Okul çağı çocuğu kimdir?
Okul çağındaki çocuklar denilince aklımıza 612 yaş arası çocuklar gelir. Ancak değişen yaşam koşulları nedeniyle anaokuluna ve okula başlama yaşının daha erken dönemlere denk gelmesi söz konusu olabilir.
Okul çağı çocuklarının özellikleri nelerdir?
Ev hayatından dış dünyaya ve okul ortamına geçişin yaşandığı bu dönemde çocuklar fiziksel, zihinsel ve sosyal değişim ve gelişim göstermekte ve okul öncesi yıllara göre farklı ihtiyaçlara sahiptirler. Ailenin etkisi devam etse de, öğretmenler ve arkadaşlar gibi diğerlerinin de çocuğun gelişimi üzerinde önemli etkileri vardır.
Okuma yazmayı öğrenme, akran etkisi, fiziksel değişim, cinsiyet farkındalığı, grup oyunları, bireysel gelişim bu dönemin başlıca özellikleridir.
Okul çağındaki çocukları olan aileyi ne bekler?
Haber almanın daha kolay olduğu, ancak bilgi kirliliğinin bu kadar arttığı günümüz dünyasında sağlıklı/sağlıksız olarak nitelendirilen okul çocuklarının olası gelişim yörüngelerinin özelliklerini dikkate almak önemlidir.
Hem kreşte hem de okulun başında sorunlarla karşılaşan veliler genellikle ya sağlıksız bilgi kaynakları nedeniyle ciddi sıkıntılar içine giriyor ya da uygun olmayan yerlerde çözüm arıyor.
Bazen yardımın aranması gereken yerde yardım aramaktan kaçınır ve durumu görmezden gelir. Her iki yaklaşımın da çocuklara zarar vermesi kaçınılmazdır. Günümüzde vazgeçilmez hale gelen sosyal medya ile bile kişi kendi çocuklarından kişilik özellikleri ve aile yapısı ne olursa olsun tek tip bir büyüme, gelişme ve davranış özelliği beklemekte, sürekli akranlarını kıyaslamakta ve gelişim evrelerini masum ve masum olabilecekleri yorumlamaktadır.
Öncelikle her çocuğu bireysel olarak değerlendirmek, yaşıtlarıyla kıyaslamamak ve bazı gelişim özelliklerinde farklılık gösterebileceğini bilerek baskı yapmamak önemli olacaktır.
Okul çağındaki çocuk için ebeveynler ne yapmalı?
Temel yaşam, gıda, sağlık ve eğitim hakkı, özür dilemeden özenle yerine getirilmelidir. Koşulsuz sevildiklerini bilmeye ihtiyaç duydukları bu özel dönemde, ebeveynleri tarafından sevilmeleri ve sevildiğini hissetmeleri gerekir. Yine ev ortamını korkmadan kendilerini ifade edebilecekleri birincil alan haline getirmeye çalışılmalıdır.
Fikirlerine saygı duyulmalı, sadece akademik başarıları değil, yaşamları hakkında sorular sorulmalı, söyledikleri dinlenmeli, alay edilmemeli, küçümsenmemelidir. Sordukları sorulara özenle cevap verilmeli, merakları giderilmemeli, çocuklar aldatılmamalıdır. Zamanlarının sorumluluğunu almalı ve ailede değerli olduklarını hissetmelerine yardımcı olunmalıdır.
Ancak devir sırasında kaldıramayacakları yükler omuzlarına yüklenmemelidir. Spor ya da müzik gibi hobi alanlarında kendilerinin seçecekleri ve ebeveynlerinin dikte etmediği bir alan varsa, bu beceriler mümkün olduğunca teşvik edilmelidir. Ne olursa olsun, onların hala çocuk oldukları ve fiziksel ve duygusal olarak yetişkin yetkinliğinden yoksun oldukları her zaman akılda tutulmalıdır.
Çocuklara karşı sabırlı olunmalı, herhangi bir sorun olduğunda ehil ve yetkili kişilerden yardım istemekten çekinmemelisiniz. Ve hepsinden önemlisi, sadece dil açısından değil, davranış açısından da çocuklara rol model olmaya çalışılmalıdır.