23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda 100. Yıl Marşı'yla, daha sonra korona günlerinde üretimin, tarımın önemini vurgulamak için Türkiye'yi Köy Enstitüleri'nin Ziraat Marşı'yla buluşturdular. Bizde, Türk sanatçısının, aydınının memleketine, milletine olan sorumluluğunu yerine getiren, Türkiye'nin çıkış yolunun üretimde olduğunun altını çizen ve bunun için üreten sanatçılarımızı okuyucularımızla buluşturuyoruz. Türkiye'ye sırtını dönen, Türk milletini küçümseyen, neoliberal ve postmodern dayatmalara karşı, köylüden sanatçı yaratan Köy Enstitülerini vurgulayan, Anadolu insanına güvenen, üretimin önemini vurgulayan keman virtüözü Cihat Aşkın ve opera sanatçısı Burak Bilgili ile Ziraat Marşı'na, korona günlerinde sanatın durumuna, Türkiye'de sanatçının üzerine düşen görevlere ve yeni projeleri üzerine konuştuk.
CAKA'NIN KAYDI IŞIK OLDU
- Ziraat Marşı'nı tekrar kaydetme fikri nasıl ortaya çıktı?
Cihat Aşkın: Ziraat Marşı, Adnan Saygun'un bestesini yaptığı, Behçet Kemal Çağların sözlerini yazdığı eski bir marş. Bizim Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları'nın (CAKA) yaz ve kış okulları var. Bunların sonunda bir gala konseri yapıyoruz. Bir kaç yıl önce bu konseri yaparken kemancı arkadaşımız Ozan Sari, ''Hocam ben bunu düzenlesem, orkestra ile çalsak nasıl olur'' dedi. Ben de o zaman ilk kez dinledim ve çok hoşuma gitti. Sonra CAKA Flarmoni Orkestrası olarak sözsüz olarak kış okulumuzun kapanışında seslendirdik. Sonrasında Ziraat Marşı'nı ara ara seslendirdik. Bizim bayrağımızı dünya operalarında gururla taşıyan, önemli ses sanatçısı Burak Bilgili'yle geçen yıldan beri sık yanyana geliyoruz. Sohbetlerimizde projeler de çıkıyor. 23 Nisan'da ''100 Yılın Çocukları'' isimli marşı ortaya koyduk. Bestesini ve sözlerini kendimiz yaptık. Sonrasında farklı projeler üzerine fikir alışverişi yapıyorduk. Burak, Ziraat Marşı'nı yapmayı önerdi. Bizim daha önce seslendirdiğimiz halinin üzerine Burak Bilgili'nin idaresindeki Genç Operacılar Korosu da eklendi. Çok titiz bir çalışmayla bu eser tekrar seslendirildi. Aynı zamanda eserin ilk profesyonel kaydı da oluşmuş oldu. Burak'a çok teşekkür ederim, onun içindeki azim olmasa bu marş, sözleriyle birlikte ortaya konulamazdı.
Burak Bilgili: CAKA'nın kaydı bana yol gösterdi, ışık oldu. Cihat ağabeyin ışığı her zaman bize, gençlere renk veriyor. O bir öncü. Sanatçının topluma ufuk açması lazım. Biz evde oturup, sadece korona üzerine konuşamayız. Biz üretime devam ediyoruz. Ve diyoruzki, yaşasın üretim, yaşasın ziraat. Çünkü ziraat çok önemli, bunu bütün dünya anlamış durumda, ülkemizin de anlamasını istiyoruz. Umarım bunu da göreceklerdir. Türkiye'de inanılmaz tarım imkanları var. Bu imkanımızı korona günlerinde dile getirdik. Biz seslerimizi, Cihat ağabeyler enstrümanlarını katarak tek ses olduk.
'YAŞASIN ÜRETİM YAŞASIN ZİRAAT'
- Ziraat Marşı'nı tekrar sunarak vermek istediğiniz mesaj nedir?
