Türkiye’deki kalitesi, zekâsı düşük, her olayı krize, kaosa çevirmeye çalışan, “iktidar düşsün” diye her türlü emperyalizm laboratuvarında kobay olmaya hazır ve bu uğurda her türlü siyasi tezgâhın figüranı olan muhalefet bir türlü bu hâlinden vazgeçmiyor. Muhalefet, bu profiline ve karakterine uygun ne varsa sürekli onu uygulama peşindedir. Her türlü iftira, fitne, akıl almaz senaryolarına saniye ara vermeden devam ediyorlar. Hedeflerine ulaşabilmek için hiçbir ölçü, ilke tanımıyorlar.

          Cumhur İttifakı’nı yıkabilmek, onu zayıflatabilmek adına her türlü kara propagandayı yapan muhalefetin son dönem yoğunlaştığı konu “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlığı” ve bu sağlık meselesi üzerinden yaratılan kirli bilgilendirmelerdir. Bir de son günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile gizli bir görüşme gerçekleştirerek “AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı sen ol, Anayasa’da küçük bir değişiklik yapalım, başbakanlık sistemini getirelim, ben de seçime partimin başında gireyim” şeklinde adaylık teklif ettiği yalanını piyasaya sürdüler.

Bu tür haberleri niye çıkarıyorlar?

          Çünkü zillet ittifakına hâlâ Abdullah Gül’ü aday yapma baskısı sürüyor ve Abdullah Gül’ü bir güç gibi gündemde tutup akıllarınca elini güçlendiriyorlar. Diyecekler ki “Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan bile bu gücün farkında ona adaylık teklif ediyor.”

          Tabii Abdullah Gül’e adaylık teklifinin yapıldığı yalanı yayılırken eş zamanlı bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık problemleri olduğu ve bunun kendini zorladığı durumu da yayılıyor. İki haberi yan yana okuyanlara bir algı yaratmaya çalışıyorlar.

          Türkİslam düşmanı CHP’nin payandası olan Temel Karamollaoğlu’nun geçtiğimiz hafta “Tayyip Bey hakikaten rahatsız, sağlık açısında söylüyorum. Yürümesinden tutun konuşmasına kadar, o da bir arayışın içerisinde” şeklinde yaptığı açıklamayla başlayan “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlığı” üzerinden tartışmalar hâlâ devam ettiriliyor.

          Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz cumartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic’in daveti üzerine Karadağ’a gitmişti. Orada da sağlık fitnesi durmadı ve “Erdoğan’ın Karadağ’da kalbinden rahatsızlandığını, hastaneye yatırılması gerektiği düşünülerek özel bir hastanenin bu durum için ayarlandığı” yalanı da servis edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm bu “hastalık propagandaları” sonrası onlarca programa, yurt içi ve yurt dışı gezilerine katılmıştır.

          Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında sağlık yönünden başlatılan kara propagandalara bakınca geçmişte ameliyat olduğunda FETÖ’nün nasıl harekete geçtiği günler aklıma geldi. Çünkü birinci ve ikinci ameliyat esnasında hep bir tezgâh devreye girmişti. O günlerde bu tezgâhları ortaya çıkaran yine MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli olmuş ve “Yapılan açıklamalar, Başbakan’ın sağlık sorunu yaşadığı bir sırada, partinin kuruluşu, tek başına iktidar oluşu, hükûmet aşamalarında bir arada olan şahsiyetler arasında bir gerginliğin çıkartılmış olmasının gerçek sebebini açıklamakta yetersiz kalıyor. Birbirleriyle bu kadar omuz omuza vermiş olan insanların, üstelik hiçbirisinin futbolla direkt ilgisi yokken, Türkiye’nin iç ve dış sorunlarının çok yoğunlaştığı bir ortamda, bunu gerekçe göstererek birlikteliklerini sarsabilecek veya başkalarına malzeme verecek bir hataya düşmelerine ihtimal vermediğim için gerçekte saklı bazı planları olduğu kanaatindeyim” şeklinde açıklama yaparak “saklı planlara” vurgu yapmıştı.

          Ben de 18 Aralık 2011 tarihinde Ortadoğu gazetesinde “SAKLI BAZI PLANLAR HAREKETE GEÇTİ” başlıklı bir yazı kaleme almış ve orada bu oyunu “Saklı bazı planlar” ifadesi her şeyi içinde barındırmaktadır. ABD eksenli cemaatlerin Recep Tayyip Erdoğan’ın hastalığından hemen sonra tavır almasını iyi okumak gerekmektedir. Muhalefetin siyasi ahlak ölçüleriyle hareket edip, AKP içindeki güçlerin ‘Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra kim genel başkan olsun?’ anketlerini piyasaya sürmesinin anlamı da görülmelidir” şeklinde işaretlemiştim.

