Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ziyaretini değerlendiren emekli Büyükelçi Uluç Özülker, hazırlıkların ziyaretle birlikte taçlandırılacağını, sonra sıranın Suriye'ye geleceğini söyledi. Dr. Kadir Ertaç Çelik ise Sadabad Paktı ruhunun yeniden canlandırılması gerektiğini belirtti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün Irak'ı ziyaret ediyor. İki ülkenin de üst düzey önem atfettiği buluşma öncesinde 14 Mart'ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ve İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu Bağdat'ta önemli görüşmelerde bulunmuştu. Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ile yapılan güvenlik toplantısında "terörle mücadele, güvenlik ve askeri işbirliği" ele alınmıştı. Bu ziyarette güvenlik konularına ek olarak önemli ticaret anlaşmalarının imzalanması da bekleniyor.
GELİR GEÇER OLMAYACAK
Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ziyarete ilişkin "Irak'la yakın dönemde 15 milyar dolar, Kalkınma Yolu Projesi'nin tamamlanmasıyla 2030'da 20 milyar dolar ihracata ulaşılması hedefleniyor" dedi. ABD'de temaslarını sürdüren Irak Başbakanı Muhammed Şiya esSudani de "Gelir geçer türden bir ziyaret" olmayacağını vurgulayarak, iki ülke arasında meselelere karşı çözüm iradesinin bulunduğunu söyledi.
Erdoğan’ın uzun bir aradan sonra gerçekleşecek olan Irak ziyaretinden beklentileri Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kadir Ertaç ile konuştuk.
'PKK İŞİ BİTİRİLECEK'
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ziyaretini, altyapı çalışmalarının taçlandırılması olarak niteledi. Ziyaretin başarıyla sonuçlandırılması sonrasında sıranın Suriye'ye geleceğini söyleyen Özülker, Türkiye ile Suriye arasında görüşmelerin sürdüğünü ve Adana Mutabakatı'nın hala yürürlükte olduğunu da hatırlattı. Türkiye ile Irak arasındaki bir yakınlaşmanın 5 alanda her iki taraf için de büyük önemi olduğunu değerlendiren Özülker, şöyle sıraladı:
"Bir, PKK'nın işinin bitirilmesi. Bunu da iki taraflı düşünmek lazım. Mesela biz oraya girdiğimiz zaman silahlı kuvvetlerimizle mukavemet yok karşımızda PKK'dan. Sincar istikametine kaçıyorlar. Sincar'a gitmeye kalktığınız takdirde, ki gidemiyorsunuz çünkü Haşti Şabi'yle de karşı karşıya geleceksiniz. Bir de dağlara kaçıyorlar. Yine başka türlü bir sıkıntı çıkıyor. Halbuki burada Irak ordusu da Türk ordusuyla birlikte hareket edip bu işi yaptığı takdirde iş biter. Irak ordusu da benimle birlikte olacağı için uluslararası hukuk açısından bir üçüncü ülkenin işgali şeklinde takdim edilemeyecek bir noktaya gelinir.”
‘PETROL VE SU MESELESİ DE VAR’
“İki, bu yapıldığı takdirde mesela en sonunda tekrar petrol boru hattından da sevkiyat başladı vs. Öbür tarafta su meselesi de var. Bunlara da baktığınız zaman Türkiye ile Irak arasında bir yakınlaşmanın veya bir uzlaşmanın sağlanabilmesi halinde Irak kendi yönünden de çok büyük bir kazanç sağlayacaktır. Cumhurbaşkanımız gittiğinde suyu da görüşecek. Büyük şikayetler var, bu da ele alınacak.
“Üç, ticaret. Netice itibariyle burada güvenli olmadığı için hem oraya girdiğiniz çıktığınız zaman da o dağlık bölgeler vesaire de risktesiniz. Hem de aynı zamanda Bağdat Hükümetinin de size müzahir olacak şekilde bu ticareti arttırmaya yönelik bir tutum alması da mümkün olamıyor.
“Dört, İran. Yani ikili bir politikası var İran'ın. Şimdi Irak'la böyle bir ilişkiyi Türkiye üzerinden gerçekleştirdiğiniz takdirde, İran faktöründe de bir pozitif gelişmeye sebebiyet vermiş olabilirsiniz.”