Cihat Aşkın: Dünyada baş gösteren koronavirüs krizi, aslında ülkelerin kendi kendilerine yetmeleri noktasında fikir verdi bizlere. Güçlü sandığımız Avrupa ülkeleri kırılıp geçerken, biz daha az zararla geçiriyoruz. Bunun sebebinin, bizim kendi gelenek ve göreneklerimizden oratya çıkan tarıma ve ziraate verdiğimiz önem olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman tarıma ve ziraate önem vermeyi unutuyoruz ama korona tekrar bize gösterdi. Sanatçılar olarak, topraktan yetiştirdiklerimizin meyve vermesini, kendimize yetmeyi ve dünyaya da yardım etmeyi istiyoruz. Ziraat Marşı da bugünler de yerli üretim bilincini bize hatırlatıyor, bu sebeple çok önemli bir eser.
Burak Bilgili: Ben en başta söylediğimi yine tekrar edicem, yaşasın üretim yaşasın ziraat.
'DÜNYANIN EN İLERİ EĞİTİM SİSTEMLERİNDEN'
- Köy Enstitüleri'nin Türkiye'nin aydınlanmasında ve üretimindeki önemini nasıl yorumluyorsunuz? Köy Enstitüleri için neler söylemek istersiniz?
Burak Bilgili: Köy Enstitüleri en iyi projelerden biri, öğrenme modeli. Birçok yazarın, sanatçının yetiştiği bir model.
Cihat Aşkın: Geçenlerde bir haberde gördüm, Atatürk'ün kendi eliyle çizdiği Cumhuriyet Köyü projesi Danimarka'da uygulanmış. Köy Enstitüleri çok güzel bir proje. O yıllarda bütün dünya ekonomik buhran ve savaş hazırlığı içindeyken, Türkiye'nin bir toplumsal kalkınma içerisinde, yaparak öğrenme modelini gündemine alması, dünyanın en ileri eğitim sistemlerinden biri. Amerika İngiltere gibi dünyanın birçok ülkesinden eğitim uzmanları geldiler, incelediler ve çok önemli bir model olduğunu belirttiler. Aslında bu bizim geleniğimizde var, bizim köylerimizde imece vardır. Köy Enstitüleri, eğitim köylüye götüren, köyün ihtiyacını köylünün üretimiyle sağlayarak ekonomik kalkınmaya hizmet eden çok ileri bir eğitim reformu. Sadece ziraat kalkınması değil aynı zamanda kültür de inşa etmiştir. Çok önemli yazarlar, şairler, sanatçılar yetiştirmiştir. Yetenekli, üretken Anadolu insanına böyle hizmet verilmesi bize ışık olmuştur. İnanıyorumki bu felsefe, yani Anadolu'dan yetişen ürünlerin dünyaya açılımı devam edecek. Biz sanatçılar da buna önderlik edeceğiz.
ÜLKEMİZİN HER YERİNE ULAŞMALIYIZ
- Bugünün Türkiye'sinde sanatçıların üzerine düşen görevler nelerdir?
Burak Bilgili: Bizim yaptığımız müzik, toplumsal bilincin farkındalığını arttırmak. Bizim Türk olarak özümüzü tekrar hatırlamamız lazım. İşte Atatürk'ün büyük çabalar sarf ettiği muhteşem köy projesi, Gazi Orman Çiftliği. Anadolu'dan çok büyük insanlar yetişti, bunu tekrar hatırlatmamız lazım. Sanatçılar topluma her zaman örnek olmalı. Biz insanlarımıza sesimizle ulaşmaya çalışıyoruz. Daima üretmeye devam etmeliyiz.
Cihat Aşkın: Sanatçıların bu dönemde insanlara umut vermesi gerekiyor. Koronavirüsle korku, panik oluştu. Ama sanatçılar her zaman geleceği gösterirler, ışık tutarlar. Biz sanatı araç olarak yapıyoruz. Sanat, insanları doğruluğa, iyiliğe ve güzelliğe götürmek için bir yol. Sanatımızla bunları vermeliyiz. Bunu da küçük bir zümreye değil, genele vermemiz gerekir. Ülkemizin her yerine, dünyaya ulaştırmalıyız. Biz 23 Nisan'da da Süreyya Operası'nda bir konser verdik. Orada da hem halk ezgilerimizi hem de Beethoven'ın Neşeye Övgü'sünü icra ettik. Bu baktığımız zaman Türkiye'den bir insanın dünyaya çağrısı. Sanatçı, toplumun genelini gözeterek iyiliği için yapılacak hareketleri, sanatıyla ifade etmeli.
