Habertürk yazarı Serdar Turgut 19 Şubat tarihli yazısında Çin’de Clubhouse’ un kullanımın sınırlandırılması ve kısmen yasaklanması üzerinden, Berlin Duvarı gibi, Çin duvarının da yakında yıkılacağını yazdı. Bilindiği gibi “Berlin Duvarı” İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan “Soğuk Savaş” döneminin ürünüydü. NATO ile Varşova Paktı’nın, bir diğer deyişle ABD ile SSCB arasında cereyan eden dünya hâkimiyeti mücadelesinin bir parçasıydı. Doğru. Bu savaşı SSCB kaybetti. Varşova Paktı dağıldı. Sovyetler Birliği bölündü. İçinden 15 devlet çıktı. Bu gelişmenin bir parçası da Doğu ve Batı Almanya olarak bölünmüş Almanya’nın birleşmesi olayıdır. Berlin Duvarı ayrılığın simgesi idi. Yıkılması da birleşmenin vesilesi oldu. Almanya’nın barışçı bir şekilde birleşmesi dünya tarihinde ender görülen olaylardan biri olarak kayda geçmiştir. SSCB’nin dağılması ve ABD’nin tek süper devlet olarak kalması, bütün dünyada kapitalizmin ve liberalizmin büyük zaferi ve sosyalizmin iflası olarak değerlendirildi. Artık tarihin sonuna gelindiği kapitalizmin sosyalizme karşı savaşı kazandığı ve artık sınıf mücadelesinin bittiğini ilan ettiler burjuvazinin filozofları ve düşünce adamları. O günlerde sosyalizmi, milli egemenlik ve milli bağımsızlığı savunmak dinozorluk olarak değerlendirildi.
TEK KUTUPLU DÜNYA
SSCB’nin yıkılması, ABD emperyalizminin dizginlerinden boşalmasını sağladı. Bu dönem Küreselleşme ve Globalleşme olarak adlandırıldı. Bu dönem, tek başına kalan ABD emperyalizminin ulus devletlere, sosyalizme ve devrimlere azgınca saldırdığı ve milyonlarca insanı kan ve ateşe boğduğu yıllardır. Kısa sürede kapitalist emperyalizmin eskisinden daha vahşi ve daha eli kanlı bir sistem olduğu açığa çıktı. İlkönce Avrupa’nın göbeğinde, Yugoslavya’yı beş devlete böldüler. Bu süreçte yüzbinlerce değişik milliyetlerden Yugoslav halkı yaşamını kaybetti. Etnik ve dini ayrılıkları kaşıyarak komşunun komşuyu kestiği bir süreci yaşattılar Yugoslavya’ya. Sonuç olarak Bağlantısızlar hareketinin liderlerinden Yugoslavya devleti yok edildi. Daha sonra Irak, Afganistan, Libya ve Suriye kan ve ateş içinde boğuldu. Arap Baharı adı altında Arapları perişan ettiler. ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice bir adım daha atarak, Afrika, Batı Asya ve Asya’daki 22 Müslüman ülkelerin hem sınırlarının hem de rejimlerinin değiştirileceğini ilan etti. BOP veya GOAP olarak isimlendirilen bu projeye göre, Türkiye, İran, Irak ve Suriye bölünecek “Özgür Kürdistan “ kurulacaktı. İsrail’in güvenliğini sağlayacak bu kukla devlet için harekete geçildi.
