Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadeleyi üç safhaya ayırmak gerekli. Birincisi; Emniyet, Jandarma ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yürüttüğü araştırma ve incelemeler. İkincisi; savcılıkların açtığı soruşturma ve davalar. Üçüncüsünü ise yargılama sonucu mahkemelerin verdiği kararlar olarak görmek gerekiyor.
Üç alanda da mücadele devam ediyor ancak bugünlerde en çok tartıştığımız ve en tehlikeli gelişmelerin yaşandığı alan mahkemeler.
Birinci derece mahkemelerin verdiği tartışmalı kararlara, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek yargının bazı tartışmalı kararları ekleniyor.
Bunda da iyi ya da kötü niyetli tutumlar etkili olabilir.
Ama yargının asıl sorunu şu; yargı bir yanıyla FETÖ ile mücadele ederken diğer yandan içerisinde FETÖ unsurlarını barındırıyor.
YARGIDAKİ 1000 FETÖ’CÜ NE OLDU?
Bundan tam bir yıl önce 2021 yılı eylül ayında gazetelerde yayınlanan bir haberden bir cümle paylaşayım:
“FETÖ’cü hâkim ve savcıların örgüt hücre evlerinde telefonlarını kapatıp bir araya gelen, sınav soruları verilerek yargıya sızan 1000 isim, başsavcılıklarca HSK’ya bildirildi. 400’ünün soruşturması HSK Teftiş Kurulu’nda devam ederken, 600 hâkim ve savcının dosyası ihraç istemiyle HSK Genel Kurulu’na geldi.”
Emniyet’in 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da özellikle “ankesörlü/sabit hatlar” üzerinden iletişim kurduğunu tespit ettiği FETÖ mensubu 1000 hâkim ve savcıdan bugüne kadar kaçı hakkında işlem yapıldı, kaçı ihraç edildi, bilen var mı?
Tecrübesizlik, özensizlik bir yana, içerisinde FETÖ’cülerin bulunduğu yargının FETÖ ile mücadelesi de işte bu kadar oluyor.
‘RENKLENDİRİLMİŞ’ FETÖ’CÜLER
Yargı içindeki FETÖ’cüleri de şöyle kategorize edebiliriz: Birincisi, “ankesörlü/sabit hat kullanan”, ifadelerde adı geçen, örgüt irtibat ve iltisakı olduğu halde görevini sürdürenler; ikincisi, FETÖ irtibat ve iltisakı açığa çıkıp KHK ile ihraç edildiği halde hatalı değerlendirme ve kararla görevlerine iade edilenler; üçüncüsü ve en önemlisi, “Renklendirilmiş” olanlar.
Bilmeyenler ya da unutanlar için “Renklendirme” nedir, onu hatırlatayım. Özellikle 17/25 Aralık 2013 operasyonlarını, hükümeti “yargı operasyonuyla” devirme girişimine çeviren FETÖ’cüler, “milliyetçi”, “muhafazakâr”, “solcu”, “Atatürkçü”, “başka tarikat ve cemaat mehsubu” kimliklerine bürünerek FETÖ’cülere karşı oluşumların ve grupların içerisine sızdı.
BUGÜNÜN RENKLERİ: HAKYOL, MENZİL, İLİM YAYMA
27 Ocak 2021 günü bu köşede konuyu, “Yargıda üç renk FETÖ: Dün Vefa, Ay Yıldız, Sosyal Demokrat, ya bugün?” başlıklı yazımda ele almış, HSYK 1. Dairesi Tetkik Hâkimi İbrahim Cansız’ın 25 Kasım 2016 tarihli itiraflarına yer vermiştim. Yazımın son cümlesi şöyleydi:
“Evet, ByLock yazışmalarından ya da ifade metinlerinden “Vefa”, “Ay Yıldız” ve “Sosyal Demokrat” olarak bilinen kripto FETÖ’cülerden bazıları tespit edildi. Ya edilemeyenler? Onlar artık bu isimleri kullanmıyorlar, kendilerini başka kimliklerin arkasına gizliyorlar. Hangi kimlikler mi?
HakYol’u yakından bilen üst düzey bir hâkimin ifadesiyle, ‘HakYol’cu, ‘Menzil’ci, ‘İlim Yayma’cı, ülkücü, sosyal demokrat bunlardan birkaçı...’”
HakYolcular bile şaşkın, “Hiç tanımadığımız kişiler ‘HakYolcuyuz’ diye geziyor, yargıda bu kadar HakYolcu hiç olmadı” diyorlar.
‘İLİM YAYMA’CI ROLÜ YAPAN FETÖ’CÜ
Bugün size, 15 Temmuz’dan sonra yargıya sızan ve İstanbul Adliyesi’nde hâkimlik yapan; “Ankesörlü/sabit hat” araştırmasıyla FETÖ bağlantısı ortaya çıkan, tutuklanıp denetimli serbestlikle serbest kalan, 6 yıl üç ay hapis cezasına çarptırılan, mahkemede kendisini İlim Yayma Cemiyeti içerisinden gösterip Deva Partisi’nin İstanbul Kartal ilçe yönetimine giren Salih Buğra Ünveren’i örnek vereceğim.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan FETÖ’cü hâkim Salih Buğra Ünveren’in, FETÖ’nün yargıdaki mahrem imamlarıyla ankesörlü hat üzerinden 100’den fazla irtibat kurduğu, ByLock yazışmalarında adını ve özel bilgilerini paylaşan FETÖ’cülerle görüşmelerinin olduğu, ByLock kullanıcısı FETÖ’cülerle aynı adreste kaldığı, hâkimlik sınavlarına FETÖ’nün evlerinde hazırlandığı, mahkeme huzurunda ifade veren FETÖ itirafçılarının Ünveren’in örgütle ilişkisini anlattığı tespit edildi. 15 Temmuz’dan sonra yargıya sızan FETÖ’cü hâkim Ünveren, 2019’da ihraç edildi.
MAHKEME KARARI: RENKLENDİRİLMİŞ FETÖ’CÜ
Mahkeme, FETÖ üyesi hâkim Salih Buğra Ünveren’i 28 Mayıs 2021 tarihli gerekçeli kararında şöyle tanımladı:
“Şüphelinin alınan savunmasında ise örgütle hiçbir irtibatının ve temasının olmadığını beyan ederek kendisini tutuklama tedbirinden kurtarmaya yönelik ve halen devam eden örgütsel bağlantılarını deşifre etmemek maksadıyla samimi olmayan biçimde örgütsel tavırla beyanlarda bulunduğu, şüpheli hakkında elde edilen yukarıda izah edilen bulgular bir arada değerlendirildiğinde, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün renklendirme adı verilen yöntem ile kamu kurumlarına sızdırmaya çalıştığı ve bu kapsamda legal faaliyetlerine halen devam eden farklı vakıf ve benzeri kuruluşlar içerisine yerleştirdiği mahrem örgüt mensuplarından olduğu anlaşılmıştır.”
KAÇARKEN YAKALANDI SERBEST KALDI
Mahkeme Ünveren’i FETÖ üyeliğinden 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdı. Ama “adli kontrolle” serbest bıraktı. Ünveren, cuma günü yanındaki iki kişiyle Yunanistan’a kaçarken Edirne’de yakalandı.
Ne oldu, bilin bakalım?
Yanındaki KHK ile ihraç edilmiş iki FETÖ’cü savcı Veli Dökmen ile Şaban Demir tutuklandı, 6 yıl 3 ay hapis cezası almış olan ve dosyası İstinaf Mahkemesi’nde olan FETÖ’cü hâkim Salih Buğra Ünveren serbest bırakıldı. Nasıl mı? Ya özensizlik, bilgisizlik, tecrübesizlik ya da renklendirmeyle...
Hürriyet