Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra “Türk Devleti beni enstrüman olarak kullansın” diye ifadeler vermiş ve kendisini ziyaret eden arkadaşlarına da açıklamalar yapmıştı.
Abdullah Öcalan’ın avukatlarına 2 Mayıs 2019 günlü görüşmede verdiği mektup, 6 Mayıs 2019 günü kamuoyuna açıklanınca, o “enstrüman olma” talebinin yinelendiğini hatırlatmıştık.
PKK’NIN FERYADI
Abdullah Öcalan’ın mektubunu en iyi anlayan, Kandil oldu. PKK yönetimi, birkaç kez üst üste bu açıklamanın Öcalan’a “PKK’nin direnişini kırmak için yaptırıldığını” belirtti. Vatan Partisi de o zaman bu gerçeğe dikkat çekti.
ABD CEPHESİNDEN GELEN TEPKİ
Olayın devamının geleceği belliydi. Öcalan’ın, avukatlarına verdiği ikinci bir mektup dün kamuoyuna açıklandı. Öcalan, PKK/HDP’nin CHP’yi desteklemesine tavır aldı, iki aday arasında “Tarafsız kalın” dedi. “Ekrem İmamoğlu’na da Binali Yıldırım’a da oy vermeyin” çağrısı yaptı. Bu çağrıya tepki, PKK/HDP ve CHP’den geldi. Çünkü PKK, HDP oylarını CHP’ye yönlendirmişti. Aslında bu çağrıdan rahatsız olan ABD idi. Çünkü İmamoğlu’na gidecek oyların bir kısmının önü kesiliyordu.
PKK BÖLÜNÜYOR
Öcalan’ın mektubu, uzun zamandır dikkat çektiğimiz bir gerçeği ortaya sermiştir: PKK/HDP bölünmektedir. Türk Ordusunun ve Polisinin ayakları altında kalan örgüt, çıkmaza girmiştir ve her çıkmaza giren örgüt gibi bölünüyor. Daha önce Duran Kalkan gibi bazı PKK liderlerinin “ABD ve İsrail’e alet olduk” türünden yaptığı açıklamalar, bu bölünmenin işaretleriydi.
TÜRKİYE GEMİSİNDE İĞRETİ DURANLAR
ABD emperyalizmini, PKK/HDP’yi ve CHP’yi anladık. Türk Devleti elindeki Abdullah Öcalan’ı devreye sokarak, ABD’nin adayını zayıflatmaya yönelik bir müdahalede bulunuyor. Üstelik oyları Binali Yıldırım’a yönlendiren bir çağrı da yok.
Peki PKK/HDP ve CHP’nin dışında, ABD emperyalizmine karşı olduğunu söyleyen kimi güçlerin birden feryat etmesinin anlamı nedir?
Çünkü ABD emperyalizmine karşı Türkiye mevzisinde iğreti duruyorlar. Türkiye olarak aynı gemide olduğumuzu bir türlü içlerine sindiremediler.
GEMİNİN PUSULASI
Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu, Türkiye gemisindeki ikircikleri gördüğü için 22 Eylül 2018’de 16 maddelik bir kararı oybirliğiyle almıştı. O kararın 8. Maddesi şöyleydi:
“Vatan Partisi olarak, ABD emperyalizmine, PKK terör örgütüne ve FETÖ’ye karşı tavır alan bütün güçlerle aynı Türkiye cephesinde mücadele ediyoruz. Türk Ordusu, Türk Polisi ve Türk Yargısı bu mücadelenin yaptırım gücüdür. Mehmetçikle ve polisimizle birlikte olmak, bugün doğru cephede yer almanın başta gelen ölçütüdür. Tayyip Erdoğan Hükümeti de, bugün devletin diğer güçleriyle birlikte Türkiye cephesindedir. Bu nedenle Tayyip Erdoğan hükümeti, bugün Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü için mücadelede bütün Milletimizle, Ordumuzla ve Vatan Partisiyle aynı gemidedir.”
Vatan Partisi Merkez karar Kurulu’nun bu kararı tarihsel önemdedir, bir pusula gibi yön göstermektedir.
TAYYİP ERDOĞAN DÜŞMANLIĞINA KİLİTLENMENİN SONU
ABD emperyalizmine karşı Tayyip Erdoğan ile aynı gemide olmak, bugün Vatan Savaşı mevzisinde olmanın en belirleyici tavrıdır. Eğer Tayyip Erdoğan düşmanlığına kilitlenirseniz, Türkiye gemisindeki konumunuz ikide bir tehlikeye girer.
Tayyip Erdoğan, S 400 alır, siz Atlantik cephesine yuvarlanırsınız
Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz’e Yavuz gemisini yollar, siz 6. Filonun gözcüsü durumuna düşersiniz.
Tayyip Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma başvurusunda bulunur. Siz kendinizi ABD’nin güdümünde bulursunuz.
Tayyip Erdoğan, Pençe harekâtı yapar, siz Türk Ordusunun pençesi altında kalırsınız.
Tayyip Erdoğan, FETÖ Gladyosunu hapislere atar, siz FETÖ’yü kurtarma faaliyetine kapılırsınız.
Tayyip Erdoğan, Apo üzerinden PKK’nın direncini kırmaya yönelik uygulamalara girişir, siz PKK ile birlikte feryat edersiniz.
Görüldüğü gibi Tayyip Erdoğan düşmanlığına kilitlenmek bir program değil, ABD programının kuyruğuna takılmaktır.
VATAN SAVAŞI VE ÜRETİM DEVRİMİ MEVZİSİ
Vatan Partisi’nin kendi programı var. Her olaya Vatan Savaşı ve Üretim Devrimi mevzisinden bakıyoruz.
Savaş mevzisinde olduğumuz için, PKK’nın direncini kıran, Atlantik cephesinin planlarını bozan uygulamaların karşısında değiliz, cephenin merkezindeyiz.