          Bu yazının girişinde de “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hastalığına dair geçirdiği ameliyat, muhalefet partilerinden çok AKP içindeki ekipleri harekete geçirdi. Bu durumun örneklerini geçtiğimiz günlerdeki yazılarımızda teker teker verdik… AKP içindeki güç dengeleri, Başbakanın hastalığını fırsat bilip harekete geçerken, başta MHP Lideri Devlet Bahçeli olmak üzere muhalefet hastalık üzerinden siyaset yapmama konusunda oldukça titiz davranmaktadır. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Başbakan’ın hastalık durumunun kamuoyuna yansımasından sonra ortaya koyduğu tavır, ölçü ve siyasi ahlak anlayışı, Türk siyasetine örnek olmalıdır. Zaten bu kavramları bilenler için, bu tavır takdir durumundadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşları olarak bilinenler, AKP içinde çeşitli arayışlara girerken, “Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra kim genel başkan olsun? “anketleri piyasaya sürülürken, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin her fırsatta sağlık dilemesi ve AKP üzerinden çıkartılacak kaosun Türkiye’ye zarar vereceğini vurgulaması önemli bir duruştur. Başbakan’ın hastalığı üzerinden “saklı bazı planların” harekete geçtiğini ve bunun Türkiye’ye vereceği zararları, sorumluluk duygusuyla herkesin kavraması gerekiyor” cümlelerini kullanmıştım.

          Bu yazıları da dönemin Başbakanı Erdoğan’a en sert ve ağır eleştiri yazıları yazdığımız dönem yazmıştım. Keza MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklaması da aynen böyle bir atmosferde olmuştu. Çünkü AKP’ye en sert muhalefeti yaptığı döneme ait cümlelerdir bunlar…

          Çünkü o günlerde de aynı şimdi olduğu gibi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlığı üzerinden Türkiye’de bir oyun oynandığı çok açık ortadaydı. 24 Aralık 2011 yılında yazdığım “ÖNCELİĞİ TÜRKİYE OLAN SİYASİ HESAP YAPMAZ” başlıklı yazımda da “Başbakan Erdoğan bir ameliyat geçirdi, hastalığıyla ilgili dedikodular aldı başını yürüdü. Sonra birden AKP’de iç çatışma manzaralarını andıran olaylar yaşandı. Bu duruma bahane de şike yasasının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edilmesi olmuştur. Bu süreçte AKP içindeki bazı bakanlar ayrı telden, bazı milletvekilleri ayrı telden çalmaya başladı. Geçmişte Turgut Özal’ı, Süleyman Demirel’i, Tansu Çiller’i ve 1999 yılında tüm gücüyle Bülent Ecevit’i destekleyen, 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren de AKP’yi yönlendirecek kadar destek veren malum cemaat ise bu süreçte çok keskin bir şekilde Recep Tayyip Erdoğan’a cephe aldı. Cemaat medyasındaki yazarların açıktan Başbakan Erdoğan’a eleştiri yapması çok dikkat çekti. Bazı bakan ve milletvekillerinin de bu ‘organize işlerde’ aktif rol aldığı da görülmüştür.

          Şimdilik sular durulmuş gibi gözükse de AKP içinde hesap kavgaları artık kendini hissettirmiştir” cümleleriyle yine bu konuya değinirken, 7 Mart 2012 yılındaki “NEYİN KAVGASIDIR BU?” başlıklı yazım içinde de “Recep Tayyip Erdoğan’ın geçirmiş olduğu birinci ameliyattan sonra körüklenen kavga bir ara durulmuş gibi gözükürken, özel yetkili savcıların MİT müsteşarını ve diğer yetkilileri ifade çağırmasıyla tekrar alevlenmiştir. Bu alevlenen kavga, Recep Tayyip Erdoğan’ın geçirdiği ikinci ameliyat dönemine denk gelmiştir. Recep Tayyip Erdoğan bu kavgada yapmış olduğu hamlelerle bir adım öne geçmiş gözükmektedir. Malum cemaat bu kavgayı çok açık bir şekilde yürütmese de propaganda araçlarıyla kurnazca mesajlar vererek, bu kavganın hangi boyutta olduğunu yansıtmaktadır” değerlendirmesinde bulunmuştum.

          FETÖ merkezli odakların birinci ve ikinci ameliyat sonrası devlet hücrelerinde harekete geçmesi unutulmamıştır. Şimdi yine CHP payandaları, mafya yamakları, FETÖ artıkları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlığı üzerinden yine bir kirli algıya soyundular.

          Sağlık sorunları, ameliyatlar üzerinden aynı tezgâhı yıllardır MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli üzerinden de yapıyorlar. Siyaseten ona karşı kaliteli muhalefet ortaya koyamayanlar, özellikle FETÖ’nün üretimi olan “sağlık problemi, hastalık senaryoları” üzerinden toplumda kirli algı oluşturmaya çalışıyorlar. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin geçirdiği ameliyatlar ve sağlık sorunları sonrası FETÖ’nün hangi senaryoları ürettiğini hatırlarsanız, bunların alçaklıkta sınır tanımayacağını anlarsınız.

          Bu alçakların tek umutları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sağlık sorunları yaşaması… Son yıllarda MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye, son aylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu manada sık sık senaryolar yazmaları bundandır. “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül’e ve Binali Yıldırım’a adaylık teklif etti” şeklindeki kulis kirliliğini, sağlık sorunları üzerine oluşturdukları kirli atmosfere eklemeleri çok bilinçlidir.

          Allah her iki lidere de sağlık, sıhhat versin. Cumhur İttifakı bu ülkenin sigortasıdır. Bu kalitesiz muhalefete bırakılacak Türkiye, ihanete terk edilmiş bir ülke demektir. 15 Temmuz sonrası gelişen her hadise göstermiştir ki, Türkiye’nin Cumhur İttifakı’na her zaman ihtiyacı vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli arasındaki ilkeli, ölçülü muhabbet Türkiye için vazgeçilmezdir.

Yıldıray Çiçek

Türkgün