Bu gelişmelere, milli ekonomilerin yıkılması, borçlanma ve sıcak para üzerinden üretimsizlik ve tüketim ekonomisi eşlik etti. Bizim gibi ülkelere, devletin ekonomiden el çekmesini ve özelleştirmeleri dayattılar. Sıcak para ekonomisi üzerinden siyasi dayatmalarda bulundular. ABD’nin bütün dünyaya kabadayılık yaptığı ve dünyanın haracını yediği bir dönem oldu bu dönem. Dünyanın tek kutuplu hale gelmesi mazlum milletleri eşkıya karşısında yapayalnız bıraktı. ABD emperyalizmi diğer batılı emperyalistleri de peşine takarak, direnme potansiyeli yüksek devletleri dini ve etnik temellerde bölmeye başladı. İşte Berlin Duvarı’nın yıkılması dünya için ama özellikle mazlum milletler için bir yıkım, açlık, savaşlar ve gözyaşı dönemi oldu. Bu dönem Türkiye için de PKK ve FETÖ terörü, Ergenekon ve Balyoz Davası tertipleri, 1516 Haziran Darbe girişimi, olarak yansıdı. Ama ne Türk devletini ne de Türk ordusunu teslim alamadılar.
ABD İNİŞE GEÇİYOR
ABD emperyalizminin ve batılı müttefiklerinin bu azgınca saldırısı doğal olarak, milli devletlerde, Rusya Federasyonunda ve Çin Halk Cumhuriyetinde direnme ve mücadele yarattı. ABD emperyalizmi Irak, Afganistan ve Suriye’de bütün yıkımlarına karşı yenildi. Türkiye’de 1990’larda başlayan direnme eğilimi, aydın cinayetleri, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in uçağına sabotaj yaparak şehit edilmesi ve Ergenekon ve Balyoz tertiplerine rağmen engellenemedi. Fetullah Gülen ulusalcı dalgayı aşacağız demişti. Ama ulusalcı dalga onu da dostlarını da aştı. Giriştikleri darbe ezildi ve binlercesi hapislere atıldılar. İran, ABD müdahalelerine direndi ve teslim olmadı. Ambargolara ve iç yıkıcılık tertiplerine kararlılıkla karşı koydu.
Çürümenin ve dağılmanın eşiğine gelmiş olan Rusya, ayyaş ve batının ajanı haline gelmiş Yeltsin’i devirerek Putin’i yönetime getirdi. Rus devlet refleksi harekete geçti. Rusya Putin yönetiminde toparlanmaya ve ayağa kalkmaya başladı. Adım adım ABD ile mücadele mevzilerine yerleşti.
Serdar Turgut’un yıkılacak dediği Çin ise bu dönemde ekonomide büyük bir devrimi başararak, önce dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi. Şimdilerde ise birinci ekonomi olmuş durumda. ABD ekonomisi üretimsizlik krizine girerken Çin üretim, teknoloji ve bilimde büyük başarılar kazandı. ABD’nin Çin’i kuşatma ve ekonomik savaşı kaybettiğini şimdiden söyleyebiliriz. Çin artık her alanda ABD ile başa baş ve dişe diş mücadele edecek güce sahip hale gelmiş durumdadır. Çin’in dünya ekonomi, siyasi ve askeri alanında boy göstermesi, Rusya’nın ayağa kalkması, Hindistan, Türkiye ve İran gibi devletlerin mücadele alanlarına çıkması, dünyayı ABD’nin hakim olduğu tek kutuplu bir dünya olmaktan çıkardı. Bu süreç içinde ABD müttefikleri ile de arası açıldı. ABD’ye dünya çapında direniş, müttefiklerinde ABD baskılarına karşı koymayı getirdi. Artık dünya köpeksiz köy olmaktan çıktı. Serdar Turgut’ların ilk önce bunu kavraması lazım. Bölen ABD bölündü. Dünyanın en büyük ekonomisi, krizlerle boğuşuyor. Covid 19 ABD’yi perişan etti. Pembe devrimlerle parlamentoları basan ABD’nin kendi parlamentosu halk tarafından basılıyor ve senatörler nereye gizlenecekleri bilemiyorlar. Bütün dünyayı kendine düşman eden ABD şimdi bunun karşılığını alıyor. Artık bundan sonra işler ABD’ye rağmen yapılacaktır.
