Son günlerde bazı mahfillerden şahsıma yönelik; ‘Sadece fikrini değil ismini de değiştirmiş’ tarzındaki yıldırma çabalarına karşı daha önce de televizyon ekranlarında açıklama yapmama rağmen tekrar bu hususu ifade etme ihtiyacı doğmuştur.
1934 yılında çıkartılan soyadı kanunuyla; ‘Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa gibi, eski toplum zümrelerini belirten unvanlar kaldırılmıştır’ hükmü uyarınca sülalemin Osmanlı’dan gelen ‘Hacısalihoğlu’ soyadını, rahmetli dedem kullanamayıp, ‘Ertuğrul’ soyadını almıştır. Yıllar sonra bu yasak kalkınca, tüm akrabalarım gibi, rahmetli babamda 1989 yılında mahkeme kararıyla özüne dönüş imkânı bularak, ailemizi asıl soyadımız olan ‘Hacısalihoğlu’na kavuşturmuştur.
Henüz lisansüstü öğrencisi iken, yani 30 yıl önce rahmetli babamın girişimiyle yapılmış olan soyadı değişimini; şimdilerde fikirle karşıma çıkamayanların yıpratma, yıldırma amacıyla yalanla, iftirayla, hakaretle saldırı malzemesi olarak kullanmasına seyirci kalmayacağım.
Tüm bu çirkin saldırılara karşı hukuki haklarımı devreye sokacağım. Fikir fukarası maşaların karşısında boyun eğmeyeceğim…
Ne fikrim, ne ismim, ne de şahsiyetim değişmiştir...
Ne 1997’de, ne 2007’de, ne 2017’de kendimi bildim bileli, ezelden beri küresel sömürüye, zulme, emperyalizme ve FETÖ gibi tüm ihanet şebekelerine hep karşı oldum, olmaya devam edeceğim. Allah beni bu mücadeleden alıkoymasın.
Küresel şer odaklarının ülkenin istikrarını dolarla terörize etmeye çalışanlara ilişkin bugünlerde yaptığım açıklamamdan rahatsız olanlar, örneğin; Cumhuriyet Gazetesi, Gerçek Gündem gibi mahfillerin internet ortamında isim değişimi yalanıyla, iftirasıyla şahsıma yaptığı saldırıya da boyun eğmeyeceğim. Bu mahfiller ve şer kervanına katılan FETÖ’cü ihanet şebekesinin tüm unsurları için de hukuk devreye girecek.
Ayrıca aynı mahfillerin çarpıtarak, aleyhime kullanmaya çalıştıkları bir diğer konu da 2007 İzmir Cumhuriyet mitingiyle ilgilidir. Her şeyden önce ifade etmeliyim ki, hiçbir zaman ne ADD üyesi oldum ne de o mitinge ADD adına katıldım.
Bu vesileyle açıklamam gerekir ki; o konuşmanın zamanlaması; yerli ve milli hassasiyetimi yansıtabilmek amacıyla, bugünün Cumhur ittifakının paydaşı olan partinin milletvekili adaylık sürecine dahil olmak üzere, üniversitedeki görevimden ayrıldığım döneme aittir.
40 yıldır devletin tüm kurumlarına sızmış olan FETÖ ihanet şebekesinin sebep olduğu yanlışlara işaret eden o günkü konuşmam, bugün de olduğu gibi FETÖ’ ye karşı mücadele kararlılığımla aynı çizgidedir.
Bugünkü konuşmalarım ve yazılarımda olduğu gibi o günde; Türkiye’nin Türkiye’den yönetilme kararlılığını, ülkenin bağımsızlığını, milli devletin bölünmez bütünlüğünü, PKK ve FETÖ terör odaklarına karşı dik duruşumuzla haykırdık. Bunun için de o günlerden itibaren FETÖ’ nün hedefi oldum.
Mühim olan şekil değil, özdür. Nerede konuştuğun değil, ne konuştuğundur. Benim için esas olan da budur. Bunun dışındakilerle dertlenenlerin de samimiyetinden şüphe duyarım.
Önemli olan emperyalizmin içimize yerleştirmiş olduğu derin devlet yapılarına, küresel sömürü ve terör baronlarının maşası FETÖ’cü ihanet şebekesine ve diğer terör örgütlerine karşı ülkenin istiklalini her koşul altında, yılmadan savunabilmektir. Bu çizgiden sapanlar fikrini değiştirenler değil, benliğini yitirenlerdir. Rabbime şükürler olsun ki; başımız her daim dik, alnımız açıktır. Ne çizgimiz, ne ilkemiz, ne de benliğimiz zerre değişmiştir. Son nefesimize kadar da değişmeyecektir İnşAllah.
Bugün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan küresel sömürü baronlarına ve maşalarına karşı inancıyla, direnciyle hedef olmuşsa, benim için İstiklal simgesidir ve sonuna kadar fikrimle, benliğimle arkasında olacağım.
Yılmayacağım, susmayacağım, boyun eğmeyeceğim. Yılmak yok. Tüm mandacı mankurtlara, zalimlere, emperyalizme ve maşalarına, FETÖ ihanet şebekesi ve terör baronlarına karşı mücadelem, direncim yeminimdir...”