DÜNYA TİCARET YOLUNA ETKİ
“Beş, bir husus var ki o hepsinden daha önemli diye ben bakıyorum. Hindistan'dan da başlayan ve Atina'ya kadar giden yeni bir İpek yolu hattı üzerinde anlaşmaya varıldı. Şimdi burada Türkiye'yi dışlayarak gidiyorlar. Dışlayabilirler mi? Pek kolay değil ama onların kendi düşünceleri ‘Dışlayarak bu işi yaparız’ şeklinde. Buna karşılık Irak'la Türkiye arasında karşılıklı güvenilebilir ve hepsinin ötesinde uzun vadeli olarak uzlaşılabilir bir noktada olduğumuz ortaya çıkarsa, aynı zamanda Basra Körfezi'nden gelip, Irak'ı ve Türkiye'yi bu şekilde kat ederek giden yeni bir demir yolu ve aynı zamanda karayolu hattı çekilebildiği ölçüde zannediyorum işler daha kolaylaşıp daha da ileriye taşınabilecek, lehimize bir durum yaratılmış olur. Süveyş, Husiler, Yemen; buraların karışmasıyla ticaret gemilerinin trafiğinin hepsi risk altına girmiş durumda. Irak dünden hazır buna ve bunun çok önem taşıdığını biliyor.”
'SIRA SURİYE'YE GELECEK'
“Bir yandan İran'ın tam tabiriyle taş koyması var. Ama diğer taraftan da bu Kürt bölgelerinden geçerken bunlarda da sıkıntı yaratılan bir durumla karşılaşılabilir. Yani çok güvenli bir hat olmayabilir şeklinde düşünceler de var. Dolayısıyla Irak'la Türkiye'nin bu manada Bağdat hükümetiyle özellikle yapacağı bir anlaşmayı Barzani ve Talabani bölgelerine de teşmil ettiğiniz ölçüde yeni bir kazanç daha elde etmiş oluyorsunuz.
"Irak ziyareti başarıyla bittikten sonra başarıyla da sürdürülebilmelidir. Ondan sonra da sıra Suriye'ye gelecek. Suriye ile de bizim temaslarımız var. Teknik düzeyde görüşülüyor. Bunun ötesinde siyasi düzeye çıktığınız zaman geçmişten kalan, Davutoğlu döneminden kalan birtakım açmazlar var. Onların da aşılması lazım. Rusya, Suriye meselesiyle ilgili olarak PKK, kovalamaca vs. dediğimizde, 'Adana Mutabakatı orada duruyor' dediler. Şimdi bunları da hukuki açıdan yukarıya çıkarmak lazım. Orta Doğu'da garabetler içindeki bir dünya düzeninde karşı karşıya yaşıyoruz. Dolayısıyla Irak'ta bu çözebildiğimiz ölçüde aynı zamanda bunun uzantısı olarak Suriye'nin de gündeme gelme ihtimalinin güçleneceğini de kabul etmek, hatırta tutmak lazım."
‘EMPERYALİSTLERE KARŞI BİR ADIM’
Dr. Kadir Ertaç Çelik, bahar veya yaz döneminde Türkiye'nin büyük ve kapsamlı bir harekat düzenleyeceğine dikkat çekti. "Bu çerçevede liderler düzeyindeki temas çok önem arz ediyor" diyen Çelik, siyasi iradenin karşılıklı olarak mutabakata varması gerektiğinden bahsetti. Kalkınma Yolu anlaşmasına da vurgu yapan Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Önemli bir dönemin başlangıcının dönüm noktası. Orta Doğu siyasal sisteminin dengesinin istikrarsızlaştırılması noktasında gerek İsrail gibi bölgesel aktörler gerekse de bölge dışı emperyalist faktörlerin projeksiyonları, bu planlara karşı da bölgesel işbirliğini başlatmak ve genişletmek amacıyla yapılan bir adım olarak yorumluyorum. Bir Sadabad ruhunun yeniden inşa edilmesi şeklinde bir adım olabilir. İlerleyen süreçte AnkaraBağdat işbirliğine Tahran da dahil edilebilir. Hatta mümkünse Şam'ın dahil edilmesi gerekir ve bölge devletlerinin bu projeksiyonu, küresel emperyalist planların boşa çıkarılması noktasında önem arz eder."
ABD ZİYARETİNİN İPTALİ SÖYLENTİLERİ
ABD'nin TürkiyeIrak ilişkilerine yaklaşımını da değerlendiren Dr. Çelik şunları ekledi:
"Türkiye ABD'nin Orta Doğu jeopolitiği planlarını bozuyor. ABD'nin Orta Doğu'yu yeniden dizayn etme stratejisini bozuyor. O nedenle Türkiye'nin bu adımı da Sadabad'ın yeniden dirilişi şeklinde ele alındığı için ABD açısından çok da onaylanacak bir girişim değil. Malum olduğu üzere ABD'ye Sayın Erdoğan'ın yapacağı ziyaretin iptal edildiğine dair çeşitli spekülasyonlar da ortaya atılıyor. Türkiye'nin güney sınırlarındaki para militer gruplar veya devlet inşaatçılarına, YPG gibi terör örgütlerinden güvenlik tesisleri gelmektedir. YPG de ABD'lilerin terminolojik sahnesiyle “kara gücü” olarak tanımlanıyor. Ama Türkiye’nin bütün bunlara rağmen bölgesel işbirliği noktasında iradeli bir tavır takınıp sistematik bir şekilde bölge aktörleriyle görüşmeye başladığını görüyoruz."