Serdar Turgut’un hangi dünyada yaşadığını merak ediyorum. Kusura bakmasın ama, İkinci Dünya Savaşının hala sürdüğünü sanan ve mağaralarda gizlenen Japon askerlerine benziyor. Kapitalizmin merkezlerinde, Marks haklı çıktı manşetleri atılırken, sosyalizm ve kamuculuk yükselirken, Covid 19 virüsü karşısında Amerika ve Avrupa perişanlık yaşarken Serdar Turgut bunlardan habersiz hangi izole ortamda yaşıyor. Geçmişte kamuculuğu, milli devleti, tam bağımsızlığı savunduğumuz için bize dinozor diye saldıranlara şimdi ben hala Atlantik sistemini, batının vahşi kapitalist emperyalist sistemini mi savunuyorsunuz dinozor efendiler deme hakkını kazanmış olmuyor muyum? Dinozor kimmiş anlaşıldı mı? Çağdışı kalmış kimdir belli oldu mu?
Son sözlerim Çin ile SSCB arasındaki farkı görmeyen ve anlamayanlara. Çin SSCB gibi kapalı bir rejim ve toplum değil. Sosyalist piyasa ekonomisi dedikleri, kamu ağırlıklı karma ekonomi uyguluyorlar. Bütün dünyaya mal satan ve bütün dünyadan mal alan bir devlet. Dünyanın en büyük sanayi, teknoloji ve ticari şehirleri Çin’de. Dünyanın en çok yabancı sermaye yatırımının yapıldığı ülke Çin. SSCB’nin son yıllarında fırsatını bulan bilim adamı, sanatçı ve sporcular batıya iltica ederdi. Belirli bir kesim dışında kimse yurtdışına çıkamazdı. Vs.vs. Sadece Çin turizmi ile ilgili iki rakam vererek farkı gösterelim. 2018 yılında Çin’den dünyanın çeşitli ülkelerini gezmek için yurtdışına çıkan insan sayısı 150 milyon yazı ile yazayım da tam anlaşılsın. Yüz elli milyon kişi turist olarak yurtdışına çıkmış. Yine aynı yıl yani 2018 yılında dünyanın çeşitli ülkelerinden 141 milyon kişi Çin’e turist olarak gelmiş. Bu mu kapalı toplum?
AVRASYACILIK BİR FANTEZİ DEĞİL, YAŞADIĞIMIZ BİR GERÇEKLİKTİR
Yine aynı yazıda Serdar Bey, Türkiye’de batıya alternatif olarak Avrasyacı fantezilerin savunulduğunu söylüyor. Ne fantezisi Serdar Bey, Türkiye batıdan koptuğunu yalnız biz söylemiyoruz. Batının ağababaları Türkiye’nin ellerinden kaydığını, Avrasya’ya yerleştiğini söylüyorlar. Türkiye’nin ilk üç ticari ortağı Çin, Rusya ve Almanya. Türkiye hava savunmasını ABD saldırısına göre düzenliyor ve bu nedenle S400 füzelerini alıyor. ABD ile çatışırken, Rusya ve İran ile birlikte bölge sorunlarını Astana süreçleriyle çözüyor. Dağlık Karabağ işgalini Rusya ile işbirliği yaparak kaldırıyor. Daha söyleyeyim mi? En iyisi Serdar Turgut, salgın koşulları normale döndüğünde hemen uçağa atlayıp Çin’e gitmeli ve gerçeği kendi gözleri ile görmelidir.
Çin, ABD’nin saldırılarına karşı kendini savunacaktır. Tam tersine Çin, Clubhouse, facebook, twitter gibi emperyalist medya platformlarına teslim olursa yıkılır. Bu medya platformlarının bırakın Çin’i, bizzat ABD’de nasıl katı bir sansür uyguladığı ve gerçeklerin halka ulaşmasını nasıl engellediğini görmedik mi? Hong Kok’taki olayları nasıl yönlendirmeye çalıştığını ve dünyayı nasıl yalanlarla aldattığını görmedik mi? Artık ABD’nin ülkeleri karıştırdığı, iktidarları belirlediği dönem sona ermektedir. Geçti Bor’un pazarı Sür eşeği Niğde’ye.
Bayram Yurtçiçek
Aydınlık