Örgüt içindeki irili ufaklı tüm kanatların sessizliğe gömülmesi ve çıt çıkarmaması manidardır. Örgüt kritik görevlerde bulunan kadrolarını yitiriyor ama tepki vermiyor! Önceleri esip gürler ve Türkiye'yi terörü ağırlaştıracaklarını söyleyerek tehdit ederlerdi.
Düzenlenen operasyonda PKK'nın sözde dış ilişkiler sorumlusu "Navdar" kod adlı Mikail Özdemir, PKK'nın sözcüsü olarak yer alan "Serhat Varto" kod isimli Emrullah Dursun ile Kandil bölgesi sorumlusu "Sinan Sor" kod adlı Ali Aktaş öldürüldü. Bu çok önemli gelişmenin basında yeterince yer edinmemesi anlamlıdır. Saf dışı edilenler PKK'nın örgüt içindeki en güçlü kadroları olarak biliniyordu.
Kandil'in İran sınırına yakın yerde, toplantıya giderken vurulduğu açıklanan PKK'lıların ardından bölücü sitelerin küçük puntolarla haberi vermesi ve Rıza Altun ile ilgili fazla ayrıntı vermemesi düşündürücüdür! Rıza Altun'un içinde bulunduğu aracın MİT tarafından tespit edildiğini resmi makamlar açıkladılar. Rıza Altun, PKK'nın lider kadrolarındandır. Uzun yıllar yurt dışında örgütün mali çalışmalarını doğrudan yönetti ve yeni ilişkilerin kurulmasını sağladı. Rıza Altun'u Cemil Bayık'ın adamı olarak gösterenler Altun'un PKK içindeki rolünü küçültüyorlar. Örgüt içindeki saflaşmalarda Cemil Bayık'a yakın durduğu biliniyor ama o örgüt içinde önemli yere sahip.
Bunun yanı sıra edindiğimiz bazı izlenimler PKK'da bir iç hesaplaşma yaşandığı ve lider kadroların bir araya gelmekten çekindiği yönündedir. Kandil'de düzenlenen toplantının ve toplantı güzergâhının "güvenlikli" olmasına rağmen olayın böyle gelişmesi kuşkuları artırıyor. PKK içindeki saflaşmada kliklerin birbirini tasfiyeye yönelmesi ve Rıza Altun ile arkadaşlarının hedef haline getirilmesinde bu ayrışmanın rol oynadığı söyleniyor. Rıza Altun'un vurulması sonrası yapılan paylaşımlardan birinde "Cemil Bayık'ın şimdi daha güçsüzleştiği" yorumu yapıldı. Bu kesimlerin dilini iyi takip ettiğimizde ne demek istediklerini daha kolay çözümleyebiliyoruz.
Cemil Bayık kanadı, Murat Karayılan kanadı ve Türk kökenli Duran Kalkan kanadı arasındaki iktidar mücadelesinin kızışacağını söyleyebiliriz! Bu olgu HDP içine de sirayet ediyor ve önümüzdeki aylarda artarak sürecek.
PKK artık üst düzey yöneticilerini bile korumaktan aciz. Son iki hafta içinde en etkili kadrolarını kaybeden örgüt bozgun yaşıyor. Arananlar listesindeki ve örgütün "Özel Güçler" denilen ekiplerin yöneticisi "Savaş Porspi" kod adlı Mehmet Soysüren TSK'nın hava harekâtıyla etkisiz hale getirildi.
PKK ve yan kolları perişan durumda. Örgütte yaşanan kargaşa geç de olsa HDP saflarını etkiliyor. PKK/HDP'de ki çözülmenin gecikmesinde hem hükümetin, hem de daha da fazla muhalefetteki CHP'nin zaafları engelliyor. Tutarsız tavırlar PKK/HDP'deki çelişmelerin keskinleşmesini frenliyor.
Örneğin eğer, CHP'nin o kötü ünlü "Adalet Yürüyüşü" olmasaydı, PKK/HDP daha erken bu sorunlarla karşılaşacaktı. Adalet Yürüyüşünün 24 Temmuz 2015 Vatan Savaşı ile 15 Temmuz 2016 Amerikancı FETÖ darbesine yanıt oluşturduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Çünkü o eylem bu iki şer cephesine yaramıştır. "HakHukukAdalet" istemi PKK/HDPFETÖ'ye yaramıştır.
CHP'DEN PYD'YE 'KOMŞUMUZ OL' MESAJI
PKK'nın kendi içinde ve yan kolları arasında çelişmelerin derinleştiği ve çatışmaya doğru gittiği bir dönemde CHP'nin vekilleri PKK/PYD'ye selam göndermeye devam ediyor! Acaba CHP'nin, PKK/PYD'ye bu kadar yakınlık duymasının sebebi nedir? Bu yakınlığın altında yatan ana neden ne olabilir?
