Rusya Federasyonu Devlet Duması Başkanı Vyacheslav Volodin başkanlığındaki Rus heyet, İstanbul’da düzenlenen “Terörle Mücadele ve Bölgesel Bağlantılılığın Güçlendirilmesi” konulu Üçüncü Parlamento Başkanları Konferansı’na katıldı. Heyette yer alan Duma’nın Kırım vekili ve Kırım’ın eski Başbakan Yardımcısı Ruslan Balbek Aydınlık’a konuştu.
Rus gazeteci Edvard Chesnokov’la birlikte sorduğumuz soruları yanıtlayan Balbek, TürkRus ilişkileri, bölgesel gelişmeler ve Suriye’deki durumla ilgili önemli açıklamalar yaptı.
ORTAK BİR TERÖR TANIMI GEREKLİ
Sayın Balbek, Türkiye, Rusya ve diğer bölge ülkelerinden Parlamenterlerin bölgesel güvenlik konusunu ele aldığı üst düzey toplantıya katılmak için Türkiye’ye geldiniz. Bölge kritik bir süreçten geçerken, terörizmle mücadelede öne çıkan başlıklar nelerdir?
İnsanlığa ancak doğru bir terminoloji kullanarak yol gösterebiliriz. “Uluslararası terörizm” kavramını herkes kendi koyduğu şartlara göre tanımladığı koşullarda, bu kötülüğe karşı verimli bir şekilde mücadele edemeyiz.
Terörle mücadele de başarılı olmamız için, uluslararası hukukun mutlak ilkeleri ışığında müşterek bir tanımlama yapmalıyız.
Bu bağlamda, Duma Başkanı Sayın Vyacheslav Volodin’in konferansta yaptığı konuşmada yaptığı şu çağrının altını çizmekte yarar var: “Terör örgütlerini, ortak uluslararası bir zeminde kayıt altına almalıyız.”
Bu tür bir önlem konuyla ilgili tartışmaları sonlandıracaktır.
Hâlihazırdaki durum, uluslararası siyasetin bazı aktörlerinin çifte standart uygulamasına neden oluyor. Terör saldırılarına maruz kalan ülkeler haliyle bu saldırıları suç olarak tanımlarken, kimi ülkeler bu terör eylemlerini “birilerinin özgürlük mücadelesi” olarak kabul etmeye devam ediyorlar.
Sayın Volodin’in önerisi, 73 yıl önce Nürnberg Mahkemeleri esnasında hayata geçirilmişti. “İnsanlığa karşı suç” kavramı üzerinden kötülüklerin kaynağı olan faşizm ve Nazizm mahkum edilmişti.
‘BÖLGENİN NAMUSUNU KENDİ ELLERİMİZLE KORUMALIYIZ’
TürkRus ilişkilerindeki genel gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kırım Tatarı, büyük aydınımız İsmail Gaspıralı’nın önemli bir sözü vardır; “Eğer Rusya, Türkiye ve İran el ele verirlerse, Batı’nın egemenliği sona erer.” Büyük aydınımız Gaspıralı, bundan bir asır önce dünyanın şu andaki durumunu öngörebilmiştir.
Bugüne değin, ülkelerimizin istikrarsızlaştırılmasının ve saldırılara uğramasının altında hep AngloSaxon parmağı olmuştur.
2015’te, SU24 tipi Rus savaş uçağının düşürülmesi ve diğer kışkırtma girişimlerinin ardında, bölge dışı aktörlerin rolünün olması muhtemeldir.
Bütün kışkırtma girişimlerine rağmen, Rusya, Türkiye ve İran arasında diyalog sürmektedir.
Kendilerini ilgilendirmeyen meselelere bile dahil olmaya çalışan deniz aşırı aktörlerin aksine, Avrasya Kıtası’ndaki ülkeler bölgelerin gelişimi ve güvenliğiyle ilgilenmektedirler.
Buna rağmen, bahsettiğim deniz aşırı aktörler, bölgemizi istikrarsızlaştırmak için dini yobazlığı ve sözde İslamcı aşırılık yanlısı grupları araç olarak kullanmaya devam ediyorlar.
“Deniz aşırı aktörler”le hangi ülke veya ülkeleri kastediyorsunuz?
Açıkça söyleyebilirim ki bahsettiğim deniz aşırı aktörler, eylemleri ile İslam’ı aşağılayan, iç ve dış kaynakları kullanarak ulus devletleri yıkmaya çalışan Anglosaksonlardır.
Rusya ve Türkiye ilişkilerine gelince, aramızdaki bağ geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Katılmak için İstanbul’a geldiğim söz konusu konferans benzeri organizasyonlar, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu tür çabalar, ülkelerimizin içişlerine ve Ortadoğu’daki diğer konulara bölge dışı aktörlerin müdahale etmesini engelleyecektir. Kıtamızın namusunu kendi ellerimizle korumalıyız.
‘TÜRKİYE KÜRTLERE DEĞİL TERÖRE KARŞI SAVAŞIYOR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, basına kapalı resepsiyonda yaptığı konuşmada kuzey Suriye’de devam etmekte olan askeri operasyonlarından da bahsetti mi?
Sayın Erdoğan, konuşmasında terörle mücadele ve etnik meseleleri birbirinden ayırdı. Konuşmasında, Türkiye’nin Kürtlere karşı savaşmadığını, şu an toplantının düzenlendiği salonda dahi önemli sayıda Kürt vatandaş bulunduğunu, Türkiye’de Türkler ve Kürtlerin kardeş olduğu belirtti. Erdoğan, terörist unsurların milli bir rengi olmadığını da ifade etti.
Rusya’da da buna benzer bir durum yaşanıyor. “Kırım Tatar Ulusal Meclisi” olarak adlandırılan yasadışı bir örgüt faaliyet gösteriyor. Mustafa Cemilev, Refat Çubarov ve diğer aşırı sağcı isimler tarafından yönetiliyor. “Meclis” olarak adlandırılan yapı ile mücadele de terörizme karşı alınmış bir önlemdir.
Söz konusu mücadele asla, 2014 yılında Kırım ve Rusya’nın tekrardan birleşmesi sonrası gelişen Kırım Tatarları’na karşı değildir.