NATO, yaklaşık 30 bin asker, yüzlerce uçak ve geminin katılımıyla Norveç'te tatbikat düzenliyor. “Soğuk Mukabele 2022” tatbikatı mart ve nisan boyunca sürecek. Harekete geçen Rusya NATO'nun tatbikatını takip etmek üzere bazı gemilerini Finlandiya açıklarına gönderdi.
TEVFİK KADAN
NATO, yaklaşık 30 bin asker, yüzlerce uçak ve geminin katılımıyla Norveç'te tatbikat düzenliyor.
Mart ve nisan boyunca sürecek “Soğuk Mukabele 2022” (Cold Response 2022) tatbikatına, Avrupa ve Kuzey Amerika'dan NATO müttefiklerinin yanı sıra İttifak'ın ortakları İsveç ve Finlandiya'dan askerler de katılıyor.
Hava, kara ve deniz unsurlarının tatbikatında 27 ülkeden 30 bin asker, 220 uçak ve 50'den fazla gemi, soğuk hava koşulları ve zorlu arazide eğitimler yapıyor. Tatbikatta, “Norveç'in saldırıya uğradığı ve İttifak Anlaşması'nın toplu savunmayı öngören 5. maddesinin harekete geçirildiği” senaryo uygulanıyor.
NATO'dan yapılan açıklamada, tatbikatın savunma amaçlı olduğu, uzun süre önce planlandığı, Rusya'nın Ukrayna operasyonuyla bağlantılı olmadığı vurgulandı.
NATO müttefiklerinin tatbikatlarda şeffaf davrandığı ve uluslararası taahhütlere saygı gösterdiği belirtilen açıklamada, “Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı üyesi tüm ülkelerden gözlemciler Soğuk Mukabele Tatbikatı'na davet edilmiştir ancak Rusya daveti reddetmiştir. Norveç gözlemciler için kayıtları 23 Mart'a kadar uzatmıştır.” ifadesi kullanıldı.
RUSYA'DAN 'AĞIR' YANIT
Rusya ise NATO'nun tatbikatını takip etmek üzere bazı gemilerini Finlandiya açıklarına gönderdi. Norveç Hava Kuvvetleri, iki Rus savaş gemisinin bölgede tespit edildiğini açıkladı. Gemilerin; Rus Kuzey Filosu'nun bayrak gemisi olan Kirov Sınıfı Pyotr Velikiy kruvazörü ile Udaloy Sınıfı Severomorsk destroyeri olduğu öğrenildi. Özellikle 'Büyük Petro' anlamına gelen Petr Velikiy ağır nükleer füze kruvazörü, Rus Donanması'nın en güçlü beş platformundan biri olarak gösteriliyor. 1998’de ordu envanterine giren kruvazörün, halen dünyanın en büyük savaş gemisi olduğu belirtiliyor. Geminin ‘tepeden tırnağa silahlı’ olduğu kaydedilirken, 20 adet P700 ‘Granit’ seyir füzesi, antidenizaltı füze sistemi, birkaç farklı ‘yerden havaya’ füze sistemi ve 10 adet 533mm torpido ile donatıldığı biliniyor. Son dönemde S400F hava savunma sistemi ve 3M22 ‘Tsirkon’ kanatlı hipersonik seyir füzesi ile de donatılması gündeme gelen geminin, bu modernizasyonun ardından çok daha ölümcül hale geleceği değerlendiriliyor.
DENİZE ÇIKIŞ İÇİN HAYATİ
Rusya'nın oldukça uzun kıyıları olmasına rağmen açık denizlere çıkış imkanı sınırlı bulunuyor. Kuzey Buz Denizi'nin yılın 10 ayı buzullarla kaplı olması, Rusların harekat alanını kısıtlıyor. Yalnızca Kuzey Atlas Akıntısı sayesinde Barents Denizi'nin güney kıyıları buzlardan arınmış durumda. Şimdi de bu bölge NATO tatbikatları ile erişime kapatılmaya çalışıyor.
Ruslar için St. Petersburg'dan Baltık Denizi'ne çıkış ise zaten Batı kampının çemberine girmek demek. Barents Denizi; Estonya, Litvanya, Letonya, Polonya, Almanya, Danimarka, İsveç ve Finlandiya ile çevrili bir kapalı deniz durumunda.
Rusya'nın donmayan tek denizi ise Karadeniz. Fakat burada Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle uçak gemisi yada nükleer denizaltı gibi hayati platformlar inşa edilemiyor.
EGE BAŞLI BAŞINA BİR BOĞAZ
Son dönemde, Rusya'nın açık denizlere çıkma ihtiyacı nedeniyle Türkiye'den boğazları alma arzusunun da yeniden depreştiği yönünde iddialar ortaya atılıyor. Buna temel olarak da 1939 yılında Stalin'in Türkiye'den boğazları istediği yalanı ileri sürülüyor. Halbuki ne Stalin boğazları istemişti, ne de şu an Rusların boğazları kontrol etmek gibi bir stratejik yaklaşımı bulunuyor. Buna en güzel yanıtı Rus Devlet Konseyi Üyesi Peter Durnovo veriyor. Boğazlardaki kısıtlamalar olmasa dahi güney yolunun tehlikeli olacağından bahseden Durnovo, Rusya'nın İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını alsa bile bu başarının stratejik bakımdan boş olacağını kaydediyor:
“Boğazlara hakim olmak bize açık denizlere bir çıkış sağlamayacaktır. Çünkü diğer tarafta, hemen hemen hepsi karasularından oluşan, üzerine bir çok ada serpiştirilmiş bir deniz vardır ki; örneğin İngiliz Donanması, boğazlar olsun ya da olmasın her giriş ve çıkışı bize kapatmakta hiçbir zorluk çekmez.”
