Çoklu (multi) medya çağındayız. Günümüzde medya telefon görünümü altında ceplerimize girdi. Sıradan bir insanın medyanın tek taraflı mesajlarına maruz kalma süresi olağanüstü artmış durumda. Sosyal medya aracılığıyla yeni türden toplumsal ilişki ağları oluştu. Milyonlarca insanın hayata dair birincil bilgilenme kaynağının medya olduğu yeni türden bir sosyalleşme tipi ortaya çıktı. Medyada gördükleri ve okuduklarını gerçeği öğrenmenin yegâne yolu olarak gören ve bunu sorgulamayan insanlar, siyasal güçlerin yürüttüğü psikolojik savaşın dalyanlarına kitleler halinde sürülüyorlar. Eskiden insanlar manipüle edildiklerinde “dolmuşa binme” tabiri kullanılırdı. Şimdi medyanın yarattığı kitlesel güdümlenme imkanı sayesinde toplu halde “metroya bindirilebiliyorlar.”

Bir iddianın doğruluğuna inanmamızı sağlayan en önemli kanıt görmektir. “Görmeden inanmam” ya da “gözlerimle gördüm” ifadeleri, görmekten daha somut bir kanıtın olamayacağına işaret eder. Bu kadim kültürel değerin sonucu olarak, günümüzde sosyal medyanın psikolojik savaş ve algı yönetimi amacıyla kullanılması sırasında kitlelerin güdümlenmesi, olgunun gerçekliğini kanıtlayan görsellikle destekleniyor. İtalyan siyaset bilimci Giovanni Sartori’nin “görmenin iktidarı” dediği koşullar altında siyasal mücadelenin psikolojik savaş boyutu da görselliğin etkin kullanımına dayanıyor. Psikolojik savaşın temel özelliği yalanın gerçekle yer değiştirmesi olduğundan kitleleri hem yalana inandırmak hem de olayı kendi gözleriyle gördüklerini düşündürtmek başarının temel şartı oluyor.

ABD, Çin’e karşı kamuoyu örgütlemek amacıyla “Uygur Türklerine zulüm” iddiasıyla psikolojik savaş yürütüyor. Bu savaşta kullanılan görsel tekniklerin bazı ortak özellikleri var. Bunları bilmek, savaş yürüten merkezlerin güdümü altına girmemek açısından olduğu kadar, genel medya okuryazarlığı açısından da önem taşıyor.

1Yakın çekim ilkesi: Sosyal medyada dolaşıma sokulan fotoğraf ve videolara bakanların, görüntünün nerede ve ne zaman çekildiğini anlamasına yol açacak bir nirengi olmamalıdır. Eğer kadraja bir dükkân tabelası, araç plakası, coğrafi bir özellik vb. girerse, görüntünün aslında o konuyla ilgili olmadığı anlaşılabilir. Örneğin görüntüde bir Çinli polis Uygur Türkü’nü dövüyor olmalıdır. Ama olayın nerede, ne zaman vuku bulduğunu anlamamıza hizmet edecek hiçbir fazladan görüntü kadraja girmemelidir.

2 Çoklaştırma ilkesi: İnsanlar sosyal varlıklardır. Değer yargıları ve fikirlerini esas olarak içinde bulundukları aile, arkadaş grubu, meslek çevresi vb. gibi küçük grupların normlarına sadakat üzerinden oluştururlar. Sosyal medyada bir Uygur yalanını sevdiğimiz ve değer verdiğimiz ne kadar çok insanın beğendiğini, paylaştığını görürsek, o kadar ikna oluruz. Bu nedenle materyal binlerce sahte hesap üzerinden dolaşıma sokulmalı ve toplumsal onay duygusu yaratılmalıdır.

3Duygusallık ilkesi: Hitler, Kavgam’da propagandanın başarısının, toplumun duygularına hitap etmesiyle doğru orantılı olduğunu yazmıştı. ABD emperyalizmi, istihbarat teknikleri kadar psikolojik savaş tekniklerini de faşist Almanya’dan devraldı. Bu nedenle Körfez Savaşı’ndaki ölmekte olan karabatak yalanı ya da Esad’ın kimyasal silahları altında zehirlenmiş çocuk görüntüleri gibi Uygur yalanları da dövülen, işkence gören ve insani duygularımızı ayağa kaldıran görüntüler eşliğinde servis edilmelidir.

4Tekrar ilkesi: Hitler’den öğrenilmiş bir diğer ilke, aynı basit mesajın bıktırıcı ölçüde tekrarlanması ilkesidir. Atalarımız adama kırk kere deli derseniz deli olurmuş demişler. Tekrar ilkesinin temel faydası, yalana maruz kalanda bir süre sonra “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” düşüncesi yaratmasıdır. İnsanların bir kısmı, bu kadar çok gündeme gelen, bir kısmı yalan çıksa bile bu kadar çok insanın paylaştığı bir konuda mutlaka bir şeyler vardır diye düşünmeye başlar.

5Yenileme ilkesi: Psikolojik savaş materyali yalana dayandığı ve gerçekleri savunanların karşıetkisine uzun süre dayanma şansı olmadığı için, görsel malzemenin yenilenmesinde fayda vardır. Biri tutmazsa öbürü tutar.

6Yorumlama ilkesi: Psikolojik savaşın görsel malzemesi, özünde yalanın kanıtı olarak işlev göreceğinden, mutlaka bir haber ve yoruma eşlik etmelidir. Herhangi bir bağlam içermeyen o görselde gördüklerimizden ne anlaşılması gerektiği haber görüntüsü altında verilmelidir.

Bu ilkeler artırılabilir. Bir köşe yazısının sınırları içinde konuyu bütünüyle tüketmemiz mümkün değil. Fakat sonuç olarak şunu vurgulamak gerekir: Esasen psikolojik savaşa kapılanların en büyük zaafı, gördüklerini nedensonuç ilişkileri içinde anlayamamaları, nerede, ne zaman, nasıl, kim söylemiş, kim duymuş sorularını sormamaları yani bilgiyi bağlamı içinde yorumlayamamalarıdır. Oysa çoklumedya çağında sosyal medya kullanıcılarının sahip olması gereken en önemli vasıflardan biri tam da budur.


Aydınlık