SANATÇILAR İÇİN İÇ EĞİTİM DÖNEMİ
- Koronavirüs salgınının sanatın üretimine, konu seçimine, sunuluşuna ne gibi etkileri olacak?
Cihat Aşkın: Koronayı iki şekilde değerlendirmek lazım. Bir tanesi toplumun kendini evlerine hapsetmesi ve kendi kendilerini kontrol ederek hastalığa yakalanmayacak olmasını öğretmesi. Aslında insan bugüne kadar kendini korumadı. Çünkü doğaya zarar verdik, hayvanlara eziyet ettik ve insani vasıflarımızı kaybettik. Şimdi doğa yeniden kendine geliyor. Bu dönemde insanın düşünmesi, ders çıkarması açısından önemli.
Öte taraftan sanatın artık dijitalize olması gibi bir durum söz konusu. İletişim araçlarının önemini bir kez daha kavradık. Soyal medyanın, teknolojinin doğru kullanıldığı taktirde insanlığa iyi hizmet verebileceğini gördük. Sanatçılar içinde, kendi şarkılarını yapma, heykellerini yontma, resimlerini yapma imkanı verdi. Salgın dönemi sanatçılara bir iç eğitim oldu.
Burak Bilgili: Evde kaldık kendi özümüze döndük. Evde kal, doğanın sesini duy diyorum. Doğa çok güzel ses veriyor bize. Hiç duymadığımız hayvanların sesini duymaya başladık. Doğada neşe ve mutluluk var. Evde kalmak, vefa duygusunu da daha çok öne çıkardı. Bizlere daha çok üretme fırsatı verdi. Cihat Ağabey internet üzerinden canlı konserler veriyor, ben de opera platformunda operayı insanlarımıza tanıtmaya başladım. Operanın bağırmak olmadığını, güzel sesler çıkarmaya çalıştığımızı, topluma bilinç katmak istediğimizi, kucaklayıcı sanat olduğumuzu anlatılıyorum. Salgın bize önemli bir mesaj verdi, doğayla birlikte var olmamızın gerekliliğini gösterdi. Tekrar üretmeyi öğretti, insanlar evlerinde yeniden ekmek yapmaya, güzel yemekler başladı. Birbirimizi özlemeyi öğretti. Biz sanatçılar üretmeye devam ediyoruz, yaşasın üretim.
SADECE ELEŞTİRİ DEĞİL ÜRETİM YAPMALIYIZ
- Plastik sanatlardan, tiyatroya, sinemaya, müziğe kadar koronavirüs sürecenin sanat dünyasını ve sanatçıları da krizle karşı karşıya getirdiğini gözlemliyoruz. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz, sanat dünyasının bu salgından en az zararla çıkması için devletin ve kamunun üzerine düşen görevler nelerdir?
Cihat Aşkın: Sanatın her zaman insanların emrinde olması lazım. Devlet örgütlü çalışır ve örgütlü çalışan krizi atlatabilir. Sanatın gücü çok önemli. Devletin sanat kurumlarının şu an bir araya gelmesinin olanağı yok tabii. Çünkü o meslektaşlarımızın can güvenliğini tehlikeya atar. Ama sanatçıların organize edilip, milletin emrine sunulması için çalışmaların yapılması gerekir. Maddi açıdan da devlete bağlı kurumlarda çalışanlar maaş alıyorlar ama maalesef bağlı olmayan sanatçılar bu süreçte çok mağdur oldular. Kültür ve müzik bir de en son akla geliyor. Daima eğlence aracı olarak görülüyor. Bunu yıkmamız lazım. Bunlar sanat ihtiyacı, insanları düşündüren, iyiliğe, güzelliğe götüren unsurlar. Devletin, belediyelerin çalışmalar yaparak müzisyenleri ücretlendirecekleri bir oluşum yaratması gerekiyor. Biz arkadaşlarımızla kafa kafaya verdik. Yardım konserleri yapamayı düşündük. Ancak belli hukiki sakıncalardan ötürü bunu yapamadık.
