RAND Corporation’ın “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporunu değerlendirdiğimiz yazı dizisini bugün tamamlıyoruz.
RAND raporu açıklandıktan kısa bir süre sonra Türkiye’yi de etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle siyasi gündem adeta donduruldu. Rapor önce ilgisizlikle karşılandı, görmezden gelinmeye çalışıldı. Ardından rapora fitne için konulmuş “darbe” yalanı, “Anahtar muhatap” ifadeleri ortalığa döküldü. Milli Savunma Bakanı ve TSK rapordaki fitnelere işaret eden açıklamalar yapsalar da Ordumuza yönelik saldırılar bitmedi.
CHP VE HDP ARASINDA AÇIK İTTİFAK ÇAĞRISI
Raporun yayımlanmasından sonra HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan 22 Şubat’taki HDP Kongresinde yaptığı açıklamada CHP'ye “ittifakı gizlemeyelim” çağrısında bulundu. Buldan, "Yeni ittifakların olması gerektiğini savunan bir partiyiz. Şeffaf olmalı, açık olmalı, birlikte görüntü vermeli ve hiçbir şeyden korkmamalı. Cesarete ihtiyaç var bence. Biz kadınlar olarak tiyatro oyununda birlikte bu görüntüyü verdik, bu cesareti gösterdik. Bir dahaki seçimlerde daha açık daha şeffaf birlikteliklere ihtiyaç olacağını düşünüyorum" mesajını gönderdi.
CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in “Anayasa meşru değil” çıkışı, Canan Kaftancıoğlu’nun “Önümüzdeki süreç, bir erken seçim ya da başka bir şey getirebilir. Bir iktidar değişikliği değil hatta bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum” ifadeleri hizaya sokulamayan Erdoğan hükümetine karşı her yöntemin uygulanabileceğini söylüyordu.
İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın hazırladığı broşürlerde “Alevileri İslam dışı” farklı bir din gibi göstermeye çalışması, Chatham House ziyareti, Kadıköy Belediye’sinin “LGBTİ Çocuklar Vardır” afişi, Özgür Özel’in DHKPC üyelerinin ölüm oruçlarını desteklemesi, milleti ayrıştıran ve CHP’yi marjinalleştiren planın parçalarıdır. Foreign Policy Dergisi’nin Kaftancıoğlu’nu parlatılmasını bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
CHP Genel Başkan adayları Aytuğ Atıcı’nın “HDP ile ittifak yapılabilir” açıklaması, Haluk Pekşen’in televizyon programlarındaki HDP savunuculuğu, CHP ile HDP’nin açık ittifakına hazır olduklarını gösteriyor.
HDP Eş Genel Başkanları 1 Haziran’da yaptıkları çağrıda “Hep Birlikte Demokratik Geleceğe” başlıklı dokuz maddelik bir bildiri yayımladı; “Tüm demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini eşitlik, özgürlük ve adalet için bir araya gelmeye” davet etti.
CHP’nin cevabı gecikmedi. PKK terör örgütü üyesi oldukları Yargıtay kararınca kesinleşen iki HDP’li milletvekillinin görevden alınması sırasında, CHP milletvekilleri HDP ile birlikte Meclis masalarına vurarak ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atarak PKK’lı milletvekillerine sahip çıktılar.
ATLANTİK İTTİFAKININ YENİ PARTİLERİ
AK Parti tabanını zayıflatmak için 13 Aralık 2019’da Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, 9 Mart’ta da Abdullah Gül destekli Ali Babacan’ın Deva Partisi kuruldu.
HDP’ye destek, FETÖ’ye özgürlük, Vatan Partisi’ne karşı psikolojik savaş konularında diğer Atlantikçilerle aynı çizgide olan DEVA ve Gelecek partilerine CHP ve İYİ Parti’den destek gecikmedi. Kemal Kılıçdaroğlu seçime girebilmeleri için yirmişer milletvekili verebileceğini söyledi, ardından bu partilerle “yüzde 99 aynıyız” açıklamasını yaptı. Akşener ise kendilerini “Demokrasi Masasına” davet etti.
