ABD Başkanı Trump’ın Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilmesi kararını vermesi üzerine iç ve dış basından ve televizyonlardan gelen sorulara karşı özetle şunları söyledim:
Bu çekilme kararını ihtiyatla değerlendirmek gerekiyor. Bu çekilmenin takvimini, ne sonuç vereceğini, yansımalarının ne olacağını görmek için önümüzdeki günlerdeki gelişmeleri beklemek doğru olur. Ayrıca, Trump’ın kararını, Afganistan’daki Amerikan askerlerinin sayısını yarıya indirileceği yolundaki haberlerle birlikte değerlendirmek uygun olur.
Trump’ın açıklamasından hemen sonra ABD Savunma Bakanı Mattis’in görevinden istifa ettiği açıklayan mektubu yönetim içinde temel stratejik hedefler konusunda görüş ayrılıkları olduğunu ortaya koyuyor. Bununla birlikte Trump’ın açıklamasının ABD’nin Suriye’ye ve bölgeye yönelik stratejik hedeflerinin tamamen değiştiği anlamına geldiğini söylemek için henüz erkendir.
Özellikle dikkat çeken nokta Trump’ın açıklamasında Amerika’nın PYD’yi destekleme kararından vaz geçtiği anlamına gelecek bir ifade yer almamasıdır. PYD’nin PKK tarafından kurulan bir örgüt olduğu bazı Amerikan yetkililerince kabul edilmiş olmasına ve Uluslararası Af Örgütü’nün PYD’yi, işgal ettiği köylerdeki evleri yıkarak orada oturanların geri dönüşünü engellediği için savaş suçlusu ilan etmesine rağmen ABD’nin bu örgütü uzun zamandan beri askeri ve siyasi açıdan desteklemektedir. ABD’nin bu tutumunun değiştiğine hükmetmekte acele etmemek gerekir.
Daha bir ay önce Amerika’nın önemli düşünce kuruluşlarından Uluslararası İlişkiler Konseyi CFR, yayınladığı raporda PYD’den Amerika’nın müttefiki olarak söz etmişti. Kaldı ki, daha birkaç gün önce en üst düzeydeki ABD komutanları 40.000 kişilik bir silahlı gücü eğitmeyi hedeflerini açıklamışlardı.
Trump’ın ISİD’i düşman sayan ülkelerin de bu örgütle mücadelede sorumluluk üstlenmelerini beklediği anlaşılıyor. Basın haberlerine göre son zamanlarda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri PYD’ye destek için bazı birliklerini Deir el Zor bölgesine göndermiş, Suudi Arabistan ayrıca ISİD’le mücadelede kullanılmak üzere 100 milyon dolarlık yardımda bulunmuştu.
Aslında Suriye topraklarındaki bütün terör örgütleriyle mücadele etmek Suriye Hükümeti’nin görevi olmalıdır. Ancak Suriye bu sorumluluğu yerine getiremeyecek durumda olduğu takdirde diğer ülkelerin katkısı gündeme gelebilir.
Türkiye’den ve diğer ülkelerden beklenen Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermektir. Ancak kendi sınır güvenliğinin sağlanması için Türkiye’nin gerekli müdahalede bulunması uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkıdır. Türkiye sınırlarının güneyinde bir terör örgütünü değil, Suriye devletini görmek ister.
Suriye’ye yeni bir anayasa yapılması için başlatılan yeni anayasa hazırlığı çalışmalarında da dikkatli olmak gerekir. Amaç yeni ve demokratik bir anayasanın Suriye halkının özgür iradesiyle gerçekleştirilmesi olmalıdır. Bölgede huzurun ve güvenliğin yanı sıra demokrasinin yerleşmesi barışın da güvencesi olacaktır.
Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen