Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan çıkış için Vatan Partisi’nin çözümlerini anlatan Perinçek, “Üretim seferberliğini başlatalım” dedi.
 
Perinçek, Tekalifi Milliye’nin bugün açısından neleri kapsadığını açıkladı; “Türkiye çok zorlu bir problemle karşı karşıya. Sadece koronavirüsle değil ekonomimiz de tehlikeler ile karşı karşıya. Türkiye olarak da borç batağında önemli sorunlarla karşı karşıya geldik. Çetin bir döneme girdik. Zaten Vatan Partisi buna işaret ediyordu. Önümüzde zorlukların olduğunu söylüyorduk. Koronavirüsten önce de bu zorluklar vardı. Tabi bir millet zorluklarla karşı karşıya kaldığı zaman insanıyla o problemleri yeniyor, o zorlukları aşıyor. Onun için solunum cihazı, maske alet edevattan önce Türkiye’nin insan kaynaklarıdır, insan gücüdür. Başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere tabi ki. O bakımdan  sağlık çalışanlarının emekçilerinin ve cephede mücadele eden Mehmetçiğimizin, Polisimizin toptan devlet ve milletin bu mücadelede seferber olması,  moralinin yüksek olması yapacağız demesi , fedakarlık ruhunun yükseltilmesi temel meseledir. Dikkatler maskeye ve diğer şeylere yöneltiliyor ama ondan önce savaşta kararlılık bu mücadelede milletin el birliği her şeyin önünde. Tabi milletler tarihten güç alarak bu savaşları veriyor. Bizim de tarihimizde destanlarımız var. Kayaları yarma demirleri eritme tarihimiz var bizim Ergenekon’dan beri. Türkiye tarihi zaten bir yerde kayaları yarma demirleri eritme tarihidir. Bugünde koronavirsüs salgını karşısında en yakın bizim dayanacağımız tarihsel birikim İstiklal savaşımız. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazandığımız birikim, tecrübeler, maneviyat bugünkü en büyük güç kaynaklarımız. O bakımdan Sayın Cumhurbaşkanı Tekalifi Milliye emirlerine gönderme yapması çok yerinde ve gerçekten hemen hatırlayacağımız emirlerdir onlar.” dedi.

Tekalifi Milliye emirleri aslında bir destandır diyen Perinçek, ”Şair Hüseyin Haydar arkadaşımıza onu söylemiştim bak burada bir destan var. Bu bir kanun değil. Burada emirler değil sanki şiir yazılmış. Gerçekten her evden bir çift çorap, iki öküzü olandan biri vs. diye gider. Vericiler şiiri ile de Hüseyin Haydar o emirleri o kanunları destan haline getirmiştir.. Şimdi de Sayın Cumhurbaşkanımız da o yakın tarihteki halkın fedakarlıklarına gönderme yaptı. Biz de bundan çok büyük mutluluk duyduk. Çünkü Bugün Türkiye’nin ihtiyacı bu.” İfadelerini kullandı.

Atatürk’ün ilan ettiği emirleri bugün açısından değerlendiren Perinçek, “O emirler olmasaydı tüm öküzleri işgalciler alacaktı.” dedi.  

Cumhurbaşkanı’nın da yapmış olduğu çağrı yurttaşların refahını arttırmaya mı yoksa yurttaşlardan toplamaya mı yönelik sorusuna Perinçek,  “Devlet İki öküzün birini aldı İstiklal Savaşı öncesinde, eğer o iki öküzün birini Atatürk’ün önderlik ettiği devrimci hükümet almasaydı öküzlerin hepsi işgalcilerin eline geçecekti. Yani Türkiye’nin bütün öküzleri İngilizlerin, Fransızların onların emriyle üzerimize gelen yunanların olacaktı. Halktan bir öküz alırken aslında öküzleri, malımızı, canımızı , namusumuzu her şeyimizi kurtarmak ve yeni bir Türkiye inşa etmek için alındı. 1925 yılında Atatürk Aşar vergisini kaldırarak  köylünün kalkınması için en önemli kararı verdi ve Türkiye ekonomisi gelişme dönemine girdi. Tarımımız çok hızlı gelişti ve tarımda ihracat yapan bir ülke haline geldik. Ve tarımda yaptığımız ihracatla sanayimizi inşa eden Sümerbankları, Şeker fabrikalarını, iplik fabrikalarını, madenlerimizi çıkaran bir ülke haine geldik. O bakımdan halktan bir şey alıyorsunuz ama vermek için alıyorsunuz.“ cevabını verdi.

