FÜSUN İKİKARDEŞ

B.A., 28 yaşında. Hayatının 4 yılını YPG ve PKK kamplarında harcamış, şairin dediği gibi, ateşi ve ihaneti görmüş… “Bir ömre bedel” diyor. Dağdaki terör örgütüne giden yolun taşları nasıl döşendi? Evdeki, mahalledeki tarikatçılıktan kurtulayım derken sahte solun maceracı kucağına nasıl düştü? Açılım döneminde YPG nasıl parlatıldı? IŞİD sopasıyla nasıl militan avlandı? HDP ve DBP, terör örgütüne nasıl adam devşirdi? Suriye’deki YPG, Irak’taki PKK kamplarını kim hangi parayla, hangi teknolojiyle kurdu? Kamp dedikleri mağaralarda insan ilişkileri nasıl yürüyor? Örgütün elinden kaçmayı nasıl başardı? Bu yazı dizisinde, neler görmüş, neler yaşamış, B.A.'yı dinleyeceğiz.

NURCU GRUPLARA GÖZÜNÜ AÇTI

Biraz çekingen, gözlüklerinin arkasından merakla etrafı inceliyor. Biraz endişeli de. Hani, bir rüyada mı yoksa gerçek mi, diye anlamaya çalışır gibi. Temiz yüzlü, o saçı sakalı birbirine girmiş, sert yüzlü terörist tipinden eser yok. YPG’de bulunduğunu sonra kaçıp kurtulduğunu biliyorum, o kadar. En çok merak ettiğim soruyla başlıyorum. Nasıl olup da ailesini, okulunu bırakıp gemileri yaktı ve terör örgütüne katılma kararını verdi?

TARİKAT KAMPLARINDA ÇOCUKLUK

 “Ailem Nurcu genelde. Yeni Asya cemaat mensubu. Çocuk yaşlarda o kamplarda kalıyordum. Saidi Nursi kitapları çok ağır kitaplardı. 1011 yaşlarında kamplarda Nursi kitapları okuturlardı. Bir şey de anlamıyordum. O kitaplarda kelimelerin yarısı Osmanlıca. En büyük işleri de Mustafa Kemal karşıtlığı. Çocukken bize ‘Keferenin heykeline haktır İslam yazacağız' diye marş söyletirlerdi. Mustafa Kemal, Deccal!

Babam zaten 30 yıldır o cemaatin içinde. Babamla birlikte Yeni Asya toplantılarına gidiyordum. Akrabalarım da öyle. Cemaat tek değil, kendi içlerinde ayrılıyor. Sait Özdemir var, Yeni Asya grubu var. Okuyucular var, Yazıcılar var, kendi içlerinde birçok gruba ayrılıyorlar. Genellikle ben Saidi Nursi ve Yeni Asya arasında, iki tarafa da gidiyordum. Çocuk olduğum için top oynardık, sonra giderdik.

“Aile hayatım tipik Karadeniz, bizde Trabzon kültürü. Süleymancılara da bayağı gittim, Kuran’ı orada öğrendim, dayak yiyerek. Ödev veriyordu, şunu ezberle diye. Biz de çocuktuk, dersten çıkınca oyun oynuyorduk. Aradan iki gün geçti, derste ezberledin mi, yok! Tokatı yiyordum...”

IŞİD İLE SAVAŞ KAHRAMAN OL

Sonra araştırma merakı başlamış, algı gücüyle birleşmiş ve 18 yaşına geldiğinde farklı kitaplar okumaya başlamış. İlk gençlik heyecanına maceracı arkadaşlarla Halk Savaşı Taktikleri, Gerilla Savaşı kitapları eşlik etmiş. Kapitalizme karşı sosyalizm hoşuna gidiyor, ama maceracı çizgi, ulus devleti kabul etmiyor! Devleti yıkmalı, diyor! Dağlardan kahramanlar inecek, IŞİD'i devirecek ve devrimci kahraman olacak! 2013’e geldiğinde “Bütün kötülüklerin sebebi IŞİD” propagandası var. IŞİD’e karşı savaş, kahraman ol!

“Aileyle de artık tamamen ters düşüyordum. Kitapları gizliyordum, ama yakalandığım da oldu. Aileden uzaklaşmak için doğudaki bir üniversiteye gittim. Samsun’daki Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ni de kazanmıştım ama bize yakın diye gitmedim. Amacım zaten okumak değildi…”

Bir yandan çevresindeki maceracı sol gruplar, bir yandan açılım ortamıyla yavaş yavaş dağa çıkacak kıvama gelmiştir artık. O günlerde çevresinde, okuduklarında kahramanların adresi YPG'dir. “Sanki 68 kuşağı gibiydiler. Özgürlük, laiklik, demokrasi, sosyalizm isteyen herkes YPG’ye katılıyordu. Hükümet de onlarla görüşüyordu, açılım günleri vardı. Fox TV’de Fatih Portakal, YPG’ye teşekkür etmişti, ‘Onlar sayesinde nefes alıyoruz' demişti…”

Okulda birkaç derse girer ama daha çok HDP’ye ve DBP’ye gidip gelmektedir. DBP’deki terörist simsarıyla, Suriye’ye götürmek üzere anlaşırlar. Yıl 2016, aylardan Şubat, 16. gün. Kaçış da ilginç: “Nusaybin’i geçerken Türk askeri gördü, yanımda 56 kişi daha var. Birkaç el uyarı ateşi, o kadar. Geçmemize göz yumdu…”

