Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) geçtiğimiz günlerde gerçekleşen başkanlık seçimlerinde Şebnem Korur Fincancı seçildi. FETÖ ve PKK terör örgütlerini ve Ermeni soykırımı iddialarını destekleyen söylemleriyle dikkat çeken Fincancı'nın TTB'nin başına gelmesi doktorları derinden sarstı.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl de konuya ilişkin bir açıklama yaparak Türk Tabipleri Birliği'nin terörden arındırılması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Erdöl, TTB'nin kamuoyunda bilindiğinin aksine bir sivil toplum örgütü değil bilakis devlet tarafından kanunla kurulmuş bir yapı olduğunu belirterek asli görevi hekimlerin ortak ihtiyaçlarını karşılamak, tıp mesleğinin gelişmesine katkı sunmak ve çözümler üretmek olduğunu ifade etti.
"TTB, DEVLETLE KAVGA ETMEYİ ŞİAR EDİNDİ"
TTB'nin bizatihi kendi müsebbibi olan devlet ile kavga etmeyi, devletin ve milletin yararına olan her şeye karşı çıkmayı, devlet ve millet için atılacak her hayırlı adımı önlemek için çırpınmayı kendisine şiar edindiğini kaydeden Prof. Dr. Erdöl, insanlığın COVID19 ile mücadele ettiğini dile getirdi.
Başta sağlık çalışanları olmak üzere milletin topyekün büyük bir çaba sarf ettiği süreçte TTB'nin başına "terör örgütü PKK'nın başının serbest bırakılmasını isteyen, bir dönem PKK'nın kapatılmış yayın organının genel yayın yönetmenliğini yürüten, Hendek operasyonlarında "Türkiye sivilleri öldürdü, yargılanmalı" açıklaması yapan ve Sözde Ermeni soykırımı iddialarını savunan birinin getirildiğini söyledi.
"UTANÇ VERİCİ!"
Prof. Dr. Erdöl sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu zihniyetteki birinin TTB'ye başkan seçilebilmesi, TTB'nin, Türk hekimlerini temsil etmediğini ve bir milli güvenlik sorunu haline dönüştüğünü bir kez daha tescillemiş ve Türk tabiplerinin değil, kimin temsilcisi olduğunu da apaçık ortaya koymuştur.
Gücünü Aziz Milletimizden alan devletimizin, tabiplerimize destek olmak adına kurduğu bu birliğin, birlik ve beraberliğimize kast edişine tanık olmak ne hazin bir duygudur. Şehitlerimiz için ağızlarını açmayan, üst üste gelen milli hamle ve gelişimimize sessiz kalan bu yapının terör ve bölücü zeminlerde adeta kombine bilet sahibi gibi haykırışları ile kulaklarımızı tırmalaması ne kadar utanç verici."
"TTB, TERÖR VE BÖLÜCÜ FAALİYETLERE ÇANAK TUTANLARA MAHKÛM EDİLMEMELİ"
Tabiplerin asli unsurlar ve hayata bağlayanlar olduğunu kaydeden Erdöl; tabiplerin, bu yapı içerisinde yıpratılmasına göz yumulmamasını istedi.
"İnsanı yaşatan tabiplerimiz devleti de yaşatan milli kahramanlarımızdır." diyen Erdal, "Her türlü övgüye layık olan bu aziz meslek sahipleri, terör ve bölücü faaliyetlere çanak tutan bir yapıya mahkûm edilmemelidir." dedi.
Millî iradeye karşı tavır alan TTB ve benzeri yapıların yerini milli ve yerli duruş ile şeref bulmuş kurum, oda, birlik ve STK'lara evrilmesi gerektiğini savunan Erdöl, "Toplum güvenliğini tehdit eden bu unsurlar devlet çeşmesi ile devlet düşmanı çanakları dolduramamalı. "Artık yeter" demenin vakti gelmiş, tüm kamuoyunda tahammül sınırlarını aşan bir tepki olgunlaşmıştır. Devlete isyanı meşru zeminlerde yapma cüreti bu maksatlı ağızlardan sökülmeli; devlet diyen, bayrak diyen, millet diyen, vatan diyen ve bu ifadeleri Türkiye sevdalısı olarak söyleyebilen millet temsilcisi yüreklerin sesi gürleştirilmelidir." ifadelerini kullandı.
"HİÇBİR ŞEHİT CENAZESİNE ÜZÜLMEDİLER"
Meslekte 40 yıla yakın süredir bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Erdöl, TTB'nin milletin yarasına merhem olacak hiçbir icraatının olduğunu hatırlamadığını açıkladı. TTB'nin hiçbir şehit cenazesinde üzüldüklerini görmediğini de belirten Prof. Dr. Erdal, "Ancak ölü veya diri her teröristin başucunda bunları görmek adeta sıradan bir olay. Tabipleri bunlara teslim edip, zoraki aidat ödeyerek beslemek ne kadar da ıstırap verici bir durum!"
"İŞGALDEN KURTARILAMAMIŞ BİR TTB, ISLAH EDİLMEMİŞ BİR DERE GİBİ"
Erdöl sözlerini şöyle tamamladı:
"İşgalden kurtarılamamış bir TTB, ıslah edilmemiş bir dere gibi taştıkça kamu vicdanını rahatsız etmeye devam edecektir. İnanıyorum ki, devletimiz gerekeni yapacak ve meslek odalarının işgalden kurtarılarak gerçekten mesleklerinin odası olması sağlanacaktır. 14 Mart 1919'da yaptıkları şanlı eylemle Kurtuluş Savaşı'nın fitilini ateşleyen, 1915 yılında Mektebi Tıbbiyyei Şahane'ye kaydolup kısa bir eğitimle bayrakları bayrak yapmak, bu toprakları vatan kılmak için dökülmüş kanların sahibi Mehmetlere şifa olmak için Çanakkale'ye gidip bir daha geri dönemeyen bıyıkları terlememiş tıbbiyelilerin… Aziz hatıralarına saygı bunu gerektirmektedir. Birliklerin, odaların, işgalden kurtulma zamanıdır. Türk Tabipleri ile terörün beraberce anılması biz hekimlere zül olarak yeter de artar bile!"