EOKA örgütü olarak bilinen Rum çetesi, Kıbrıslı Türkler'i adadan silmek için Aralık 1963'de kanlı saldırılar düzenledi. 24 Aralık 1963 gecesi, Lefkoşa'nın Kumsal bölgesinde o dönem Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı'nda görevli olan Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi Mürüvvet ve çocukları Murat, Hakan, Kutsi, eve giren Rumlar tarafından küvette kurşuna dizildi. Nihat İlhan'ın eşi ve çocuklarının katledilmesi, 364 Kıbrıs Türkü ile 174 Kıbrıs Rumunun hayatını kaybettiği olayların sembolü haline geldi. Olayın gerçekleştiği tek katlı ev, daha sonra 'Barbarlar Müzesi'ne dönüştürüldü.
AİLEDEN 9 KİŞİ DOKTOR
Katliamın ardından Türkiye'ye dönen Nihat İlhan, Elazığ'da bir süre görev yaptıktan sonra 1984 yılında Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürü olarak atandı. 3 çocuğu şehit olan Nihat İlhan, görev süresi boyunca kimsesiz ve yetim çocukları kaldıkları devlet yurtlarımda defalarca ziyaret edip, onların tüm dertleriyle yakından ilgilendi. Nihat İlhan, 2016 yılında 92 yaşında hayatını kaybetti. Nihat İlhan'dan sonra oğlu ve kızı dahil ailesinden 9 kişinin de doktor olduğu ortaya çıktı. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde sağlık ordusunda görev yapan Nihat İlhan'ın çocuklarından Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, pandemi sürecinde ayrıca Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulunda görev aldı. Koronavirüs salgını ile mücadelede görev yapan kurulda dikkat çeken açıklamaları ile vatandaşları uyaran Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, babasını ve katliamı anlattı.
KATLİAMI ANLATTI
Prof. Dr. İlhan, babasının katliamdan önce saldırılarda yaralılara müdahale için hastaneye gittiğini anlatarak, "Giderken babam eşi Mürevvet hanım, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan'a, 'eğer dışarıda bir çatışma olur, silah sesi duyarsanız, burası güvenli bölge; ama siz mutlaka evin en izole yerine geçin, burası da evin banyosu, küveti olabilir' diye ifade ediyor. Saat 21.00 sıralarında Rum EOKA'cı katiller, önlerine ilk çıkan ev olan bizim eve giriyorlar. Ev tek katlı bir bina. Bunlar hemen banyoya saklanıyorlar. Mürüvvet hanım; Murat, Kutsi ve Hakan'ı göğsüne sararak üzerine kapaklanıyor. Evin sahibi Hasan Bey bir başka yere saklanıyor, onların küçük çocuğu banyodaki lavabonun altına saklanıyor. İçeriye giren bu katiller acımasızca makineli tüfekle tarıyorlar. Ev tanınmaz hale geliyor. Burada Mürevvet hanım, Murat, Kutsi ve Hakan şehit oluyor. Evdeki diğer küçük çocuk yaralanıyor, tedavi görüyor. Sabaha kadar orada bekliyorlar. Sabaha karşı evin sahibi ve kızı dışarıya çıkıyorlar; ancak bu şekilde toplumun haberi oluyor. Lefkoşa'da Barbarlar Müzesi olarak adlandırılan evimizin mutlaka ziyaret edilmesini istiyoruz. Burada Türklere yapılan soykırımın nasıl olduğunu görmelerini istiyoruz vatandaşlarımızdan" diye konuştu.
"BABAM HABERİ TALİHSİZ ŞEKİLDE ALDI"
Prof. Dr. İlhan, bu yaşananlar sırasında babası Nihat İlhan'ın cephede olduğunu belirterek, "Babam hastaları tedavi etmeye çalışıyordu. Üstelik buradaki Türk hastanesinde Rum,Türk farketmeksizin tüm hastalara tedavi veriyorlar. Böyle bir hastanede görev yapıyor. Talihsiz şekilde haberi oluyor. Babam eve süt götüren bir çiftçi var, onu görüyor. 'Bizimkilerin sütünü, ekmeğini eksik etmiyorsun değil mi' diyor. Adam 'binbaşım onlara artık süt götüremeyiz ' diyor. Babam arkadaşlarına, 'ben eve gidip geleceğim' diyor. Arkadaşları ile eve gidiyorlar, evin kapısının taranmış, yanmış olduğunu görüyor. Diğer subay arkadaşları, 'içeriye girmeyeceksin' diyor babama, büyükelçinin yanına gidiyorlar. Büyükelçi, babama 'eşin ve 3 çocuğun şehit oldu' diyor. Babamın tek sözü var, 'vatan sağolsun' oluyor" dedi.
