Kuala Lumpur Büyükelçisi Merve Kavakçı’nın kızı Mariam Kavakçı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a danışman olarak atanmasının ardından Kavakçı ailesi ülke gündemine damgasını vurdu.
Olayın fitilini ateşleyen bu haberden bir gün sonra Kavakçı’nın diğer kızı Fatma Gülham Abushanab’ında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı olduğu ortaya çıkmıştı.
Merve Kavakçı'nın milletvekili olan kız kardeşi Ravza Kavakçı Kan’ın eşi ve kızının da yüksek mertebelerde görevli olduğu öğrenilmişti.
Sülale boyu Saray'da iş sahibi olan Kavakçı ailesi gündemde yerini bu şekilde almıştı.
Kavakçı ailesiyle ilgili o kadar çok şey yazılıp çizildi ki ama en dikkat çeken yazı Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk'ten geldi. Zentürk Kavakçı ailesi için 'Pensilvanya’nın yerini almaya çalışan, ne bileyim, bir Teksas lobisi varsa, dik durun' ifadelerini kullanmıştı.
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu'da Kavakçı ailesine ilişkin yapılan bu yorum üzerine bir yazı kaleme aldı.
'Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki Teksas lobisi' başlıklı bir yazı kaleme alan Terkoğlu'nun yazısı şu şekilde;
'Söylemiştim; Merve Kavakçı’nın babası Yusuf Ziya Kavakçı, Kuzey Teksas İslam Derneği kurucusuydu, Dallas Merkez Camii’nde imamlık yapıyordu. 2007 yılında Teksas Senatosu’nun Genel Kurulu’nu dua ile açmıştı.
O günden dikkatimi çeken bir nokta var. Kavakçı duaya “Praise be to Allah” diye başlamıştı. Fatiha suresini önce İngilizce okumuştu.
Türkiye’de Türkçe ibadeti kavga dövüş tartışanlar, ABD Senatosu’nda İngilizce ayet okuyabiliyordu. Oysa, 22 Ocak 1932’de Yerebatan Camii’ni dolduran kalabalığa, “Müşfik ve Rahim olan Allah’ın ismiyle” diye Türkçe besmele çekerek Yasin suresini rast makamında okuyan Hafız Yaşar Okur’a ne kadar kızmışlardı. Tesadüf mü, o gün camide dinleyenler arasında yine çok kızdıkları Andımız’ın yazarı Reşit Galip de vardı.
Neyse, biz Teksas’a dönelim...
Neden ‘Teksas lobisi’
Yalnız, Baba Kavakçı değil, neredeyse tüm Kavakçılar’ın yolu Teksas’tan geçiyor. Merve ve Ravza Kavakçı kardeşler de, bugün Saray’da görev yapan çocukları da eğitimleri dahil vakitlerinin çoğunu Teksas’ta geçirdi. Hatta Emine Erdoğan’ın moda danışmanlığını yapan Elif Kavakçı da halihazırda Teksas’ta yaşıyor. Zentürk’ün “Teksas lobisi” sözünün nereye gittiği belli.
Baba Yusuf Ziya Kavakçı, geçen yıl Akit’te Gülen’e övgüler düzen ve Türkiye’ye dönüp AKP ile barışmasını teklif eden bir yazı kaleme aldığında, yine Ardan Zentürk tepki göstermişti. “Aynı yazıyı Hasan Cemal gibi bir kalem döktürseydi kopacak fırtınayı şimdiden tahmin edebiliyorum” diyen Zentürk, kendi mahallesine “adamına göre mi konuşup, susacağız” sözüyle tepki gösteriyordu. Haksız da değil, Hükümet medyası, Baba Kavakçı’nın “Fethullah Gülen olsam” yazısına suspus olmuştu.
Bir teori kurarken olgular arasında tutarlılık arıyoruz. Demek “Teksas lobisi” tespiti Kavakçılar’a şüpheyle bakanların aklından geçeni özetliyor.
Ancak benim aklıma “Teksas lobisi” denilince Merve Kavakçı’nın bir başka akrabası geliyor. Hepsi Saray’a danışman olacak değil ya. Tam tersine bu süreçte kaybedenler de var.
Şöyle anlatayım; Merve Kavakçı, çocuklarının babası Ürdün asıllı ABD’li Ali Ahmat Abushanab’dan 1993’te olaylı bir şekilde ayrıldı. Abushanab, Türk medyasına “Siyasete girmesine, Türk parlamentosunda yaptıklarına hayret ettim” diyor ve hayretini “benim tanıdığım Merve, siyasi bir kişi değildi” sözleriyle gösteriyordu.
