılarına ve sınırlarımızdaki terör devleti oldubittilerine karşı direndi. Tüm tehditlere rağmen Mavi Vatan'ımızı savundu. Hülasa, askeri ve siyasi olarak müstevlilere boyun eğmedi. İmdi, Mustafa Kemal'in işaret ettiği yerdeyiz: "Siyasi ve askeri zaferler, başarılar ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamaz."

Türkiye, iktisadi bağımsızlık sürecine girmiştir. Dün yabancı yatırımcılara "Türkiye'ye yatırım yapmayın" çağrısı yapan muhalefet, bugün komprador burjuvaziyle el ele verip bu süreci durdurmaya çalışıyor. İşin garibi... Mahut bozgunculuğu, "iktisat bilimi kuralı" diye yutturmaya çalışıyorlar.

'ERDOĞAN, ATATÜRK'ÜN KALKINMACI MERKEZ BANKACILIĞI ANLAYIŞINA GELDİ'

SONER YALÇIN / SÖZCÜ

Mesele sadece sistem de değil. Ekonomide hangi politikanın uygulanacağı kadar nasıl uygulanacağı da önemli. Son “oyuncağı” kalkınmacı merkez bankacılığı olan Erdoğan, “nasıl uygulamalı” pratiğinin en kötü örneği maalesef TÜSİAD'ın hakkını da yemeyeyim; bu kalkınmacı ekonomik politika başarısının koşullarından biri de, merkez bankasının diğer kurumlar ile uyum ve işbirliği içinde olmasının şart olduğu gerçeği! Toparlarsam; alternatif sistemleri/bakış açılarını ve nasıl yapılması gerektiğini konuşup tartışarak ülkenin geleceğini aydınlatmalıyız. Evet: Finans sisteminin/sektörünün tek başına iktisadi kalkınma sorumluluğunu üstlenmesi mümkün değildir. Şunu yazmadan edemeyeceğim: Erdoğan döndü dolaştı, Atatürk'ün kalkınmacı merkez bankacılığı anlayışına geldi!

'ERDOĞAN PİYASAYA GÜVEN VERDİ'

ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET

Bir de cuma gününden itibaren çok organize bir şekilde yayılan iki söylenti vardı:

1 Sermaye kontrolü getirilecek.

Finans piyasasında sorunlar yaşanacak. Halk dövizini çekmek için bankalara hücum edecek.

Bu bir ülkeye yapılabilecek olan en büyük kötülüktür. Erdoğan tehlikenin farkındaydı. “Pazartesiden itibaren finans piyasalarında sorunlar yaşanacakmış. Bunu ancak ihanet içinde olanlar söyler. Merak etmeyin, böyle bir durum söz konusu değil. Biz dimdik ayaktayız” çıkışı ile oyunu bozdu. Piyasalara güven verdi. Sağduyu sahibi Türk milleti bu operasyonlara alet olmadı. Kaos planı yapanlar bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. Bu tür dönemlere en tehlikeli katkı, belirsizliktir. O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın serbest piyasa konusundaki güçlü vurgusu yerinde oldu. Erdoğan, “Türk ekonomisi, serbest piyasa ekonomisi kurallarına uygun şekilde yoluna devam edecek” dedi. Böylece kafa karışıklığını gidermiş oldu.