ERCAN KÜÇÜK

Geçtiğimiz günlerde Ordu’da 14 yaşında bir çocuğun ailesine saldırması ve ardından verdiği ifadeler gözleri bir anda şiddet içerikli bilgisayar oyunları ve dizilere çevirdi. Bir yandan da pandeminin etkisiyle çocuklar bu oyunlara bağımlı hale geldi. Bu program ve oyunların çocuklar üzerindeki etkilerini, yeniden yüzyüze eğitime uyum süreçlerini değerlendiren uzmanlar yetkili kurumların çocuklar için yasal düzenlemeler yapmaları, kullanım süreleri noktasında engelleyici tedbirler alması gerektiğine dikkat çekti.

Ordu’da yaşanan saldırıyla birlikte şiddet içerikli bilgisayar oyunları ve diziler yeniden gündeme geldi. Çocukları etkileyen bu tür yapımlar dünyanın da gündeminde. Hatta Çin, alacağı yeni tedbirler kapsamında 18 yaş altı çocukların haftada 3 saat oynamaları, profillerin gerçek isimlerle açılması ve silah gibi oyun içi harcamalarına limit gibi sınırlamalar getiriyor. F.Y’nin ailesine saldırısını ve kendisinden beklenmeyen ifadelerini değerlendiren Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Neslihan İnal, rol modellere dikkat çekti. Çocukların bulundukları ortamlar ve rol modellerinden etkilendiklerini vurgulayan İnal, ihmal edilerek ekran başına ve oyunlara itildiğini de belirtti. İnal şunları söyledi:

ÇOCUKLARDA ROL MODELİN ÖNEMİ

“Muhtemelen erişkinler çocuğu ‘Böyle konuşman daha iyi olur, daha kolay kurtulabilirsin’ şeklinde etkilemişlerdir. Çocuklar her zaman bulundukları ortamdan ve ona rol model olabilecek büyüklerden etkilenirler. Sürekli şiddet öfke gerilimin çok yüksek olduğu bir ortamdaysa ya da bütün uğraşıları bunun üzerine yapılanmışsa bu gördüğü şeyi o da icra etme yoluna gidecektir. Çocuklara şiddet öğretirsek, onlar için uygunsuz olan bu tür oyun, uygunsuz teknoloji kullanımı, yaşına uygun olmayan bazı etkinliklerde bulunma, cinsellik, agresyon gibi durumlara itersek çocuk da tabi bunları benimseyecek. İhmal ediyoruz çocukları, ilgilenmiyoruz. Daha kolay bir oyalanma yolu olarak ekranın başına ya da oyunlara itiyoruz. Şiddet uyguluyorsak, sürekli bir gerilim varsa, herkes kendini şiddetle ifade ediyorsa o zaman duygusal istismar da var. Öfke bulaşıcı ve keskin bir duygu. Çocuk onu ortamda hissettiğinde o da başkalarına öfkelenme ve şiddet uygulama yoluna gidecektir.

İnal çocukların kendileri için doğru olanı seçecek iradeye sahip olmadıklarını vurgulayarak, onları korumak için yasakların da olması gerektiğini belirtti:

‘YASAK HİÇ OLMASIN, DOĞRU DEĞİL’

“Çocuğa zarar verecek bir durum varsa kesin yasakların da olması gerekiyor. Yasak hiç olmasın, özgürlükçü olalım, demokrat olalım bu çocuklara çok iyi gelen bir şey değil. Çünkü çocuklar henüz gelişimlerini tamamlayamadıkları için kendileri için doğru olanı seçecek iradeye sahip değiller. O yüzden büyüklerin daha çok sorumluluk alması gerekiyor. Onun adına düşünmesi gerekiyor, kural koyması gerekiyor. Elbetteki yasaklar olmalı. Aile kendi içinde de bunu yapabilmeli. Günümüzde çocuk aileyi yönetiyor. Bir toplum problemi haline geldiğinde böyle kural koyma, yaygın bir şekilde uygulama da düşünülen çözümlerden biri. Amerikan Pediatri Derneği de 34 yaşın altındaki çocukları büyümeden ekranla tanıştırmayın diyor. Bu tür yasakları çok olumsuz bulmuyorum. Ben eğitimin de önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü direk yasak ya da kural getirdiğiniz zaman bunun bilincinde olmayan bir toplum bunu da delmek isteyecek. Önce anne babaların, toplumun eğitilmesi gerekli.”