Türkiye’nin 1 trilyon dolara yakın milli hasıla üretimi olduğunu hatırlatan ve Türkiye’nin manevi birikimine dikkat çeken Perinçek,” Türkiye’nin vereceği çok şey var. Türkiye bugün orta seviyeli ülkeler arasında, 2030 un dünyasında ise dünyada yapılan bir çok araştırma Türkiye’nin 5. ekonomi haline geleceği söyleniyor. Buna inanmayanlar var. Ama göreceksiniz bu da olacak. Türkiye de o birikim var. Türkiye büyük ekonomik kaynakları olan ve manevi olarak da eşsiz olan bir ülke. Bizim en kıymetli varlığımız da Toprağın altındaki şehit kemikleri 2018 yılında da söylediğimiz gibi. O bizim en büyük sermayemiz. Petrolden de doğalgazdan da çok çok önemli. O bakımdan bakın petrolü olan ülkeler hala orta çağda yaşıyor ama Türkiye çağdaş bir toplum kurma yönünde Cumhuriyetle birlikte dünyanın en önemli en devrimci atılımlarından birini yaptı.” dedi.

Atıl hale gelen fabrikaların tekrar nasıl işleyeceğine dair  Vatan Partisi’nin çözümlerini aktaran Perinçek, “Türkiye’nin karşılaştığı derin kriz karşısında iki tane çözüm öneriliyor. Aslında bir tanesi çözüm değil çözümsüzlük. Ama öneri olarak konduğu için ona da gönderme yapıyoruz. Bir çözüm Vatan Partisinin, aynı zamanda bugünkü hükümetin de çözümü olmaya başlamıştır. O Çözüm Bir üretim devrimi ile Türkiye’nin üretme kabiliyetini geliştirip, hem koronavirüs salgınına karşı başarı kazanmak, onu yenmek, salgından kurtulmak hem de bu borç batağından çıkıp refaha doğru ilerlemek. Burada anahtar üretim devrimi. Biz de o üretim devriminin programını da yaptık. Devamlı olarak gösteriyoruz da. Bu program Türkiye’de biricik programdır. Vatan Partisi bu sürece hazırdır. O bakımdan Türkiye şanslıdır. Türkiye birden baskınla karşılaşmış değildir. Biz yıllardan beri Türkiye’nin böyle bir noktaya geleceğini gördük ve onun çıkış programını yaptık. Onun adı Üretim devrimi. Sayın Cumhurbaşkanımızın önceki gün yaptığı konuşmaya dikkat edersek üretim ve istihdam odaklı çözüme gönderme yapılıyor. Yani fabrikaları çalıştıracağız, atıl kalmayacak. Bütün üretim kapasitemizi kullanacağız. Tek bir karış toprak bırakmayacağız hepsini ekeceğiz diyor. Bu çok önemli.” diye konuştu.

Üretim devrimi inşasına yönelik bir kararlılığının doğmakta olduğunu ve en temel meselenin ekmek teknesinin korunması olduğunu dile getiren Perinçek, “Borç alarak değil kendimiz üreterek, aynı zamanda atıl dediğimiz yani şu anda boşta duran Denizli’mizin, Gaziantep’imizin, Konya’mızın, Bursa’mızın Samsun’umuzun küçük ve orta işletmelerin, sanayinin var olduğu kentlerimiz var. Biz bütün atıl kapasitemizi bir kere harekete geçirmek zorundayız bu bir, ikincisi Türkiye’de çok büyük işletmeler iflaslarla karşı karşıya geldi burada da  bir tek Vatan Partisi köklü bir çözüm üretti bu iflasla karşı karşıya kalan işletmeleri kamulaştıralım ama kamulaştıktan sonrada orada üçlü bir yönetim sistemi kurmak ,yani bir kere yüzde 50’den fazlası devletin olacak yüzde 40‘ı işçilerin ve memurların maaşlarına dağıtılacak, yüzde 510 arasında iflas ettiğini söyleyen patron veya işletmeciler arasında paylaştırılacak. Böylece işçisiyle, devletiyle, kamusuyla o işletmeyi o güne kadar götürmüş yönetimiyle, patronuyla bu üçlü karma mülkiyet ve karma yönetimle o işletmenin çarkını döndürmeyi sağlamış olacağız. Yani kapıya işçi atılmayacak, ekmek teknesini korumuş olacağız. Ekmek teknesini korumak bugün en temel mesele” diye konuştu.

Çözümün sadaka ekonomisinde değil çözümün üretmekte olduğunu söyleyen Perinçek, “Sadaka ekonomisini savunanlar işten atılan işçilere şu tazminatını verelim evlerine ekmek yollayalım falan gibi en sonunda sadaka başlığı altında toplanacak çözümler getiriyorlar. Biz ise üretim çarkını çevireceğiz diyoruz. Üretmeye devam edeceğiz, fabrikalar çalışmaya devam edecek, iflas nedeniyle fabrikalar durmayacak. Aynı zamanda geçmiş dönemde depolara atılan, paslanmaya terk edilen makinelerimizi oralardan çıkaracak küçük orta boylu sanayicilerimizi de destekleyeceğiz. Atıl kapasitemizi harekete geçireceğiz. Çünkü çözüm üretmekte. Siz üretmekten vazgeçerek Türkiye’nin hangi sorununu çözeceksiniz. Kamu kaynakları da bu amaçla kullanılacak. Yani kamu kaynakları iki türlü kullanılır. Birincisi her eve ayda bir bin TL yollarız ya da bir seferde bin TL yollarız. Tabi bu yardıma muhtaç olan insanlarımıza yardım devam edecek. Ama esas birinci tercihimiz kaynakların üretim amacıyla kullanılması olacak. Üretimde de yine tercihlerimiz olacak. Yani hangi üretim, orada da birinci tercihimizi gıda güvenliğimizi sağlamak yani topraklarımız ekilecek temel gıda maddelerimiz üretilecek. O ürettiğimiz ürünler tüketiciye ulaşacak. Bunların tedariki, gıda sanayinde işlenmesi  ve şehirlerimize ulaşacak. İşletmeler kurtarılırken de gıda güvenliğini sağlayacağımız işletmelere öncelik, sağlıkla ilgili işletmelerimiz ikinci öncelik, üçüncüsü milli savunma sanayimize mal üreten, hizmet üreten işletmelerimiz, dördüncü tercihimiz de milli eğitimle ilgili kurumlarımızı ayakta tutmak. İflas eden işletmelerimizin kurtarılmasında kamu kaynaklarını kullanacağız. Tabi burada da taksitli yöntemler belirleyebiliriz. Aynı zamanda kamulaştırılan işletmenin borçlarını da kamu ile birlikte paylaşacak.  Bu şekilde çözümler üretmiş bulunuyoruz. Çünkü biz üretim odaklı çözümden yanayız. Sadaka odaklı çözümün sonu yok. Çünkü en sonunda o çözümde kaynakların yetersiz olduğunu öğreneceksiniz ve elleriniz kaldırıp koronavirüse teslim olacaksınız. Ama üretimi devam ettirmek suretiyle olan çözüm aynı zamanda insanlarımıza yardım da ulaştırılacak. Diyelim ücretsiz izine çıkartılan işçiler, üretim odaklı çözümde ücretsiz izine işçi çıkarılmayacak. Ama diyelim bazı istisnai durumlar olursa yoksul durumda olan, geçimini sağlamakta güçlük çeken insanlarımızın yardımına koşmak için de toplumsal yardımlar, halkçı devletin kurumları bunlar da işleyecek. Ama bu ikinci. Birincisi üretimi artıracağız ki bu insanlarımızın yardımına daha büyük paketlerle koşabilelim, işçimize memurumuza daha çok ücret verelim.” diye konuştu.

Bütün sektörlerde bir devletleştirme mi öneriyorsunuz yoksa bir plan dahilinde atıl kalanların mı kamulaştırılmasından bahsediyorsunuz sorusuna cevap veren Perinçek, “Devletleştirme değil bizim merkezi programımız ekmek teknesini korumak. Bunu yaparken devletleştirmeye  başvuruyoruz. Üretimi sürdürmek için kamulaştırma. Yani burada özel sektörün yetersiz kaldığı, hayatını devam ettiremediği alanlarda devletleştirmeden bahsediyoruz. Özel sektörü de düştüğü yerden kaldırıyor bu çözüm. İşçinin işsiz kalmasının da önüne geçiyor. Diğer türlü üretim duracak işçi işsiz kalacak ve sadaka gündeme gelecek. Bunun çözüm değil. Orada ne var dalkavukluk var. Bakın batıda büyük fikir adamları küreselleşme bitti, popülizm bitti diyorlar. Popülizm halkçılık değil halk avcılığı, halk dalkavukluğu. Bitti bunlar. Bunlar imkansızı, olmayanı dağıtma vaadinde bulunuyorlar. Halkı aldatıyorlar. Şimdi üretim başlıca kavram. Koronavirüsten üretmeden nasıl kurtulacaksınız, nasıl sağlık hizmeti sağlayacaksınız. O bakımdan milli savunmamızı ayakta tutmamız lazım, su uyur düşman uyumaz. Tank palet fabrikası çalışacak, Ethem Sancak tankları yapmaya devam edecek. Mermiler üretilecek, üniforma üretilecek.“ dedi.

