Fransa'da geçen hafta yaşanan17 yaşındaki mülteci Nahel'in polis kontrolü sırasında öldürülmesinin ardından ülke genelinde protestolar ve şiddet eylemleri başlamış ve olaylar hâlâ devam etmektedir. “Türkiye’de de benzer olaylar yaşanacak” propagandası ile birlikte eş zamanlı olarak “Suriyeli sığınmacılar” içerikli haberlerde artış yaşanmaya başladı.
Son bir haftanın “Suriyeli sığınmacılar” başlıklı haberleri şunlar.
- Halikarnas’ta çöp atma kavgası: Suriyeliler, Türkleri bıçakladı
- Suriyeli sığınmacı, Atatürk heykeline oturarak saygısızlık yaptı
- Kocaeli'nde hareketli saatler! 'Suriyeliler ev bastı' iddiası halkı ayağa kaldırdı: Ovada mülteci istemiyoruz
- Haber yapan gazeteciye Suriyeli dayağı
- Ümit Özdağ, sığınmacılara Mudanya’dan seslendi
Âdeta bir el düğmeye basmış ve Fransa’daki olayların benzerleri Türkiye’de de arzulanıyor gibi… Bu haberlerin bazıları yalanlansa da maalesef içinde gerçekler de var. Olayların bir mesele olması yanında, olayları geniş kitlelere yaymak için tahrik amaçlı kullananlar da var. Ümit Özdağ zaten son iki yıldır tahrik figüranıdır. Türk ordusunun Suriye’deki terör örgütü YPG’nin işgal ettiği yerleri temizlemesi ve güvenli bölgeler oluşturmak için yaptığı operasyonlara, CHPHDP çizgisinde ilk karşı çıkan kişi olan Ümit Özdağ’ın, “Suriyeli sığınmacıların gönderilmesi” gibi bir derdinin olmadığı çok net ortadadır. Zeytin Dalı Operasyonu’na karşı çıkmak için hangi kara propagandaları yaptığına dair arşive bakarsanız ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. “Hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin” tarzındaki siyaseti hem güvenilmez olduğu gibi hem de sığınmacıları toplumu tahrik için kullandığı artık tescillenmiştir. Ümit Özdağ bu olayı siyasi istismar olarak kullanıyor diye “Suriyeli sığınmacılar” konusu elbette mesele olmaktan çıkmıyor. Toplumun bu konudaki duyarlılığını seçimlerde çok net gördük. Hükümet bu konuda sağduyulu, akılcı ve çözüm odaklı adımlarını yoğunlaştırmalı ve Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar üzerinden iç çatışma hayali kuranların beklentilerini besleyen tüm kanallar tıkanmalıdır. Beşar Esad ile çözüm odaklı normalleşme diyaloglarının başlatılması, geri dönecek Suriyeliler için güvenli bölge alanlarının sağlanması ve briket evlerin artırılması öncelikli yapılması gereken konular olarak görülüyor. Türkiye içinde de halkın huzurunu çeteleşerek bozan, sahillerde, kafelerde huzursuzluk yaratan, kendi aralarındaki kavgalar ile sürekli gerginlik yaratıp halka korku veren hiçbir Suriyelinin gözyaşına bakılmadan sınır dışı edilmesi artık mecburiyettir. Özgür Suriye Ordusu’nda birçok Suriyeli, Türk ordusunun önünden koşarak terör örgütü YPG ile mücadele ederken; Türkiye’deki başıboş Suriyelilerin, disiplin sınırları içinde silahaltına alınması ve Suriye cephesine de gönderilmesi düşünülmelidir. Türkiye’deki yaşlı, kadınçocuk sığınmacı emaneti korunarak yapılacak böyle bir adım toplumu da rahatlatacaktır.
Türkiye’nin huzurunu tesis edecek bir elek sistemi sürekli çalışmalı ve “Suriyeli sığınmacıların” vatanlarına kavuşturulması için atılması gereken tüm adımlar atılmalıdır. Aksi hâlde bu mesele ileriki zamanlarda her türlü provokasyon için kullanılabilir. Provokasyon zeminini Türkiye’de oluşturmaya çalışanların varlığı da ortadadır. Hem de hiçbir maske kullanmadan…
Yıldıray Çiçek/Türkgün