ŞİDDETİ NORMALLEŞTİRİYORLAR

Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Bostancı, şiddet içerikli oyun ve dizilerin şiddeti toplumda normalleştirdiğine dikkat çekti:

“Şiddet içeriklerinin gerek diziler gerekse oyunlar aracılığıyla sık görünür hale gelmesi, bu durumun toplumda normalleştirilmesi sorununu karşımıza çıkıyor. Özellikle dizi ve oyun karakterlerini kendilerine rol model olarak alan gençler, onlar gibi giyinmeye, davranmaya kısacası onlar gibi yaşamaya çalışıyor. Özellikle 18 yaş altı gençlerde bu durum daha etkili sonuçlar doğurabiliyor. Ordu’da yaşanan acı olay örneğinden de hareketle, henüz 14 yaşındaki bir çocuğun zihninde silah kullanmanın sıradan bir hareket olarak yer edinmesinin ötesinde, herhangi bir sebeple bir insanın canına kıymak hayatın olağan akışında yaşanması normal bir olay olarak yer edinebiliyor. Kısacası izledikleri diziler ve oynadıkları oyunlarda karşılaştıkları şiddet/korku/öfke/ gibi duyguların ortaya çıkardığı davranışları benimseyen ve kendi hayatında normalleştiren bir yaş grubuyla karşı karşıyayız. Bu tarz içeriklere maruz olma sıklığı arttıkça özellikle gençler üzerindeki etkisi kalıcı olabiliyor.

KULLANMA, OYNAMA DEMEK ÇÖZÜM DEĞİL.

Çin’in aldığı tedbirleri de değerlendiren Bostancı, Türkiye’de sınırlama yerine tavsiyelerin olduğunu belirtti. bu konuda devletin yetkili kurumlarına ve ailelere önemli görevler düştüğünü ifade eden Bostancı şunları söyledi:

“Ülkemizde bu konuda herhangi bir yasak bulunmuyor. Okul öncesi dönemde günlük 30 dakika, ilköğretimin ilk 4 yılında günlük 45 dakika, ilköğretimin ikinci 4 yılında günlük 1 saat, lise çağında günde 2 saat teknoloji kullanım süresi tavsiye ediliyor. Yetkili kurumların kullanım süreleri noktasında tavsiyeden öte özellikle çocuklar için engelleyici tedbirler alması, yasal düzenlemeleri yapması gerekiyor. Kullanım sürelerini sınırlamanın yanı sıra zararlı oyun ve uygulamalara erişim yasağının proaktif olarak yerine getirilmesi gerekiyor. Teknoloji konusunda bilinçli ebeveynlere, “dijital ebeveyn”lere ihtiyacımız var. Yani dijital mecraların fayda ve zararları konusunda bilgi sahibi, tehditler konusunda ne yapması gerektiğini bilen ve bu konuda güncel kalmayı başarabilen ebeveynlere ihtiyacımız var. Kullanma! ya da oynama! demek çözüm değil. Çocukların kullanacağı uygulamalar ve oyunların seçiminde ebeveynlerin aktif rol alması gerekiyor. Doğru uygulamaları yeterli sürede kullanma alışkanlığının ebeveyn tarafından çocuğa kazandırılması gerekiyor. Bunun yanı sıra, teknoloji kullanımından kısılan süreyi alternatif aile veya arkadaş etkinlikleri ile doldurmak faydalı olacaktır. Çocuğa oyun karşısında daha cazip alternatif öneriler sunabilmek gerekiyor.”

KADEMELİ GEÇİŞ SAĞLANMALI

Bostancı, pandemi sürecindeki online yaşamda ilerleyen dijital bağımlılıktan yüzyüze eğitime geçiş sürecine ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:

“Çocuklar bu süreçte sadece eğitim ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda arkadaşlarıyla iletişim, eğlence ve oyun gibi ihtiyaçlarını da çevrimiçi olarak gerçekleştirdiler. Çocuklar yüz yüze eğitim kararıyla birlikte hem okula hem çevrimdışı hayata alışmak zorunda kalacaklar. Bu noktada onların en büyük destekçileri ebeveynler ve öğretmenler olacaktır. Ekran başında geçen saatlerin azaltılması, yüz yüze etkinliklerin artırılması gerekiyor. Bu geçişin keskin bir şekilde olmaması, kademeli olarak gerçekleştirilmesi daha sağlıklı olacaktır. Çocukların var olan ekran kullanım sürelerinin hesaplanması, hedeflenen ideal kullanım süresine ulaşmak için bir plan çerçevesinde hareket edilmesi gerekiyor. Bu hedefe ulaşmakta acele etmemek, zamana yaymak gerekiyor. Aksi durumda çocukların normal hayata adapte olmalarında güçlükler yaşanabilir. Bu süreci yönetmek çocuklardan çok ebeveynlere ve öğretmenlere düşüyor.