Sokağa çıkma yasağının olduğu bir ortamda yaşamsal faaliyetlerin tamamının giderilemeyeceğini genel sokağa çıkma yasağının iflaslar getireceğini söyleyen Perinçek,” İnternette ekmek pişirebilir misiz ? selam yollanır, toplantılar yapılır, birçok hizmet internetten yapılabiliyor ama internette temel gıda maddeleri üretebilir misiniz ? Ayçiçeği, salatalık, buğday tohumları ekin bakalım internete çıkıyor mu? O bakımdan üretimi durdurarak bir çözüm yok. .İnternette insanları tedavi edebilir misiz? Onun için sokağa çıkma yasağını hararetle savunanlar hem koronavirüsün dostları hem de koronavirüsün belasına karşı çözümler üretmiyorlar. Geçici ya da sınırlı sokağa çıkma yasakları olabilir. Zaten oluyor. Ama siz genel bir sokağa çıkma bir yasağı yaparak en sonunda iflas edersiniz, pes edersiniz. Boş bıraktığınız sokaklara mağlup olursunuz. O bakımdan bu sadakacı takımı ve Türkiye’yi zora sokmak isteyenler sokağa çıkma yasağı diye tutturdular. Türkiye bu bela karşısında tedbirsiz kalsın, üretimini sürdürmesin, bunalım büyüsün, feryatlar büyüsün, ağlayanlar çoğalsın, onlar da buradan kar üretme hayali içerisindeler. Bu çok yanlış. Onun için koronavirüs belası karşısında da bizim birinci meselemiz gıda güvenliğini sağlamak için ekmek teknesini ayakta tutmaktır. Üretim çarkını çevirmektir. Hizmetleri yürütebilmektir. Ama burada neyle karşı karşıyayız, burada öncelikler saptayacağız. Hayatta da bütün işleri yaparken bir sıralama yapıyoruz. Devlet yönetimi ve siyaset dediğiniz şeyde sonuçta sıralamakla başlar. Bugün sorun sokağa çıkma yasağı değil, Türkiye’nin borç batağından çıkması için öncelikleri sıralamak ve nasıl aydınlığa çıkacağımızın planını yapmaktır.” İfadelerini kullandı.

Bu süreçte muhalefet yapmak yerine yapıcı olmak lazım Vatan Partisi bu sürece hazırdır  diyen Perinçek, “Vatan Partisi bugün Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve insanlığa karşı sorumluluk taşıyor. Bu sorumluluk da en başta yapıcı olmaktır. Çünkü büyük bir belayla karşı karşıyayız. Bir krizin içerisindeyiz. Burada sorumlu olacak ve devlet gibi davranacağız. Hükümetteyiz gibi davranıyoruz. Tabi yetersizlikler var, bizim programımızla ve uygulanan program arasında farklıklar var. Ama bugün memnuniyetle şunu görüyoruz. İyi niyetli bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde hükümet sorunları çözmek için doğru anlayışlara yöneliyoruz. Yani en başta halkın fedakarlığını seferber etmek, halkı örgütlemek, halka dayanmak, toplum disiplini, devlet disiplini uygulamak çizgisine girildiğini görüyoruz. Yardımlaşmaya dayalı, fabrikaları ayakta tutmaya dayalı, tarımın da bütün potansiyelini değerlendirmeye yönelik anlayışların da günceme geldiğini görüyoruz. Biz Vatan Partisi olarak programımızla Türkiye’nin önünde çözüm olduğumuzu, çözümlere ışık tuttuğumuzu görüyoruz. Programımız var, siyasetlerimiz var, kadrolarımız var, gençliğimiz var. O bakımdan Türkiye’nin önünde bulunan sorunlara karşı sorumlu davranıyoruz. Hükümetin yaptığı hataya karşı biz yapmışız gibi eleştiriyoruz. Eleştirmekle kalmıyoruz , daha çok da şöyle yapalım böyle yapalım şöyle daha verimli olur diyoruz. O bakımdan tutumuz yapıcılıktır. Muhaliflik kompleksine kapılmış, muhalif hapishanesine girmiş değiliz. Tam tersine sorumlu, iktidara aday, Türkiye’yi yönetmeye aday önerilerimizi Türkiye’nin önüne koyuyoruz Burada bunlardan yararlanıldığını, benimsendiğini görüyoruz. Bu da bir erdem.“ diye konuştu.

