Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür bugün “ABD’nin acelesi ne?” başlığı ile yazdığı yazıda dikkat çekici ifadeler yer aldı. Övür, ABD’de başlayan “Türkiye’de basın özgürlüğü yok” kampanyası ile eş zamanlı olarak CHP ve İyi Parti’den gelen açıklamalara vurgu yaptı. Biden’ın “soykırım” açıklaması ve kongre üyelerinin başlattığı basın özgürlüğü yalanlarının Türkiye’yi kuşatma girişiminin bir parçası olduğunu söyledi. Övür yazısında şunları söyledi;
ABD Başkanı Joe Biden'ın, Ermeni soykırımı iftirasının basit bir iç siyasi argüman değil, Türkiye'yi kuşatma stratejisinin bir parçası olarak devreye sokulduğu, arkasından gelen kampanyayla daha iyi anlaşılıyor.
Kongre üyeleri, sol aydınlar ve medya hemen harekete geçti. Hızlı bir "Türkiye'de basın özgürlüğü yok" kampanyası başlatıldı.
Tesadüfe bakın, aynı dönemde CHP ve İYİ Parti de yeniden başta FETÖ'cü basın mensupları olmak üzere tutuklu gazetecileri hatırladı. Senkronize ortaklık böyle bir şey herhalde.
Öyle senkronize ki, ABD'deki Demokrat Partili senatörler Edward J.Markey, Ron Wyden ve Jeff Merkley'in, "2021 Türkiye İnsan Haklarını Geliştirme Yasası" adını verdikleri önerileri ile burada söylenenler bire bir aynı.
Şimdi gelin, Türkiye'ye yaptırım uygulanmasını isteyen ABD'li senatörlerin söylediklerine yakından bakalım.
TIPKI KILIÇDAROĞLU GİBİ
Gerekçeleri hiç şaşırtmadı. ABD'li senatörler, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi ve PKK'nın terörle Türkiye'yi kaosa sürükleme girişimlerine karşı verilen haklı mücadeleyi ve aldığı önlemleri "baskı rejimi" olarak niteliyor.
Öyle bir fotoğraf çekmişler ki ne FETÖ'nün 251 insanı şehit etmesi, ne Parlamento'yu bombalaması var ne de PKK ve HDP hattının 68 Ekim vandalizmi ve hendek terörüyle Türkiye'yi Suriyeleştirme çabaları.
ABD'li senatörlere göre Türkiye'de darbe girişimi veya PKK terörü denilen bir şey yaşanmamış.
Bu yüzden de yasa metni baştan sona FETÖ ve PKK'yı görmezden gelen ve daha çok da Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" görüşüne yakın bir perspektifle hazırlanmış.
Özetle şöyle deniyor:
"Temmuz 2016'dan bu yana, Türk yetkilileri darbe girişimine yardım etmekle ya da terörü desteklemekle suçladıkları on binlerce kişiyi gözaltına almış; gazeteciler, muhalefet siyasetçileri, karşıt görüşlüler ve diğerlerini tutuklamıştır."
ABD'li senatörlerin, Kılıçdaroğlu'nun "asıl darbe" sözlerini hatırlatan şu tespitleri de dikkat çekici:
"Türkiye hükümeti, daha sert tedbirler almak için darbe girişimini bir gerekçe olarak kullanmıştır."
Sanki Türkiye, F16'ların, tankların kullanıldığı kanlı bir darbe girişimi yaşamamış gibi.
Peki, ABD'li senatörler bu haksız suçlamalarıyla ne yapmayı hedefliyor?
APARATLARI DÖKÜLÜYOR
Güçlenen Türkiye'nin önünü kesmek ve piyonlarına sahip çıkmak... Biraz geriye dönüp, Biden'ın Erdoğan'ı "seçimle" devirmek için muhalefete destek sözünü hatırlayalım. Olan tam da bu... ABD'li senatörler de ABD politikası olarak şunları öneriyor:
"Diplomatik araçları kullanmak, hükümete baskı yapmak" ve "Türkiye'ye ihracat yapılmasına karşı çıkmak".
Bunlara, "Türkiye'ye yatırım yapmayın" diyenleri hatırlatmıyorum?
İşin en ilginç tarafı şu: ABD'yi böyle acele ettiren şey, aparat olarak kullandığı FETÖ ve PKK içinde yaşanan derin çatlaklar. Bir anlamda piyonlar dökülüyor. Örneğin, FETÖ şimdiden 4 parçaya bölünmüş durumda. Onu da bir dahaki yazıda anlatalım.