KOMOLEN CİVAN

İlk örgüt Komolen Civan, yani PKK'nın gençlik yapılanması. Artık kod adı da var, YPG üniforması da. Suriye’deki hızlandırılmış ilk askeri eğitimde kurallar da belirlenir: Ana baba, arkadaş, kardeş adı yok. Nereden geldin, kimsin necisin yok! Gerçek adını kimse bilmeyecek, aklına gelen sorular sorulmayacak, yanında yörendeki kimseyle sohbet etmeyeceksin! “Birader ben Uşak'tan geliyorum, sen nerelesin” falan gibi sorular zinhar yasak! Suriye’de 11,5 ay kalır. Maaşlı YPG’lileri görür. Her milletten biri vardır içlerinde. İşleri çatışmak, mesai bitince şehirdeki evlerine dönmektedirler. Aileleri vardır...  Irak’a geçirirler B.A.'yı. Sırada ideolojik eğitim vardır. Peşmerge kıyafetleri verirler. Adı Eşger kıyafeti. Karadenizli B.A. şaşırır, biraz da zoruna gider. O günlerde TSK, PKK’yı vurmaya başlamıştır. Doğal olarak ağzından “Bizim uçaklar” çıkıverir. Aynı çocukluğundaki gibi… Gökyüzünde jetleri görünce nasıl bağırırlarsa öyle. ‘Bizim uçaklar', ona pahalıya mal olur. Şüphelenir teröristler, acaba yeni gelen ajan mı? Kim gönderdi seni diye üstelerler, yanıt hayır olunca, 2 gün sorguya alınır. Bir köprüaltında iki eli yatağa bağlı olarak kalır. O sırada 15 Temmuz yaşanır. İki gün boyunca bağlı kaldığı yerin Meyroke'de, Gundi Şıh köprüsünün altında olduğunu sonradan öğrenecektir. Yukardan gelen bombardıman seslerinin 15 Temmuz darbe girişimi olduğunu da nice sonra anlar.

SAHTE SOL İÇİN AYRI ÖRGÜT

Üstteki komutanı Emine Erciyes, HPG’nin komutanıdır. B.A.'yı yakın takiptedir. Her karşılaşmada ayaklarını titretecek kadar korkuturmuş karşısındakini. Sonradan öğreniyor ki, asıl adı Nazlı Taşpınar! Kırmızı kategoride aranıyormuş. Ölüm haberinde “Efsane çöktü! Kırmızı kategorideki PKK/KCK Merkez Komite Üyesi Emine Erciyes kod adlı terörist Nazlı Taşpınar, MİT ve TSK'nın ortak operasyonu ile Irak'ın kuzeyinde, Gara bölgesinde öldürüldü.” diye yazıyor. Kadının sicilinde bir başka özellik daha var: Sol örgütlerle bağı ve koordinasyonu sağlıyormuş. PKK içindeki diğer sol örgütlerin başı. Karadenizli B.A. da işte bu terörist başının radarına girmiş…

İSTANBULLU, ODTÜ’LÜ KIZIN ETKİSİ

“18 yaşlarıma kadar orucunu tutan, namazını kılan, cumalara giden biriydim. Top oynasam bile Cuma’yı asla atlamazdım. Dinime bağlıydım.

Bizim ilçe, Alevi kökenlidir. Arkadaşlar arasında sol görüşlüler vardı. Sol derken Troçkist falan. Siyasetten ziyade dini tartışmalar beni etkiledi, İslam'a karşı tepki uyandı. Biraz daha araştırınca, değişimler başladı. Bilgiyle başladı, duyguları etkiledi. İslama ve İslamcılara karşı aşırı tepki oluştu. Bir tür İslamofobi gelişti. Yaşım 19. Türkiye’de en büyük tehdidi siyasi İslam olarak görüyordum. Sonra sola akmaya başladı, ama tamamen devlet karşıtı. DevYol ya da DevSol toplantısındaydık. Yıl 2013... Kadın bir arkadaş geldi, ODTÜ’lüydü ve Trabzonluydu, o yüzden dikkatimi çekti. İlk defa ‘sol' diye bilinen insanların arasındaydım. Konuşması çok etkiliydi. Suriye değerlendirmesi yaptı, IŞİD’i hedefe koydu. Hem kadın olması, siyasi bilinci, o derece hitabet … biraz da kıskandım. Kendi konuşmam, giyim kuşamım ne kadar farklıydı. İstanbul Türkçesiyle konuşuyordu. Ben o solcuların hepsinden iyi olacağım sözü verdim. Utanmıştım.”

YARIN:

Yeraltındaki cezaevi Sözde yoldaşlık özde ihanet şüphesi

  • Mağaradaki cezaevi, uyuz hastalığından kırılan tutsaklar
  • Kapıdaki patlama, 1516 yaşındaki çocukların ölümü
  • Mağara girişindeki jeneratör, yollar, silahlar… Kim nasıl yapıyor?
  • PKK kamplarında ideoloji ve siyaset eğitimi
  • Eğitimlerde Kürt milliyetçiliği
  • Kürdistan stratejisi, “Öcalan’ın en büyük eseri” HDP’nin örgütteki rolü
  • Aydınlık