Sabah yazarı Bercan Tutar bugünkü köşesinde "ABD, Reagan gibi bir kurtarıcı arıyor" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Tutar yazısında, ABD'nin bütün ideolojik aygıtlarıyla Afganistan hezimetini perdelemeye çalıştığını ve bunu yaparken hem kaotik çıkış stratejisini savunduğunu hem de Afganistan sonrası sinsi senaryolarını açık etmekten çekindiğini aktardı.

ABD'NİN YENİ DÖNEM CEPHESİ

Bercan Tutar, ABD başkanının Afganistan'dan kaçış eleştirilerine cevap verdiği konuşmasında "Kararımın arkasındayım. Afganistan'ın kaderi büyük güçler arası rekabetin bir parçasıdır" diyerek ülkesinin geleceğe dair yeni politik hedeflerini ilan ettiğini belirterek, "Biden'ın 'Biz artık geçmiştekilere değil kararlı bir şekilde bugün karşılaştığımız tehditlere odaklanacağız' açıklamasından anlıyoruz ki 11 Eylül 2001'den sonra başlatılan terörle savaş'ta yeni bir aşamaya geçiliyor. ABD'nin yeni dönemdeki cephesi Hint Pasifik bölgesi. Başta Çin olmak üzere Rusya, Türkiye ve İran gibi Atlantik'in küresel hâkimiyetini sarsan aktörlere karşı yeni planlar devreye sokulacak." ifadelerini kullandı.

Sabah Yazarı Bercan Tutar yazısına şöyle devam etti:

HEZİMET GİZLEME YÖNTEMİ: HATALAR YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Fakat Biden'ın unuttuğu bir şey var. Büyük güçler arasındaki rekabet sadece Afganistan'ın değil ABD'nin de kaderini belirleyecektir. Bu tehlikeyi gören Amerikan müesses nizamı kalemşörleri Afganistan hezimetinin yol açtığı hasarı bertaraf etmek için yoğun bir algı operasyonuna başladı.

Harvard'da uluslararası ilişkiler dersleri veren Stephen M. Walt, Foreign Policy'deki yazısında "Afganistan, ABD'nin saygınlığına zarar vermedi. Geri çekilme trajik olabilir ancak bu bir stratejik hezimet değildir" diyerek kuyruğu dik tutmaya çalışıyor.

Stratejist Robert D. Kaplan da The Economist'teki 'Amerikan gücünün geleceği' başlıklı yazısında ABD'nin coğrafi avantajından dolayı maruz kaldığı Irak ve Afganistan gibi travmalardan kısa sürede toparlanarak kurtulacağını dile getiriyor. Bu hezimetleri de 'büyük felaketlere yol açan hatalar yapma özgürlüğü' şeklindeki retorik cambazlıkla savunuyor.

The National Review'den Matthew Continetti de 'Kaybedilen Afganistan cephesi, savaşı daha da kızıştıracak' diyerek Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB arasındaki mücadeleyi referans alıyor.

ABD'NİN MEHDİ HAYALİ

Kuşku yok ki Continetti gibi zorlu bir dönemin başladığına inanan birçok Amerikalı stratejist var. Şahin liberallerle neoconların başını çektiği bu koroya göre bir cephedeki yenilgi küresel hegemonya savaşının kaybedildiği anlamına gelmiyor. Tıpkı Soğuk Savaş'ın Vietnam yenilgisiyle bitmemesi gibi.

Vietnam'dan sonra Laos düştü ve Kamboçya'da Kızıl Kmerler iktidara geldi. Küba, Angola'daki komünistlere danışmanlar gönderdi. Sandinistler Nikaragua'da Somoza iktidarını devirdi. SSCB Afganistan'ı işgal etti. El Salvador'da komünist isyan başladı. Vietnam hezimetinin ABD'ye yaşattığı bu utanç serisi Jimmy Carter döneminde İran İslam Devrimi ile devam etti.

Bu utanca Ronald Reagan son verdi. Amerikalı savaş korosuna göre Reagan nasıl Vietnam sonrası süreci tersine çevirdiyse Joe Biden'dan sonra gelecek olan yeni Amerikan başkanı da benzer bir hamleyle Çin ve diğer rakipleri saf dışı ederek ABD'yi yeniden şahlandıracak.

Aç tavuk misali kendini darı ambarında gören bu kesimler, Reagan gibi bir kurtarıcı bekliyor. Ancak bekledikleri Mehdi bu kez gelmeyecek, gelemeyecek. Zira devran çok değişti ve daha da değişecek.