TOPLUMSAL AYRIŞMA YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
Bugün RAND Raporu’nda açıklanan fitne projesi adım adım uygulanmaya başlanmıştır.
Önce Ordumuza karşı yürütülen kara propaganda yoğunlaştı. E. Amiral Cihat Yaycı’nın görev yerinin değiştirilmesi ve ardından istifası üzerine başlayan tartışmalar, Donanmamızı, Genelkurmay Başkanımızı, Milli Savunma Bakanımızı hedef alan karalama kampanyalarına dönüştü.
Ardından Atlantik güdümlü kimi çevrelerce başlatılan Vatan Partisi’ni hedef alan kara propaganda kampanyasıyla, Türkiye Gemisi’ne zarar vermek üzere bir operasyona girişildi.
İbadethanelere yapılan provokasyonlar ve Dink Vakfı’na gönderilen tehdit mektuplarının ardından yürütülen kamuoyu yaratma çabaları ve Barış Çakan isimli gencimizin öldürülmesinden sonra HDP/PKK tarafından “Kürtçe şarkı söylediği için öldürüldü” yalanıyla başlatılan bölücü provokasyon kampanyasını tesadüf değildir. RAND Raporunda defalarca anlatılan Milletimizin arasında ayırım yaratma fitnesi uygulanmaya başlanmıştır.
ABD’NİN BÜTÜNSEL STRATEJİSİ
RAND raporunda girişin ardından 2. bölümde “Dönüm Noktasındaki Türkiye”, 3. bölümde “Türkiye’nin İran ve Irak’la ilişkileri”, 4. bölümde “Türkiye ve Arap dünyasının ilişkileri”, 5. bölümde “Türk İsrail ilişkilerinin geleceği”, 6. bölümde “Türk Rus ilişkileri”, 7. bölümde “Türkiye Kafkaslar ve Orta Asya ilişkileri”, 8. bölümde “Avrupa, AB ve NATO ilişkileri” kapsamlı biçimde incelenmektedir.
RAND Corporation Türkiye ve komşularının, karşılıklı çıkar ve çatışma alanlarını ayrıntılı olarak değerlendirerek, ittifakları ve işbirliklerini bölge ve dünya çapındaki etkileriyle birlikte ele almaktadır. Son bölümde “ABDTürkiye ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar” başlığı altında ABD’ye önümüzdeki dönem için stratejik ve taktik tavsiyelerde bulunmaktadır.
ABD, Türkiye’yi bütünsel bir bölge stratejisi içerisinde değerlendirmekte, planlarını bu stratejiye göre belirlemektedir. Raporda şu değerlendirmeler yer almaktadır:
“Türkiye'nin iç siyaseti, dış politika ve savunma politikaları ile askeri duruştaki gelişmeler, ABD'nin savunma planlaması ve ABD Ordusu üzerinde, özellikle en acil bölgesel güvenlik sorunlarından üçü açısından önemli etkilere sahiptir:
- IŞİD sonrası Suriye'de istikrarı sağlama, Ortadoğu'da terörizmle mücadeleyi geliştirme.
- İran’ın Ortadoğu ve İran Körfezi'ndeki etkisini engelleme
- Rusya'nın Karadeniz bölgesindeki ve ötesindeki nüfus ve askeri faaliyetlerinin dengelenmesi."
Türk Rus dostluğu önemli bir tehdit olarak algılanıyor. “Rusya’nın Karadeniz’deki askeri kuvvetini arttırması gücünü Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya yansıtma yeteneğini de artırmıştır” tespiti yapılıyor.
Türkiye’nin gelecekte de Rusya’yla bölgesel işbirliğine dayalı bir güvenlik anlayışı izlemesi ihtimaline karşı ABD Ordusu'na, “Bulgaristan ve Romanya’da lojistik seçenekler hazırlama”, “Türk donanmasıyla ilişkileri sürdürme ve derinleştirme” önerilerinde bulunuyor.
DOĞU AKDENİZ’DE ABD ÇIKARLARI
İsrail’in Türkiye’ye karşı bir koz olarak Kıbrıs ve Yunanistan ile enerji ve savunma işbirliğini genişletme çabaları ve bağımsız Kürdistan’a destek olması Türkiye ile aralarındaki temel çelişki olarak değerlendiriliyor. Suriye’nin istikrara kavuşturulması ve İran’ın etkisinin kırılması amacıyla iki ülkenin pragmatik işbirliğini sağlamak için ABD’nin ağırlığını kullanması gerektiğini söylüyor.
