E. Tümgeneral Ahmet Yavuz, Altay tankı üzerine bir yazı yazdı. Ben general değilim, hatta asker de değilim. Ama yazıyı okudukça çok hayıflandım. Benim bildiklerimi bile bilmediğini gördüm.

Yavuz, Altay için şöyle diyor: “İkinci ihale 2017’de sonuçlandı. İkinci ihalede en düşük fiyatı veren BMC kazandı. Yazılıp çizilene göre üç firmanın teklifleri arasında kayda değer bir fark yoktu.”

“Yazılıp çizilene göre”… Bu tür yazılarda sıkça başvurulur bu yönteme. Kaynak belirsizliği, sığınılan yerdir. Şimdi biz kaynak verelim.


BMC 4 MİLYAR EURO OTOKAR 7 MİLYAR

BMC’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, 16 Aralık 2019’da Habertürk’te katıldığı programda ihale tekliflerini açıkladı. Buna göre Otokar 7 milyar Euro, FNSS buna yakın bir rakam, BMC ise 4 milyar Euro teklif vermişti. “Kayda değer bir fark” sayılmalı, neredeyse yarı yarıya…

Programın üzerinden bir yıl geçti, Otokar ya da FNSS’den bu rakamlar için bir yalanlama gelmedi.

Ahmet Yavuz yazmamış, ben yine de şu “Yazılıp çizilen”i merak edip baktım. Yavuz Selim Demirağ’ın iki yazısını buldum.

Şöyle diyor Demirağ: “Ethem Sancak’ın söylediği diğer firmalar 7 milyar verdi, biz 4 milyara aldık sözleri de yalan.”

Peki Demirağ bu kadar ağır bir suçlamada bulunurken neye dayanmış? O da yok.

Şimdi Yavuz’a soralım: Kamuoyu önünde açıkça rakam veren BMC Yönetim Kurulu Başkanı’na mı itibar edeceğiz, yoksa Demirağ’ın ne idüğü belirsiz iddiasına mı?

“O bizim tekkeden, tabii ki ona” deniyorsa biz artık konuşmayalım.


KATAR ORTAKLIĞI ALTAY’DAN ÇOK ÖNCE

Yavuz’un yazısındaki “Katar” iddiaları ayrı bir alem. Yavuz şöyle diyor: “BMC, 250 tanklık ihaleyi kazandı ama parası yoktu. Katar’lı ortak bulundu.”

Oysa BMCKatar ortaklığı, Altay ihalesinden çok önceye dayanıyor. Ortaklık, 2014’te! Nereden mi biliyorum? Google’a bakınca çıkıyor. Örneğin Hürriyet’in 3 Haziran 2014 tarihli haberi var.

Devam edelim…


YAVUZ’UN MOTORSUZ TANKI

Yavuz şöyle bir iddiada bulunuyor: “Tank üretilemedi. Oysa tank 2019 sonunda üretilmiş olacaktı.”

Belki de tartışmanın bam teli burası. Bakalım 2019’da ne olmuş?

Yavuz da biliyordur, 9 Ekim 2019’da Silahlı Kuvvetlerimiz, Barış Pınarı Harekâtını başlattı. Tabii harekât dünya çapında etkiler yarattı. Diğerleri bir yana, yazımızı ilgilendiren kısmı şu: Tank motorunun Almanya’dan alınması planlanıyordu, ama Berlin harekât nedeniyle ambargo koydu.

Tank motoru deyip geçmeyin. 6070 tonluk bir kütleyi saatte 7080 kilometre hızla hareket ettirecek, eksi ve artı bilmem kaç derecelerde çalışabilecek bir motordan bahsediyoruz. Bir karşılaştırma: Binek arabasının ağırlığı bir tondan biraz fazla. Daha benzeyen bir örnek dozer; 56 ton ağırlığında ve 1520 kilometre hız yapabiliyor. O da benzemedi. Tank, dozerin 12 katı ağırlıkta ve 4 katı hızla hareket etmesi gerekiyor.

Bu teknoloji, sınırlı sayıda ülkede var. Düşünün ki İsrail Merkava tanklarının motoru da Alman’mış.

Ahmet Yavuz, 2019 sonuna kadar üreteceği tankları nasıl yürütecekti acaba? Bir bildiği varsa söylemeli, zira Altay motor bekliyor.


YAVUZ İKİ PROJEYİ KARIŞTIRIYOR

Gelelim bir başka bilgisizliğe.

Yavuz şöyle diyor: “Başlatılan millî tank projesi kapsamında dört ayrı ülkenin son model tankları incelendi. Onlarla işbirliği olanakları araştırıldı. Bunlar Ukrayna’nın T84, ABD’nin Abrams, Almanya’nın Leopard ve Fransa’nın Leclerc tanklarıydı. Bu çalışmalar yerli tankın niteliklerini ortaya çıkardı.

“İki seçenek vardı: Ya Tank Palet Fabrikası Altay tankını FIRTINA topu gibi işbirliğiyle doğrudan üretecekti ya da kurulacak bir ortaklıkla üretim yapılacaktı.”

Doğrusu şöyle:

Bir kez, yabancı tankların incelendiği dönem 1990’ların sonu. Daha ortada yerli tank fikri yok. Yabancı tanklar, tedarik için inceleniyor. Sonunda Alman Leopar tankı seçiliyor ve görüşmeler başlıyor. Ancak hâlâ özgün yerli tank konusu gündemde değil. Yapılacak olan, Almanlarla üretilecek tankın alt yükleniciliği düzeyinde. Tankın yüzde 80’i yine dışardan gelecek. Ancak Almanlar buna bile yanaşmıyor, doğrudan satış şartı koyuyor

Sonuçta proje iptal edildi. Bütün bunlar 2002 yılından önce oldu.

Yerli tank fikri ise, iki yıl sonra 2004’te dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde gündeme geldi. Adı da 2008’de kondu: Altay…

Yavuz, “Dört ayrı ülkenin son model tankları incelendi… İki seçenek vardı: Ya Tank Palet Fabrikası Altay tankını Fırtına topu gibi işbirliğiyle doğrudan üretecekti ya da kurulacak bir ortaklıkla üretim yapılacaktı” derken iki projeyi, birbirine karıştırıyor. Biri tedarik tank, biri yerli tank!

Buraya kadarı bilgisizlik denilip geçilebilir. Her ne kadar bir karacı generalden de söz etsek…


'SATILIK ORDU' SÜRÇÜ LİSANMIŞ

Vahim olansa yazının gerekçesi. O da girişte var. Yavuz şöyle diyor:

“İki haftadır aynı tartışma sürüyor. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın bir televizyon kanalında kullandığı ifade ortalığı karıştırdı. Her ne kadar demek istediği belliyse de, kendini yanlış ifade etmek kişinin kendi sorumluluğudur. Nitekim düzeltici açıklamalarda bulundu. Sürçü lisan etti diyelim.”

Konuyu hatırlatalım, Başarır, katıldığı TV programında bu tank meselesine girmiş ve “Satılık ordu” demişti.

Sürçü lisan öyle mi?

Meğer bu bir araba Altay tankı lafları, Başarır’ın “Satılık ordu” demesini savunmak içinmiş.

Yazık…

Not: Yazıyı hazırlarken yardımcı olan Bülent Altunay’a teşekkür ederim.


Serhan Bolluk

Aydınlık