Psikiyatrist Doç. Dr. Veysi Çeri’nin “oyuncak zehirlenmesi” adını verdiği bu durum literatüre girdi. Neuropsychiatric Investigation adlı bilimsel dergide yayımlanan makalede Çeri, “Seçim yapmak hepimiz için zor olsa da, çocuklar için bu, çok daha sıkıntılı olmakta ve söz konusu seçimler olduğunda çocuklar kolayca bunalmaktadır. Ortamda çok fazla oyuncak bulunduğunda, neyle oynayacağından emin olamayan bir çocuk, çoğu zaman hiçbir şey almadan oynamaya başlamakta ve çabucak sıkılarak oyun oynamayı bırakmaktadır” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Çeri, fazla oyuncak olan bir ortamın çocuğun oyun oynamasını azaltmanın yanında, yaratıcılık, ilgi ve motivasyonunu da olumsuz yönde etkilediğini belirtmek üzere “Oyuncak Zehirlenmesi” kavramını ileri sürdü.
Ailelerin oyuncakları sınıflayıp bazılarını ortamdan kaldırmasını öneren Çeri, bununla ilgili gruplandırma da önerdi: “a. Bilişsel gelişimi ve ince motor gelişimi hedefleyen oyuncaklar (Pazıl, lego, çizim araçları, kart oyunları, bulmacalar vs), b. Kaba motor hareketlerini hedef alan oyuncaklar (top, bisiklet, tırmanma), c. Sosyal/duygusal gelişimi ile dil gelişimini hedefleyen oyuncaklar (bebekler), d. Duysal gelişimi destekleyen oyuncaklar (değişik materyalden oluşan dokunsal oyuncaklar, kinetik kum, oyun hamuru vs) olarak dört ayrı sınıfta toplanarak farklı kutulara her bir oyuncak grubundan bazı oyucakların konması ve dönem dönem bu kutuların değiştirilerek çocukların farklı zamanlarda farklı oyuncaklarla oynaması sağlanabilir.”