Sonra, bir başka ABD vatandaşı Bekir Lütfi Yıldırım ile evlendi. İTÜ’den sonra ABD’ye giden ve Teksas’ta yüksek lisans yapan Yıldırım, uzun yıllar ABD Patent Dairesi’nde rafineri patentlerinden sorumlu başmühendis olarak çalışmıştı. Hayatı ise 1999 yılında Merve Kavakçı ile evlenmesiyle değişti. 2003 yılına kadar süren ilişki 2005’te boşanmayla sonuçlandı. Ancak Yıldırım’a bu ilişkiden geriye intihar teşebbüsü dahil bir enkaz kalmıştı.
Zentürk’ün “Teksas lobisi” tanımı bana Yıldırım’ın yıllar sonra gelen açıklamalarını hatırlattı.
Bundan 4 yıl önce, yolu Teksas’tan geçen Bekir Lütfi Yıldırım ile görüşmüştük. Kendisinin “itirafname” dediği bir dizi ilginç açıklama yapmıştı. Sadece Kavakçı’ya değil, bir bütün olarak kendi camiasına kırgındı. Sabah ve Star gazetelerinde yazan Yıldırım, AKP’de siyaset yapmaya karar verdiğinde geri çevrilmişti. “1999’da Merve Kavakçı ile evlendiğimde Washington’da gayet başarılı bir kariyeri olan bir teknokrat idim” diyen Yıldırım, o günden sonra Türk siyasetinin göbeğine düşmüştü.
Merve Kavakçı ile birlikteyken ABD’de kimlerle tanışmamış, kimleri ağırlamamıştı ki... Tek tek saysam sayfalar sürer. Örneğin, Kanal 7’nin patronu Zahid Akman’ı “Oradaki arkadaşlarından birkaçını Erdoğan’a prens olarak satmayı planlıyordu” diye anlatıyordu. Sizin gibi ben de “kim bu prensler” diye merak etmedim değil. Yıldırım’ın anlattığına göre Tayyip Erdoğan, bir gün Akman’ın ABD’deki evine yemeğe gelmişti. Devamını Yıldırım’dan aktarayım:
“İbrahim Kalın’ı da o yemekte sattı Tayyip Bey’e. Önce SETA kurduruldu, sonrası malum. İbrahim’e de gene aynı eş durumundan katılmak zorunda kaldığım bir Fethullah Gülen’in Rumi Forum toplantısında rastladım.”
Öyle anlaşılıyor ki Teksas lobisi FETÖ’cülerin toplantılarında boy göstermekten çekinmiyordu.
Kalın’ın yükselişi Yıldırım’ı çok şaşırtmıştı. Neden mi? “Tayyip çizgisinde olmadığını düşünmemden” diyordu ve şöyle devam ediyordu.
“Benim Woodbridge, Kuzey Virginia’daki (Washington banliyösü) evimdeki bir toplantıda, o, ABD’nin 11 Eylül sonrası Müslümanlara yaptığı zulümleri kınayan ifadelerime karşı çıkıp, ‘bize yapılsaydı biz ne yapardık’ türü ifadelerle, ABD’yi haklı gösterecek kadar ‘ılımlı’ bir duruş sergilemişti. Zahid de destek çıkmıştı kendisine hatırladığım kadarı ile, her konuda aynı düşünürlerdi. Kendisine ‘Amerikancı’ demek tespitlerimdeki objektivite özenimi ihlal eder ama ‘gayet ılımlı’ demek kifayet eder.”
Kavakçı, Yıldırım’ın tükenmesinin ardından yolunu onunla ayırdı. Yoluna devam etmek isteyen Yıldırım ise AKP içinde bir lobi tarafından dışlandığını söylüyordu. “Beyaz Müslüman Locası” dediği grup, Kavakçılar’ı sürekli yükseltmişti. Nihayetinde “Teksas lobisi”, ABD’den Türkiye’ye uzanan bir ağı tarif ediyordu.
Sahi, Yusuf Ziya Kavakçı’nın torunları Saray’a iş başvurusu için özgeçmişlerini kime bıraktı acaba?
Sakın Georgetown Üniversitesi’nin 2009 yılında hazırladığı “en etkili 500 Müslüman” listesine Fethullah Gülen’i 13. sıradan sokan kişiye olmasın!'