'BÜTÜN KİMSESİZ ÇOCUKLARIN BABASI OLACAĞIM' DEMİŞ
Prof. Dr. İlhan, babasının Elazığ ve Ankara'da askeri hastanelerde görev yaptıktan sonra 1984 yılında Başbakanlık Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürü olduğunu anlatarak, "Hatta buna çok sevinmişti. O zamanlar, '3 çocuğumu şehit verdim; ama bütün kimsesiz çocukların babası olacağım' diye konuşurdu hep. Devlete bağlı olan bütün yetimlerin olduğu yerleri ziyaret etti, hepsine destek sağladı. Babamdan sonra ailemizden 9 hekim çıktı. Anmak yaşatmak gerekiyor. Keza benim oğlumun adı da Nihat İlhan. Biz bu olayları bilerek büyüdük, bunu da çevremize yaymaya çalıştık. Kıbrıs Türkü'nün varlık mücadelesine destek olma, milli bilincimizi aşılamak, dünyaya göstermek açıkçası bizim temel amaçlarımızdan olması gerektiği kanısındayım. Küçükken bunları bu katliamı duyarak büyüyorsunuz. Aynı meslekten olmak aynı yolda insanlara yardım etmeye çalışmak bunlar bizim babamızdan öğrendiğimiz şeyler, biz de bunları gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Evlat acısı bambaşka bir şey. Benim rahmetli ağabeylerimden Kutsi kızıl saçlı bir çocuktu, benim oğlum da kızım saçlı" diye konuştu.
MÜZEDE ANMA TÖRENİ YARIN
Öte yandan katliamın yıldönümünde, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı'nda görevli o dönem Tabip Binbaşı olan Nihat İlhan'ın eşi Mürüvvet ve çocukları Murat, Hakan, Kutsi'nin öldürülmesi ardından 'Barbarlık Müzesi'ne dönüştürülen evde anma töreni düzenlenecek. Nihat İlhan'ın hayattayken katliamı anlattığı Girne Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir, anma töreni öncesi evi ziyaret etti. Katliamla ilgili araştırmalarda da bulunan Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir, Dr Nihat İlhan'ın katliamın ardından 2007 ve 2011 yıllarında iki kez adaya geldiğini ve yaşadığı olayı anlattığını söyledi. Yard. Doç. Dr. Özdemir, Nihat İlhan'ın, 18 Aralık 1963 tarihinde ada üzerinde çatışmalar başlayınca Gönyeli'de ve Ortaköy'de yaralanan Kıbrıslı Türklere müdahale ettiğini anlatarak, "Nitekim 21 Aralık olayları başlar başlamaz 24'ünde de maalesef bu evde o katliam gerçekleşti. İlk olarak evin içine giren Rumlar gelişi güzel ateş ederek dışarı çıktı. Daha sonra içeriden çocuklardan birinin ağlama sesi üzerine geri dönen Rumlar bu sefer katliamı gerçekleştirdi. O esnada evde 3 kişi daha vardı. 3 kişiden birisi şu an hayatını kaybetmişken diğer iki kişi halen yaşamaktadır" dedi.
'DÜNYAYA İNSANLIK DERSİ VERDİ'
Yard. Doç. Dr. Özdemir, Nihat İlhan'ın, eşi ve çocuklarının katledildiğini olaydan 3 gün sonra Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği'nde öğrendiğini belirterek, "Büyükelçilik çıkışında doğum yapmakta olan bir Rum kadına da ilk müdahalesini yaparak insanlık dersi verdi. Şehitlerini teslim almış adadan ayrılacak ve tam o sırada eşi ile berber olan bir Rum kadınla karşılaşıyor. O kadının orada doğum sancısına müdahale ediyor ve dönemin doktoru Kaya Bekiroğlu'nu arayarak kadının doğumunun gerçekleşmesini sağlıyor. En acılı anında bile bir Türk askeri bir Türk subayı bir Rum kadının doğumunu gerçekleştirerek dünyaya insanlık dersi veriyor" diye konuştu.
RÜYASINI ANLATTI
Yard. Doç. Dr. Özdemir, Nihat İlhan'ın 24 Aralık gecesi gördüğü ve yıllar sonra kendisiyle paylaştığı rüyasını da anlatarak, "'Şehit olan eşim ve çocuklarım için evimin önüne ağaç diktim. Her sabah kalkıp ilk onlarla konuşuyorum. Ağaçlardan sanki eşimin ve evlatlarımın kokusunu alıyorum. 24 Aralık gecesi bir rüya gördüm. Rüyamda eşimin ve çocuklarımın Beşparmak Dağları üzerinde uçtuğunu gördüm ve tam Beşparmak Dağları üzerine geldiğinde üzerindeki kıyafetleri beyaz bembeyaz oldu. Nitekim uçakla şehitlerimi alıp Türkiye'ye götürürken aynı güzergahtan geçtiğim. Tekrar böyle bir acı yaşanacak olursa Kıbrıs Türkü'nün bana ihtiyacı olursa gelir seve seve burada aynı mücadeleyi veririm. Burada şehit olursam da beni Boğaz Şehitliği'ne gömün' ifadelerini kullanmıştı" dedi.