Geçen gün Mardin'e giden CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve CHP Mardin eski Milletvekili Mahmut Duyan işadamlarının sıkıntılarını dinleyerek, partinin Meclisteki çalışmalarını anlatmak üzere Organize Sanayi Bölgesi'ne giderek orada bir basın toplantısı düzenlediler. Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek konuşmasının bir yerinde "Dünyada melez demokrasi sınıfındayız. Türkiye'de demokrasi askıya alınmış. Birinci önceliğimiz, birinci sınıf demokrasi ki bu seçim bildirgemizde de var. Suriye ve Irak'tan bahsedildi. Biz kardeşsek, sınırımızda başkası olacağına PYD olsun. Bizce hiç bir sakıncası yok" dedi.
Muharrem Erkek, ABD'nin kara gücü PYD'nin "Rojava" diye tutturduğu ve Suriye'den koparmak istediği toprakları "sınır komşu" olarak görmek istemesi vahim bir görüştür. Suriye Arap Cumhuriyeti ülkesinin toprak bütünlüğünü sağlamak için, kahraman Beşar Esad önderliğinde direnirken bu önerinin gelmesi CHP'nin düştüğü durumu açıkça gösteriyor.
CHP'nin Amerikancı cepheye düştüğünü söylediğimizde CHP'liler feveran etmekte ve iftira ettiğimizi ileri sürmekteler. Sayın Kılıçdaroğlu ve etrafındakiler yıllardır PYD/YPG'nin kendi topraklarını savunan kurtuluş örgütü olduğunu defalarca dillendirdiler.
Siz PKK/HDP'nin desteğini arkanıza alarak seçimlere girerseniz karşılığında PKK'yı över ve yan kollarına methiyeler düzersiniz! Yolundan sapmış CHP'nin PKK ve yan kolları severliğini hoş görenlerde aynı suçun ortaklarıdır.
HDP'DE KILIÇLAR ÇEKİLİYOR
HDP eşebaşkanlarından Selahattin Demirtaş son seçimler öncesi hapishaneden yazdığı mektupta HDP'yi eleştirmişti. Yanıt gecikmemiş ve HDP'nin eşbaşkanları art arda açıklamalarda bulunarak Demirtaşı uyarmışlardı. Seçimler nedeniyle geçici suskunluk yerini yeniden eleştirilere bıraktı.
HDP'lilerin yekpare olmadıkları ve partide farklı kanatların bulunduğu sır değil. Hatta HDP içinde hem HDP önderliğine ve hem de PKK'nın müdahalelerine karşı olanların bulunduğunu biliyoruz. Vatan Partisi'ni dikkatle izleyen, olumlu bulanların sayısının hiç de az olmadığını söylersek abartmış olmayız. Nihayetinde Amerikancı PKK/HDP çizgisinin bütünlüklü olarak ilelebet gitmesi mümkün değildi.
HDP eleştirisine en son Muş belediye başkan adayı Sırrı Sakık'ta katıldı. HDP'nin sonuçlara itiraz ettiği Muş'taki seçimlerle ilgili son kararı Yüksek Seçim Kurulu verdi ve YSK, HDP'nin itirazlarını reddetti. Karara tepki gösteren HDP'nin adayı Sırrı Sakık, "HDP Milletvekillerinin de kendisini yalnız bıraktığını" söyledi.
Sakık yaptığı açıklamada, "Partinin yetkili kurulları oturup konuşacaklar. Olup bitenler hangi platformlara taşınır, ne yapılır? Bu olup bitenleri muhasebesi yapılmadan yola devam edemeyiz. Muhakkak bu işlerin muhasebesi yapılmalıdır. (...) Muş'u vermek istemediler. Parti de bu konuda muhasebesini ciddi ciddi yapmalıdır. Nerede, ne eksiklik var, ne oluyor, ne bitiyor? Çok yalnız kaldığımızı söyleyebiliriz. Özellikle batıdaki milletvekillerinin büyük bir çoğunluğunun buralarda olması gerekirdi. Seçim boyunca batıda seçime katılmadığımız kentlerdeki bütün milletvekillerinin buralarda olması gerekiyordu. Vekiller de bu taraflara gelmediler. İddiamızın olmadığı yerlerdeki vekillerin buralarda olması gerekiyordu. Ama ne yazık ki biraz da yalnız kaldık. Ben kendi adıma söyleyeyim, Muş'ta çok yalnız kaldım. Örgütlerimiz de yok zaten, büyük bölümü tutuklu, sürgüne gidenler oldu, şehri terk edenler oldu" diye konuştu.
Sırrı Sakık'ın yalnız olmadığını ve onunla aynı düşünceler içinde hareket edenlerin bulunduğunu söyleyebiliriz.