Ünlü ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger da Durnovo'ya atıf yaparak, “Bu basit jeopolitik gerçeğin nasıl olup da İstanbul'u fethetmek isteyen 3 kuşak Rus'un ve onları önlemeye kararlı İngilizlerin gözünden kaçtığını anlamak bir sır olarak kalacaktır.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Nitekim Atatürk de “iki denizaltısı olması durumunda İngiliz ve Fransız donanmalarını Girit geçitlerinde durdurabileceğini ve Çanakkale'ye kadar gelemeyeceklerini” belirtiyordu.
3 bin ada, adacık ve kayalığın bulunduğu Ege Denizi'nde, çok sayıda dar geçit yer alıyor. Ege'nin çıkışında bulunan Girit adası ise diğer karalarla 50 mili aşmayan geçitler yaratıyor.
TRANSATLANTİK TEORİ
ABD'nin önce Sovyetleri şimdi de Rusya'yı izole etme planının temelleri 1946 yılındaki George Kennan imzalı “Long Telegram”a dayanıyor. Çevreleme Politikası (Containment Policy), ABD’nin Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından başlayarak izlediği ve SSCB’nin II. Dünya Savaşı sonrasında artan etkisini sınırlamayı hedefleyen doktrine verilen isim oldu. Doktrin, “yayılmacı eğilimleri durdurulduğunda komünist yönetimlerin çökmelerinin kaçınılmaz olacağını” ileri sürüyordu. Kennan’a göre, “Rus yayılmacı eğilimlerinin önü uzun erimli, sabırlı, ancak kararlı ve uyanık bir çevreleme yoluyla” alınabilirdi. Politikasının ilk somut örneği 12 Mart 1947’de açıklanan Truman Doktrini olmuş, Soğuk Savaş boyunca da ABD’nin küresel politikalarına biçim vermeyi sürdürmüştür. Fakat Kennan'dan Kissenger'a kadar pek çok önemli isim, daha sonra ABD'nin bu politikayı çok ileri götürdüğünü belirterek muhalefet etmeye başlamış ve ABD'nin sonunu hazırladığını dile getirmiştir.
'STALİN TÜRKİYE’DEN BOĞAZLARI İSTEDİ’ YALANI
SSCB lideri Joseph Stalin'in Türklerden boğazları istediği yönündeki iddialar, son dönemde televizyonlarda Rus karşıtlığını körüklemek için yeniden dillendirilmeye başladı. Teori Dergisi, Şubat 2005 sayısında belgeleriyle birlikte bu yalanı çürütmüştü. Mehmet Perinçek'in yayınladığı belgelere göre; Sovyetler Türkiye ile birlikte boğazları savunma talebinde bulunmuş, fakat resmi bir toprak talebini hiçbir zaman dillendirmemişti. Hatta Stalin, Oniki Ada ile Burgaz Limanı'nın Türkiye'ye verilmesini savunmuştu. Hatıratlardan ileri gitmeyen bu “Stalin boğazları istiyor” iddiası, Molotov'un 30 Mayıs 1953 tarihli şu notası ile çürütülüyordu:
“Son zamanlarda Sovyetler Birliği'nin komşu devletlerle ilişkileri meselesi ile meşgul olan Sovyet hükümeti, diğer meseleler arasında SovyetTürk ilişkilerinin durumuna da dikkat çevirmiştir. Bilindiği gibi, 1925 tarihli SovyetTürk muahedesinin süresinin sona ermesi ile ilgili olarak, SovyetTürk ilişkilerinin tanzimi meselesi birkaç sene evvel iki devlet temsilcilerinin resmi görüşmelerinde mevzubahis edilmişti. Bu görüşmelerde Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Türkiye'ye karşı bazı toprak iddiaları ve aynı veçhile Sovyet hükümetinin, Sovyetler Birliği'nin güvenliğine Karadeniz Boğazları cihetinden gelebilecek tehdidin bertaraf edilmesine müteallik mülahazaları da yer almış bulunuyordu. Türkiye hükümeti ve içtimai mahafıli bunları teessürle karşılamış ve bu da SovyetTürk ilişkileri üzerinde tesirini göstermekten hali kalmamıştı.
“İyi komşuluk ilişkilerinin korunması ve barış ve güvenliğin güçlendirilmesi namına Ermenistan ve Gürcistan hükümetleri Türkiye'ye karşı toprak iddialarından sarfa nazar etmeyi mümkün telakki etmişlerdir. Boğazlar meselesinde Sovyet hükümeti bu mesele hakkında eski noktai nazarını yeniden gözden geçirmiştir ve Sovyetler Birliği'nin Boğazlar cihetindeki güvenliğini Sovyetler Birliği için olduğu gibi Türkiye için de kabule şayan şartlar altında temin etmeyi mümkün addetmektedir. Bu suretle Sovyet hükümeti, Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye karşı hiçbir toprak iddiasında olmadığını beyan eder.”