Doğu Akdeniz’de ABD çıkarlarının İsrail ve Yunanistan’la ortak olduğu söyleniyor. “Amerika Birleşik Devletleri, İsrailKıbrısYunan doğalgaz anlaşmasının gerçekleştirilmesinde ve Doğu Akdeniz'deki müttefikler arasında bir çatışmanın önlenmesinde jeostratejik ve ekonomik çıkarlara sahiptir.”
ABD AÇISINDAN UMUT VADETMİYOR
RAND Raporu, geleceği ABD açısından hiç umutlu görmüyor.
Rapor, Türkiye’de siyasetçilerin git gide Avrupa’ya bağlanma fikrinden uzaklaştıklarını, Avrasyacılığın hem akademik hem siyasi çevrelerde güç kazandığını, NATO’ya olan güvenin azaldığını değerlendiriyor.
ABD’nin PKK’ya desteğinin Avrasyacılığı güçlendirdiğini tespit ediyor. “Özellikle Amerika’nın 2017’de PYD’ye ağır silahlar verme kararından sonra Avrasyacılık hem akademik hem de siyasi çevrelerde gelişmiştir.”
Önümüzdeki dönemde Atlantikçi bir iktidar getirilemezse Avrasya’ya yönelimin süreceği belirtiliyor: “Önümüzdeki beş ila on yıl boyunca Erdoğan, … ABD ve diğer NATO müttefiklerinin çıkarlarına ters düşen iddialı dış politika ve savunma politikaları izleyecek gibi görünüyor.”
“AB üyelik sürecindeki başarısızlıktan kaynaklanan hayal kırıklığı ve Türkiye içindeki Avrasyacı gerginlikler Rusya ile yakın dönem uyumu körükleyebilir.”
“Erdoğan ülkesinin İslam dünyasındaki itibarını arttırmaya ve Rusya ve Çin ile yeni ilişkiler kurmaya odaklanmış bulunuyor.”
‘İNCİRLİK ÜSSÜ’NÜ KAYBEDEBİLİRİZ’
Türkiye’nin AntiAmerikan tutumu nedeniyle gelecekte İncirlik üssünün kaybedilebileceğini söylüyor. “Türkiye ile ilişkilerin oynaklığı göz önüne alındığında, ABD’nin İncirlik Hava Üssü'ne ve Türkiye'deki diğer ABD ve NATO tesislerine erişimi kaybetmeye hazırlıklı olması gerekmektedir.”
İncirliğin kaybedilme ihtimaline karşı şimdiden önlem alınması gerektiğini savunuyor. “İncirlik’in kaybının etkileri çok büyük olacaktır. Bölgede başka üs imkanları aramak hem operasyonların sürekliliği için gereklidir hem de bu konuda Türk hükümetiyle görüşmelerde güçlü bir koz olacaktır.”
PLANI BOZMAK İÇİN ÇÖZÜM BÜTÜNSEL STRATEJİ
RAND Raporu’nda da ortaya net bir şekilde çıktığı gibi ABD Türkiye’ye karşı bütünsel bir yaklaşım içindedir. Karadeniz’den, Ege’ye ve Doğu Akdeniz’e, İran Körfezi’ne, Libya’dan Suriye’ye ve İran’a kadar dost da düşman da aynıdır. Karadeniz’den Umman Denizi’ne kadar tek bir cephe vardır.
Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli bölücü teröre karşı ittifak yaptığımız Rusya ve İran ile diğer alanlarda da ittifak yapmak gerekir. Temel mesele ABD ve ortaklarının bütünsel stratejisine karşı bütünsel yanıt üretmektir.
ABD, Karadeniz’de Rusya ve Türkiye’yi hedef alıyor. O halde bu tehdide karşı Karadeniz’de Rusya’yla birlikte hareket etmek gerekir. Kırım konusunda ABD’nin istediği gibi tavır almak Türkiye Rusya dostluğunu zedeler.
