İşte 'nın "Bırakın AKP'li fırıldaklar cevap versin size ne oluyor?" adlı köşe yazısının tamamı:

İfşaat ile itirafçılık arasında dağlar kadar fark vardır. İfşaat için gizli bir bilgiye sahip olmak yeterlidir, itirafçılık için karaktersizlik.
İtirafçılık her şeyden evvel güvenilmez / ikna edilmiş insanların harcıdır, inanmışların değil.
Dahası, kişilik bozukluğudur.
İtirafçılık ile gammazlama ikiz kardeş gibidir.
Aralarındaki fark, Erdoğan ve AK Parti düşmanı AKP'lilerle Gül'ü "çatı adayı" göstermeye kalkışan Yeni CHP'liler arasındaki fark kadardır.
 beyefendinin eski özel kalem müdürü, dönemin başbakanı Sayın Erdoğan'ın basın müşaviri,  Ajansı'nın eski genel müdürü ve refikimiz  gazetesinin eski köşe yazarı adı lazım değil bir muhterem geçenlerde bir "itirafta" bulundu.



Dedi ki:
"Bugün çok bağımsız ve çok özgür gazetecilik yaptığını söyleyen arkadaşlarımız, o zamanlar gazete yönetiyorlardı. Ve ben istemeden, ertesi günün gazete manşetlerini bana gönderiyorlardı. 'Uygun mudur' diye soruyor ve öyle yayınlıyorlardı..."
Bununla da kalmadı...
Bu "genel yayın yönetmenlerinin" (manşetleri sorduklarına göre musahhih olacak halleri yok) bugün aktif ve muhalif olduklarının altını çizerek, "Meydan okuyanlar, çok yüksek perdeden etik mesajlar verenlerin şeceresini iyi biliyorum..." dedi.
Kuvvetle muhtemel, biliyordur.

"BELKİ DE ARALARINA KABUL EDİLMEDİĞİ İÇİNDİR"
Eleştirdikleriyle (dahası deşifre ettikleriyle) ne de olsa aynı zihniyetle malul.
En azından, 'nün de özlediği "AK Parti'nin fabrika ayarlarına" dönmesini çok arzuladıklarını (farklı mecralarda ama ağız birliği etmişçesine) dermeyan etmişlerdi.
Aralarındaki sorun nedir, doğrusu merak etmiyorum. Belki de aralarına kabul edilmediği içindir, bilemiyorum.

"İTİRAFA" GÖSTERİLEN TEPKİ
Gelgelelim, Erdoğan'ı ve AK Parti'yi savunanların bu muhteremin mahut "itirafına" gösterdikleri tepkiyi de anlamakta güçlük çekiyorum.
Muhalif şebeleklerin mahut itirafın üzerine atlayıp Erdoğan ve AK Parti'nin medyayı kontrol ettiği yaygarasını koparmasının etkisiyle olsa gerek, bir şeyi gözden kaçırıyorlar.

Söz konusu "itiraftan" AK Parti'nin medya üzerinde tasallut kurduğu sonucu çıkmaz.
Dikkat buyurun, "Ben istemeden, ertesi günün gazete manşetlerini bana gönderiyorlardı..." diyor.
İstemediğine göre kendisinden de böyle bir şey istenmemiş demektir. İstense zaten ya istifa ederdi yahut da istenileni yapmak zorunda kalırdı.



DEŞİFRE ETMENİN ANLAMI NEDİR?
O halde FETÖ bursuyla Kanada'ya gitmesinden tutun da vaktiyle Anadolu Ajansı'nda yaptığı haksızlıklara kadar bu muhteremi "eleştirmenin" veya "deşifre etmenin" anlamı nedir?
Bunların hepsi doğru da olabilir, lakin mesele bu değildir.
Mesele şu: Neden şimdi?
Belli ki mahut itiraf canlarını sıkmış.
İyi de "özgür gazetecilik" deyince mangalda kül bırakmayan Erdoğan ve AK Parti karşıtı zıpçıktı muhalif o AKP'lilere söylüyor, size ne oluyor?
Kim mi bunlar?
Kimliklerini ortaya top yuvarlayan o muhterem açıklasın, fakir şu kadarını söyleyebilirim:
Merhum İzzet Yasar'ın "Doğan Akın'ın Jurassic Park'ı" dediği T24 internet sitesi "Fetullah kapatması liberaller" ve kıymeti kendinden menkul solcular için neyse, bunlar için de adı lazım değil o gazete aynı mesabededir.
O sevimsiz milletvekili de AK Parti'den ihraç edilir edilmez soluğu orda aldı.
Bunlar dediğim, Gül ve Davutoğlu yandaşı AKP'liler işte.
Fetullah'ın "teknik nakavt" tesmiye ettiği FETÖ'nün hukuk düzeneğini "hukukun üstünlüğü" diye yutturan 'dan gırtlağına kadar FETÖ'ye batmış o gevşeğe kadar hepsi orda.
Mahut "itirafla" eski AK Parti milletvekili o AKP'li de ihsas ediliyor.
Hadi cevap versin, "Midas'ın kulakları eşek kulakları" öyle değil böyle olur, kulağının üzerine yatmasın..