Mavi Vatan'ın mimarları Mavi Vatan savaşını anlattı
Yunanistan "silahsızlandırma" şartı olan Meis adasının ardından önceki gün hemen yanındaki Karaada'ya da asker çıkarmıştı. Yunanistan'ın hukusuz adımının ardından adalar sorunu yeniden gündeme geldi.
Başakşehir Üniversitesi Denizcilik Global Araştırmalar Merkezi Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Meis Adası hariç bölgedeki diğer ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Türkiye’nin egemenliğinin devam ettiğini belge ve haritalarla yeniden ortaya koydu.
Bu gerçekliklerin Yunanistan’ın Meis Adasının münhasır ekonomik bölgesi olduğuna dair iddiasını da ortadan kaldırdığını belirten Yaycı, "Zira Fener Adası ve Kara Ada MEİS adasının bu bakımdan batı, güney ve doğusunu kapatmaktadır" dedi.
Yaycı'nın adalar incelemesi şöyle:
a. Lozan Barış Andlaşması’nın 15’nci maddesi ile Menteşe Adaları ve bağlı adacıkları ile MEİS Adası İtalya’ya devredilmiştir.
b. Lozan Barış Andlaşması’nın 16’ncı maddesine dayanılarak hazırlanan 4 Ocak 1932 Sözleşmesinin 3’ncü maddesi gereğince Kara Ada (Rho Adası ya da St.Georges) ve Fener Adası ismen sayılarak İtalya’ya devredilmiştir.
04 Ocak 1932 tarihli Türkiyeİtalya Arasında Anadolu Kıyısı ile Meis Adası Arasında Karasularının Sınırlandırılması ve Bodrum Karşısındaki Kara Ada’nın Egemenliği Konusunda Sözleşme.
c.Lozan Barış Andlaşması’nın 15’nci maddesi ile sadece MEİS adası İtalya’ya devredilmiştir. Halbuki Türkiye’nin masada bulunmadığı 1947 Paris Barış Andlaşması ile MEİS ve bitişik adacıkları Yunanistan’a devredilmek istenmiştir.
ç. Lozan Barış Andlaşması’nın 15’inci maddesi, Meis hariç, sayılan diğer 13 adaya ‘bağlı adacıkları’ İtalya’ya verirken, Paris Barış Adlaşması’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, MEİS dahil maddede sayılan 14 adaya ‘bitişik adacıklar’ Yunanistan’a devredilmiştir. Görüldüğü gibi iki andlaşmanın kullandığı terimler birbirinden farklıdır.
d. Diğer taraftan, 1947 Paris Barış Adlaşması’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre İtalya’dan alınarak Yunanistan’a devredilen 13 ada ile birlikte MEİS Adası’nın bağlı/bitişik adacıkları hangilerinin olduğu da açık değildir.
e. Esasında Lozan Andlaşması’nın 16’ncı maddesi gereğince bu adaların devrinde Türkiye’nin onayının alınması gerekirdi (Kıbrıs örneğinde olduğu gibi).
f. 4 Ocak 1932 Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesi gereğince ismen sayılarak İtalya’ya devredilen Kara Ada ve Fener Adası, 1947 Paris Barış Andlaşması’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, İtalya’dan alınarak Yunanistan’a ismen sayılarak devredilen adalar arasında sayılmamıştır.
g. Böyle bir durumda Türkiye tarafından İtalya’ya devredildiği halde İtalya tarafından Yunanistan’a devredilmeyen adacıkların varlığından söz etmek gerekir.
ğ. Ancak, bu adacıkların tümünün 1947 Paris Andlaşması ile İtalya’dan alındığı da bir vakıadır. O zaman da İtalya’nın hakimiyetinin sona erdirildiği ancak diğer herhangi bir devletin hakimiyetine verilmeyen adacıkların varlığından söz etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
h. Yunanistan da bu eksikliğin farkına varmış ve 1947 Paris Barış Andlaşması görüşmeleri esnasında 14’üncü maddede 4 Ocak 1932 Sözleşmesi ile geçerli hukuki nitelik taşımayan 28 Aralık 1932 sözleşmesine atıfta bulunulmasını ısrarla talep etmiştir. Ancak SSCB; Türkiye’nin masada olmadığını ve 28 Aralık 1932 Sözleşmesinin hukuki geçerlilik kazanmadığını ifade ederek bu talepleri reddetmiştir. Dolayısıyla, 1947 Paris Barış Andlaşması’nda ne 4 Ocak 1932 sözleşmesi ne de 28 Aralık 1932 protokolüne atıfta bulunulmuştur.
04 Ocak 1932 Tarihli Sözleşmeye Göre Sınırları Gösteren Harita.
ı. Zira 28 Aralık 1932’de tanzim edilen belge esasında bir toplantı tutanağıdır. Toplantı tutanağına hukuken geçerli bir andlaşma hüviyeti kazandırılması amacıyla, 04 Ocak 1933 ve 08 Ocak 1937 tarihleri arasında Türk Dışişleri Bakanlığı ile İtalya’nın Ankara Büyükelçiliği arasında karşılıklı yazışmalar yapılmış, ancak toplam dokuz mektuptan oluşan bu yazışmalardan da bir netice alınamamıştır. Bu nedenlerle, 28 Aralık 1932 tarihli toplantı tutanağı, uluslararası bir andlaşma niteliği kazanmamıştır. Dolayısıyla, hukuken geçersiz bir belgedir. Ayrıca, 1947 Paris Barış Andlaşması’ndan sonra Yunanistan müteaddit olarak 1962’ye kadar bu tutanağın muhtevasının onaylandığının teyidi için Türk Dışişleri Bakanlığına soru notaları vermiştir. Bu da Yunanistan’ın şüphesini açıkça göstermektedir.
i. Bu durumda, 4 Ocak 1932 Sözleşmesine atıfta bulunulmadan bitişik adacıkların hangilerinin olduğu belli olamaz ve bu durumda geçerli olan andlaşma Lozan Barış Andlaşması ve ilgili 15’nci maddesi olacaktır. 15’nci maddeye göre ise sadece MEİS adası İtalya’ya devredilmiştir.
j. Dolayısıyla, Lozan Andlaşması’na göre İtalya’nın sahip olduğundan fazlasını 1947 Paris Barış Andlaşması ile Yunanistan’a Türkiye’nin onayı olmadan devretmek hukuken mümkün değildir. Uluslararası hukuka göre hiçbir devlet sahip olduğu haklardan fazlasını bir başkasına devredemez “nemo plus juris transfere potest quam ipse habet”.
k. Eğer MEİS Adası dışındaki bahse konu bu adalar üzerindeki İtalyan egemenliği 1947 Paris Barış Andlaşması ile sona erdirilmiş ise, o zaman orijinal sahibi Osmanlı Devleti’nin halefi Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiş olması gerekir.
l. Bu durumda, MEİS Adası hariç bölgedeki diğer ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Türkiye’nin egemenliği devam etmektedir. Bu gerçeklik Yunanistan’ın MEİS Adasının münhasır ekonomik bölgesi olduğuna dair iddiasını da ortadan kaldırır. Zira Fener Adası ve Kara Ada MEİS adasının bu bakımdan batı, güney ve doğusunu kapatmaktadır.