Son dönemlerde "yeni nesil" bir gazetecilik ortaya çıktı. Batı'dan ithal edildi demek daha doğru olur. Her şeyimiz ithal ve "yeni", gazeteciliğimizin yerli ve "eski" olması kabul edilemezdi. (!)
"Yeni nesil" gazetecilerimiz, soru sorar, cevabını dinlemez. "Sert Sorular, Keskin Sorular, Ters Sorular" diye pazarlar. Abartıların makbul olduğu, kebapçıların et tokatladığı, çiğköftecilerin müşteri tokatladığı günümüzde, gazeteciye de konuk tokatlamak düşerdi.
Yeni nesil gazetecilerimiz, peşpeşe sorduğu soruların ardından "Nasıl terlettim ama, nasıl morarttım" dercesine bıyık altından güler. Sertlikten, terletmekten, morartmaktan bu kadar mutlu oluyorsan boksör olsaydın be kardeşim.
GAZETECİ DEĞİL GAZTENEKECİ
Aydınlıkçılar bunlara gaztenekeci der. Gazeteci hakikat işçisidir, uğruna can verir. Gaztenekeci tiraj, tık, rating işçisidir. Onun için önemli olan, gerçeğin değil, kendisinin görünür olmasıdır. "İddia edildiği söylendi" diye haber yapar. İddia eden belli değil, söyleyen meçhul. Gazetecinin görevi, zaten bunları ortaya çıkarmaktır. Gaztenekeci ise dedikodu ve hurafeyi köpürtür. Ekran başında desteksiz sallayan çubuklu uzmanlarımız da gaztenekecilerden geri kalmaz.
"VER MEHTERİ, VER İZMİR MARŞI'NI!"
Şahan Gökbakar'ın 'Tehlike Çanı' diye bir skeci vardı. 'Bülent Binbaş' karakteri, reyting düşünce yumruğunu masaya vuruyor, Dadaloğlu'ndan girip Nene Hatun'dan çıkıyordu. Bir keresinde reyting için kameramanı vurmuştu. Çok güzel bir medya eleştirisidir, izlemenizi öneririm.
20 Mayıs 2022 Cuma akşamı, Fox Haber'de de böyle bir sahne yaşandı. Selçuk Tepeli'nin tepesi attı, Selçuk Tepesiz oldu. Selçuk Tepesiz, güya çiftçilerin yaşadığı sorunlara sinirlenerek bardak kırdı. Türk televizyonlarında en son Caner bardak kırmıştı, hem de kafasında. Hatırlarsınız, Caner ve Tülin ikilisi. Türkiye aylarca bunu konuşmuştu.
BARDAK KIRILDI DİYE SUDAN VAZGEÇTİ Mİ?
Köylümüzün, çiftçimizin sorunları ortada. Köylümüz borç içinde. Tarlasına, traktörüne haciz geliyor. Sattığı mahsul maliyetini kurtarmıyor. Serbest piyasa ve sıcak para düzeni bizi bu hale getirdi.
Selçuk Tepesiz bardak kırıyor ama sudan vazgeçmiyor. Köylüyü bu hale getiren düzeni savunuyor. Hükümete karşı olması, bu düzene karşı olduğu anlamına gelmez. Ali Babacan, Davutoğlu, İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Akşener ve tabii ki Demirtaş... Fox TV bunların kanalı.
Bunların hepsi, yüksek faizi, ithalatı, IMF'yi savunuyorlar. Üreticimizi vahşi tekellere peşkeş çeken Gümrük Birliği'ni savunuyorlar. Açın, bakın, programları ortada. Devletçiliği, kamuculuğu savunuyorlar da biz mi bilmiyoruz? "Benim köylü Memed Amcam, Ayşe Teyzem" dediklerine bakmayın. Hepsi neoliberal. Onlar da şovcu. Bardak kırıyorlar ama sudan vazgeçmiyorlar. Köylünün tarlasına değil, ABD değirmenine su taşıyorlar.
TARLADA İZİ OLMAYANIN HARMANDA YÜZÜ OLMAZ
Vatan Partisi 3 yıldır köy köy dolaşıyor. Seçim zamanı değil, geçim zamanı... Üretim Devrimi Kurultayları yapıyor. Öğretmeye, nutuk çekmeye değil, öğrenmeye gidiyor. Üretim Devrimi Programı'nı böyle geliştirdi.
24 Ocak 1980'den bugünlere geldik. Özal, Çiller, Kemal Derviş, Babacan... Köylüyü kambur ilan eden sistem, Türkiye'nin kamburu oldu. Türkiye bu kamburu taşımayacak. Halıya basanlar, bardak kıranlar değil, toprağa basanlar iktidar olacak.
Aydınlık