Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Şenoğlu’nun da tutuklu bulunduğu 2014’teki Kobani bahanesiyle düzenlenen eylemlere ilişkin soruşturması kapsamında 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Yapılan operasyonlarda, eski HDP Milletvekili ve HDP’li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, eski HDP Milletvekilleri Ayla Akat Ata, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Nazmi Gür, Emine Beyza Üstün, Emine Ayna, MYK Üyesi Alp Altınörs ile mevcut ve eski HDP yöneticileri gözaltına alındı.
Başsavcılık'tan dün sabah saatlerinde yapılan açıklamada, “6, 7, 8 Ekim 2014 tarihlerinde, ülke genelinde ‘Kobani’ olayları olarak bilinen terör amaçlı eylemlerde PKK/KCK terör örgütü sözde yöneticileri, örgütün gençlik yapılanması, kadın yapılanması ve şehir silahlı yapılanması ile HDP MYK üyeleri ve eş başkanlarınca sosyal medya hesapları ile PKK/KCK terör örgütünün bazı basın yayın organlarında, Fırat Haber Ajansı ve gençlik yapılanması, kadın yapılanması vb üzerinden halka sokağa çıkıp terör eylemleri gerçekleştirmeleri yönünde çok sayıda çağrı yapıldığı” belirtildi.
37 VATANDAŞ HAYATINI KAYBETTİ
Açıklamada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki iller başta olmak üzere 35 il, 96 ilçe ve 131 yerleşim yerinde 6, 7, 8, 9 Ekim 2014 tarihlerinde barikatlar kurarak yolların kesildiği, uzun namlulu silah, molotofkokteyli, havai fişek, taş ve sopalarla kamu binalarına ve araçlarına, vatandaşların ikametlerine, iş yerlerine ve araçlarına zarar verildiği ifade edildi. Çok sayıda vatandaşın ve kolluk kuvvetinin yaralandığı terör olayları sonucu 37 vatandaşın hayatını kaybettiği hatırlatılan açıklamada, terör eylemlerine dayalı cinayetlerin 7 Ekim 2014’te işlenmeye başlanmasına karşın bu yöndeki çağrıların kararlı şekilde 8 Ekim 2014’te de devam ettiği hatırlatıldı.
HDP’LİLER BİR BİR ALINDI
Terörle mücadele ekiplerince düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda HDP’li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, eski HDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata, Altan Tan, Nazmi Gür, Emine Beyza Üstün, Emine Ayna, MYK üyesi Alp Altınörs ile mevcut ve eski HDP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Operasyonlarda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) HDP’li üyesi Ali Ürküt de Diyarbakır’da yakalandı.
DAĞ KADROSU DA ŞÜPHELİLER ARASINDA
Haklarında gözaltı kararı verilen şüpheliler arasında PKK/KCK terör örgütünün dağ kadrosundan isimler de bulunuyor: Cemil Bayık, Ali Haydar Kaytan, Rıza Altun, Duran Kalkan, Murat Karayılan, Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Sabri Ok, Salih Müslüm Muhammed ile kadın yapılanmasında yer alan Azime Yılmaz ve Hacire Ateş.
FEZLEKE DÜZENLENECEK
Öte yandan Kobani olaylarının yaşandığı tarihte Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi olan 7 HDP Milletvekili hakkında fezleke düzenleneceği bildirildi. O isimler şunlar: “Diyarbakr Milletvekili Garo Paylan, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, İstanbul Milletvekilleri Pervin Buldan, Hüda Kaya ve Hakkı Saruhan Oluç ile Van Milletvekili Sezai Temelli ve İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay.”
ÇAĞRI 'PKK KORİDORU'NU KORUMAK İÇİNDİ
2014'teki Kobani olaylarının hedefi bugünkü perspektiften açıkça gözüküyor. ABD'nin 'kara gücü' PKK/PYD, Suriye'deki iç savaş sonucu ele geçirdiği sözde kantonları birleştirmeyi ve Akdeniz'e açılan bir koridor oluşturmayı hedefliyordu. Bu dönemde ABD'nin bir diğer piyonu IŞİD'le sözde mücadele eden PYD, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da 'özgürlük savaşçıları' olarak nitelendiriliyordu.
İLK TALİMAT PKK'DAN
PKK/PYD açısından en kritik kanton 'Kobani' olarak adlandırılan Ayn el Arap'tı. Bu nedenle HDP'nin PKK/PYD'nin eline geçmesi için peşi sıra açıklamalar yapıldı. İlk çağrılar PKK yöneticilerinden geldi. KCK'nın sözde Yürütme Eş Başkanı, Cuma kod adlı Cemil Bayık 17 Eylül 2014 tarihinde, "Türk devleti IŞİD çetelerinin Kobani kuşatmasına destek vererek yeni bir katliam hazırlığı içindedir. Acil eyleme geçelim" çağrısında bulundu. Terör örgütü PKK'nın kurucularından Murat Karayılan ise 20 Eylül 2014'te "Sınırlar kalkmalı, Urfa ile Kobani birleşmeli. Bu direnişe katılmak esas alınmalıdır" dedi. Öcalan 22 Eylül 2014'te "Halkımızı topyekun bu yüksek yoğunluklu savaşa karşı direnişe geçmeye çağırıyorum" şeklinde açıklama yaptı.
Bayık, 1 Ekim 2014'te "Amed'de 2 Ekim 2014 Perşembe günü yaşam durmalı. Hiçbir esnaf kepenk, kontak açmamalı, hiçbir aile çocuğunu okula göndermemelidir. Direneceksek bugün direneceğiz, Amed halkı alanlara inmelidir" şeklinde beyanda bulundu. 6 Ekim 2014'te, “Halkımız direnmek zorundadır. Halkımıza sadece bir şey kalıyor. O da büyük bir direniştir” ifadelerini kullanan Öcalan, halkı sokağa davet etti. KCK'nın sözde Yürütme Eş Başkanı, Bese Hozat kod adlı Hülya Oran 7 Ekim 2014'te "Tüm sokaklar Kobani sokaklarına dönüştürülmeli, eyleme geçilmelidir. Kendi öz savunmasını güçlendirerek, 'her yer Kobani, her yer direnişserihildan' anlayışı ile direnişini zafere taşımalıdır" ifadelerini kullandı.
HDP MKYK ÇAĞRISI
O dönem Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın eş başkanlığını yaptığı HDP Merkez Karar Yürütme Kurulu tarafından 6 Ekim 2014'te "Halklarımıza Acil Çağrı" başlığıyla "AKP iktidarının Kobani'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz" açıklaması yapıldı. Açıklama sosyal medyada da paylaşıldı.
Bu açıklama ve çağrılar sonucu 6 Ekim 2014'te birçok yerleşim yerinde eş zamanlı olaylar başladı PKK'nın Türkiye'de de sözde özyönetimleri kurmak için oluşturduğu Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH), Öz Savunma Birlikleri (ÖSB) ve Sivil Savunma Birlikleri (YPS) gibi organizasyonlar sahaya indi.
DAVUTOĞLU'NUN ROLÜ
HDP’lilerin PKK talimatıyla Türkiye’de şehirlerde yakıp yıkma eylemleri yapmasının bahanesi, IŞİD’in Suriye’nin Ayn el Arab (Kobani) ilçesine yönelik saldırılarına Türkiye üzerinden PKK/YPG’lilerin destek vermesine izin vermemesiydi. IŞİD 18 Eylül 2014’ten itibaren Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin karşısında yer alan Kobani’ye yönelik saldırılara başladı. Bu tarihten itibaren ABD’den Japonya’ya, Avusturalya’da Avrupa’ya kadar Kobani uluslararası medyanın ana gündemi haline geldi. Haziran 2014’te IŞİD’in Musul’u işgali, Barzanistan’ın sınırlarını genişletmesine imkan tanımış, Kobani’ye yönelik kuşatması ise PKK’nın artık doğrudan ABD’nin kara gücü haline gelmesini sağlamıştı. Kobani olaylarının ardından ABD, Suriye’de kara unsurları da görevlendirdi ve PKK bölgede kontrol ettiği alanları adım adım Amerikan askeri desteğiyle bugünkü noktaya ulaştırdı.
Bu süreçte Türkiye’de Başbakanlık koltuğunda Ahmet Davutoğlu oturuyordu. Dışişleri Bakanlığı döneminde ABD ile uyumlu çalışmalar yürüten Davutoğlu, 2013 yılında Dışişleri Bakanı’yken PYD’nin o zamanki lideri Salih Müslim’i Ankara’da kabul etmişti. Müslim Davutoğlu’nun Başbakan iken, Kobani olaylarının hemen öncesinde Ankara’ya 4 Ekim 2014’te yine gelmiş ve PYD/YPG’nin kontrolü altındaki diğer bölgelerden Kobani’ye askeri malzeme ve militan geçişinin Türkiye üzerinden sağlanmasını istemişti. PKK kaynakları, Davutoğlu’nun Müslim’e ve o dönem Kandil’de görüşmeler yapan MİT görevlilerinin kendilerine Kobani’ye koridor açma sözü verdiklerini iddia etmişti. Davutoğlu, Salih Müslim ile görüşmelerini 2015'te şöyle anlatmıştı:
“2013’te Dışişleri Bakanı’yken Salih Müslim’i Türkiye’ye getiriyoruz. Zihnimizdeki şey şu: Çözüm süreci yürür, Türkiye’den silahlı unsurlar giderse, PYD de Suriye Ulusal Koalisyonu’na katılırsa, Türkiye, Kobani, Haseki ve buradaki Kürt unsurlarının da destekçisi olur, en azından onlarla bir problem yaşamaz.Yani senkronize bir şekilde çözüm süreci ile Suriye’deki Kürtler arasında irtibat kurduk.”
HDP BAŞSAVCIYI HEDEF ALDI
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, operasyonun ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı hedef aldı. Sancar açıklamasında, “Bu operasyona imza atan savcı başta olmak üzere şunu bilsinler ki işledikleri suçların üstünü, bize saldırarak örtemezler. Özel hayatla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmak istemem ama yaşananlar özel hayatı çok aşmaktadır. Biz nikah sonrası soluğu sarayda alan savcının bu operasyonu hangi kaygılarla başlattığını ve yürüttüğünü de biliyoruz. Bir zamanlar astığım astık kestiğim kestik diyen savcılar, kumpas davalarıyla iktidarlara hizmet eden hakim ve savcılar çok zaman geçmeden kendi kullandıkları yöntemin kurbanı olmuşlardır. Adaleti bu kadar pervasızca katleden her kim olursa olsun bu ülkede yakında kurulacak yargı sistemi önünde mutlaka hesap verecektir” ifadelerini kullandı.
Sancar, yapılan operasyonun, intikam operasyonu olduğunu savunarak “Mücadeleyi büyütmenin yolu yan yana gelmektir” dedi.