OYUNLAR GERÇEĞE TEŞVİK EDİYOR

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık dijital oyunların çocuklar üzerine etkilerinin araştırma konusu olduğunu vurguladı. Bu tür oyunların çocukları gerçek silahlara teşvik edeceğine de dikkat çeken Kırık şunları söyledi:

“Dijital oyunlarının çocuklar üzerindeki etkileri konusunda ciddi araştırmaların yapıldığını görüyoruz. Şiddete maruz kalan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, çocukların şiddete karşı bağışıklık kazanabildiklerini veya hissizleşebildiklerini, gördükleri şiddeti taklit edebildiklerini ve daha fazla şiddete maruz kaldıklarında daha saldırgan davranışlar sergilediklerini ortaya koymuştur. Dijital oyunlar hakkında endişelenmenin ana nedeni, video oyunlarındaki şiddetle gerçek dünyadaki saldırganlık arasında bir bağlantı bulduğunu iddia eden çok sayıda çalışmadır. Bazı şiddet içeren oyunların çocukları ırk ve cinsiyetle ilgili olumsuz klişeleri içselleştirmeye teşvik etmesi de mümkündür. Silah şiddeti içeren oyunların çocukları gerçek silahlarla tehlikeli davranışlarda bulunmaya teşvik edebileceğini de düşünmek için çok sebep mevcuttur. Deneyler, şiddet içeren dijital oyunların oyuncuları en azından geçici olarak daha agresif bir moda geçirme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Hatta bir dizi deney, yetişkinlerin şiddet içeren oyunlar, özellikle de gerçek yaşam durumlarını simüle eden oyunlar oynadıktan sonra daha düşmanca hissettiklerini göstermektedir. Yani şiddet içerikli oyunların her yaştan her kesimden bireyi etkilediği yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Ancak bir çalışmada, şiddet içeren bir video oyunu oynamakla görevlendirilen erkek çocuklar daha sonra farklı davrandılar. Ücretsiz bir oyun oturumu sırasında, akranları tarafından daha agresif olarak derecelendirildiler.”

“Çin’in bu kararı elbette önemli, ancak Türkiye’de böyle bir radikal karar almak da bir o kadar güç. O nedenle bireysel olarak yapılması gerekenleri sıralamak yerinde olacaktır. Dijital oyunlar, ilişkiler, iş veya okula gitmek gibi diğer önemli şeylerin önüne geçiyorsa sorun büyüktür. Çocuğunuzun oyun oynadığı süre konusunda endişeli bir ebeveynseniz mutlaka bir psikoloğa başvurulmalıdır. Oyun için zaman sınırları belirlenmeli ve bu süreye bağlı kalınmalıdır. Akıllı telefon ve diğer akıllı cihazlar evden uzak tutulmalıdır. Egzersiz de dâhil olmak üzere her gün başka aktiviteler yapılmalıdır. Bu uzun süre oturmanın ve oynamanın sağlık risklerini azaltacaktır.

DİJİTAL DETOKS YAPIN

Koronavirüs pandemisi insanları adeta evlerine hapsetti ve evde geçirilen süre arttı. Bu durum ister istemez çocuk ve gençlerde oyun bağımlılığının tetiklenmesine sebep oldu. Dijital oyun bağımlılığıyla mücadele noktasında elbette yapılacak çok şey var. Öncelikle temel bildirimlerini kapatın. Çocukların telefonlarını kontrol etmek için zaman planlayın veya en azından bu konuda dikkatli olun. Kullanımları engellemek için bir zamanlayıcı kullanın. Dijital detoks yapın. Ailece etkinlikler planlayın. Hafta sonları doğal ortamlarda vakit geçirmek dijital oyun bağımlılığının önüne geçecektir.

Aydınlık