Burak Bilgili: Dünyada bir kriz var. Shakespeare, veba zamanında inanılmaz çalışmış ve üretmiş. Onun da maddi durumları çok kötüymüş. Bence sanatçılarımız maddiyatın dışında da üretime daha çok yer vemeli. Çünkü insanlar da bir proje görmeyi tercih ederler. Bu da onlara bir yol gösterecektir. Dijital oratmda konserler düzenlenip, sanatçılara destek olunabilir. Devletin şu an 'Sanat Cepte' uygulaması var. Buraya opera sanatçıları sürekli kayıtlarını atıyorlar. Bizim işimiz sadece eleştiri yapmak değil üretmek. Sadece eleştirirsek ilerleyemeyiz. Pozitif düşünerek, kendimizi motive etmemiz gerekiyor.
'ÇEVRİMİÇİ SİSTEME GEÇİYORUZ'
- Cihat hocam CAKA'dan biraz bahsedermisiniz? Nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?
Cihat Aşkın: Biz çalışmalarımızı çevrimiçi olarak yapmaya başladık, www.caka.info adresi üzerinden. Normalde 14 yaşına kadar olan küçük arkadaşlarımızı projeye dahil ediyoruz. Yakın zamanda elektronik eğitim kitaplarımız ortaya çıkacak. Onları takip ederek, üye olabilirler. Eskiden farklı şehirlerde, proje şubeleri halinde yapıyorduk. Ama bundan sonra çevrimiçi sisteme geçiyoruz.
- Burak hocam, opera sanatçısı gençlere neler söylemek istersiniz, tavsiyeleriniz nelerdir?
Burak Bilgili: Hergün egzersiz yapmaya devam etmeleri lazım. Ses çalışılmadıkça geriye gider. Bu dönemde de opera sanatçılarının sıkı çalışması lazım. Biz çevrimiçi etkinlikler yapıyoruz onları takip edebilirler. Ne olursa olsun biz sanatçıların çalışması lazım. Eğer evde oturup kendinizi salarsanız, kendinize de çevrenize de faydanız olmaz.
19 MAYIS'A GENÇLİK ŞARKISI
- Yakın zaman için planladığınız başka projeler de var mı?
Burak Bilgili: Yakın zamanda bir gençlik şarkısı yapacağız.
Cihat Aşkın: 19 Mayıs için gençlik şarkısı yapacağız, çalışmalarına başladık. İdealist bir amaçla yapıyoruz. Dolasıyla yakın zamanda yeni bir eser de sunacağız.
'BAŞARILI ÖĞRENCİLER YETİŞTİREREK MEMLEKETE FAYDA SAĞLARIZ'
- Cihat hocam, Cumhuriyetimizin 75 yılı için Türk sanatçıların keman eserlerini araştırdınız, ortaya çıkardınız, seslendirdiniz. 100. yılımıza özel bir projeniz var mı?
Cihat Aşkın: Bütün projelerim bir hayat projesi. 100. yıl için bugüne kadar yaptığım bütün kurumlaşmaların hayata geçmesini hedefliyorum. Bunlar hayata geçirerek, memleketimizin farklı yerlerindeki çocuklarımızın dünya yıldızı olabilmelerini amaçlıyorum. Bu anlamda da çok mesafe katettik. Dolayısıyla gerek Burak gerek ben gerek diğer sanatçı arkadaşlarımız, kendinlerinin gösterdiği başarı gibi başarılı öğrenciler yetiştirerek memlekete fayda sağlayabilirler.
Burak Bilgili: Doğanın bir sürekliliği var. Bizler bunu sanatta da göstermeliyiz. Gençlerimize, çocuklarımıza yatırım yaparsak, başarıda devamlılık sağlarız. Cumhuriyetin 100. yılı için de bir proje ortaya konulması gerekiyor. Bizler toplumsal bilinci arttırmak için her zaman çalışacağız.
Aydınlık