Libya’daki amacımız öncelikle Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanımızın güvenliğini sağlamaktır. Karşımızdaki kuvvet ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir. Mavi Vatanımızı bölgesel müttefiklerimizle birlikte savunabiliriz. ABD’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyinde kurmaya çalıştığı kukla devlet İran ve Türkiye’yi de tehdit etmektedir. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin birlikte hareket etmesi ABD destekli PKK terörünün kökünü kazıyacaktır.
İran’ı tehdit eden ABD, Türkiye’yi de tehdit etmektedir. İran’a ambargo, Türkiye’ye ambargodur. Türkiye ve İran’ın ekonomik ve güvenlik çıkarları ortaktır. Dostluğa mecbur bir komşuluk ilişkisi içerisindeyiz. ABD’nin İran’la aramıza sokmaya çalıştığı mezhep ayrılığı fitnesinin başarı şansı yoktur.
Çin’i hedef alan “Doğu Türkistan” ayrılıkçılığının arkasında tıpkı PKK’nın ve FETÖ’nün arkasında olduğu gibi ABD var. Türkiye’nin toprak bütünlüğü Çin’in toprak bütünlüğüyle birlikte savunulur.
RAND raporunda önümüze konulan “stratejik dengeleyici” rolü, Türkiye’de terör eylemleriyle, kardeş kavgasıyla, batı merkezli kışkırtmalarla karşı karşıya bırakacaktır. Batı sisteminden tam bir kopuş yaşamadan Avrasya ittifaklarında güven verici bir ortak olarak var olmak mümkün olmaz. ABD, “Avrasya Gücü” olmayı seçerse Türkiye’nin NATO’yla “askeri olaylar” yaşayabileceğini söyleyerek tehdit ediyor. Teröre karşı etkin mücadeleyi sürdürürsek “iç güvenliğin endişe verici durumda kalacağını” söylüyor, ekonomik olarak mahvetmekle tehdit ediyor.
Bu tehditlere verilecek yanıt Türkiye Gemisini büyütmek ve güçlendirmektir. Temel sorun iktidar sorunudur. Rapora göre ABD için en ideal olan “Yeniden Dirilen Demokrasi” çözümü, yani Türkiye’nin yeniden Batı sistemine bağlanması, ancak Atlantikçi ittifakının iktidar olmasıyla mümkün olur.
Türkiye’nin önünde raporda öngörüldüğü gibi dört seçenek değil, tek bir gelecek vardır. O gelecek Üreten ve Birleşen Türkiye’dir.
HDP’NİN KAPATILMASI ATLANTİKÇİ İTTİFAKI DAĞITIR
ABD’nin tek umudu CHP, İYİ Parti, HDP’nin başında bulunduğu koalisyonunun yaşayabilmesidir. Atlantikçi ittifakında kritik ortak HDP’dir.
HDP 2018 seçimlerinde yüzde 11,7 oy almıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Atlantikçi ittifakının yüzde 50+1 oy alması için HDP olmazsa olmazdır. HDP kapandığı zaman bölgedeki Kürt yurttaşlarımızın üzerindeki baskı sona erecek, halkımız özgürce dilediği partiye oy verebilecektir. Kayyum atanan belediyelerdeki HDP oyları, 2019 seçimlerinde 2014’e göre yüzde 30’a yakın oranda düşmüştür. PKK ezildikçe HDP güç kaybetmektedir.
HDP’nin kapanması durumunda PKK’ya olan destek azalacak, PKK’nın ikmal yolları kesilecek, PKK’ya akan paralar engellenecek, PKK’ya kadro akışı kısıtlanacaktır. 16 Haziran’da başlayan Pençe Kartal ve Pençe Kaplan operasyonlarıyla birlikte PKK’nın Irak’taki inleri temizlenirken, Ankara’nın göbeğindeki ininin de temizlenme zamanı gelmiştir.
HDP’nin kapatılması Atlantikçi ittifakını dağıtır; CHP içinde öbekleşmiş olan HDP yandaşlarının etkisini kırar; CHP’nin de Türkiye Gemisi’ne gelmesini sağlar. Milletimizin kutuplaşmasının önüne geçilmiş olur.