Para basma önerilerine gündeme getirenin Vatan Partisi olduğunu vurgulayan ve bu sürece partisinin hazır olduğunu  Perinçek , “Para basma gündeme gelince biz bir fikir açıklamadık. Para basmayı gündeme getiren Vatan Partisi.  Bunu da gündeme telaş içerisinde, başımıza bu bela gelince gündeme getirmedik. Bakın üretim devrimi programımızın 18. Maddesinde biz zorluklarla karşı karşıya gelineceğini bildiğimiz için çözümleri sıraladık. Buna göre “şu anda merkez bankasının ekonomiye karşılık gelen banknotunun sadece yüzde 15’ini basmaktadır. Merkez Bankası Türkiye devletinin emriyle iç piyasadaki para dolaşımının bütününü karşılayan para basımında bulunacaktır.” demişiz. Vatan Partisi olarak bu sürece hazırız. Telaş, panik ve korku içerisinde değiliz. Türkiye’nin 1 trilyon dolar milli üretimi var. Ama piyasada dolaşan para bunun çok altında. Bunun devamlı IMF tarafından sınırlı tutulması isteniyor. Biliyorsunuz 1980 den sonra hepimiz ezberledik artık. IMF bize hep sıkı para politikası uygulayacaksınız dedi. Yani para basmayacaksınız, dedi. Para basmayın baskısı ve tehdidi bize dünyanın finans merkezlerinden Amerikan emperyalizminden geliyor. Çünkü biz para basmayacağız Türkiye’de dolar dolaşacak avro dolaşacak, Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan para miktarını da kenara itecekti. Dolar avro çarşılarda dolaşacak, tahta oturacak. Çünkü o zaman Amerika’ya ve Avrupa’ya haraç ödemiş olacağız. Bu durumda biz Amerika’ya yardım ediyoruz Amerika bize kredi vermiyor.“ diye konuştu.

Türkiye para bastığı zaman döviz kısıtlanacak mı sorularına cevap veren Perinçek, “Tabi kısıtlanacak. Aynı zamanda bankalardaki döviz mevduatı da rayiç bedel üzerinden Türk lirasına çevrilecek göreceksiniz. Bundan kaçınılmak mümkün değil. Burada cesur olmak lazım, bundan da kimsenin korkmasına gerek yok. Sonuçta alış gücü aynı olacak. Yani vatandaşın zarara uğraması söz konusu değil.“ dedi. 

Paraların üzerinde Lincoln değil Atatürk olacak diyen Perinçek, “Paraların üzerindeki resim değişecek. Paranın üzerindeki Washington, Lincoln resimlerinin yerine Atatürk resimleri konacak. Bu arada ithalatta kullanılacak döviz birikimlerinin korunmasına yönelik istisnai tedbirler de alınacaktır. Hem piyasanın para ihtiyacını karşılamak için hem ek bir vergi toplamak için bu gerekli. Çünkü para basınca da aynı zamanda vergi toplamış oluyorsunuz. Az parası olandan az çok parası olandan çok.“ ifadelerini kullandı.

Devlet yöneticilerinde halka sade yaşamıyla örnek olması gerektiğini vurgulayan Perinçek, “Halktan gelen çeşitli talepler var. Uçaklar, arabalar, maaşlar ile ilgili. Vatan Partisi olarak onların da yanındayız. Ama şunu da belirtelim, onlarla yaratacağımız kaynaklar Türkiye’nin sorunlarını çözmez. Sadece devlet yönetimindeki israfı ortadan kaldırarak büyük sorunları çözemeyiz. Neyi sağlarız bir manevi ortaklık, bir kader birlikteliği sağlamış oluruz. Hz. Muhammed’in çok güzel bir sözü var “ Yöneticileri zengin ölen milletler yoksul milletlerdir, yöneticileri fakir ölen milletler zengin milletlerdir” bu çok çok önemli. Ülkede üretilen ürünler hükümetler tarafından paylaştırılıyor. Burada yöneticilerimizin sade yaşaması önemli. Tasarruf önemli fakat devletin kararları ile tasarruf burada önemli olan. Bugün tasarruf oranımız yüzde 12’lere kadar düşmüş, devletin yüzde 25'e çıkarması lazım tasarrufu. Bu tasarruf yatırıma yöneltilmeli. Oran artarsa üretimi da artırırız. O zaman işçiye memura daha çok ücret verebiliriz.“ diye konuştu.

ulusal.com.tr