31 Mart yerel seçimlerinde özellikle İstanbul’da yaşanan karmaşanın kodları gelecekte çok daha net anlaşılacak ve Türkiye’ye kurulan küresel kumpasın belki de miladı olarak tarihe geçecektir.
İstanbul’da “mazbata” kavgası sürerken ülkemizin Akdeniz’de büyük bir kuşatma altında olduğunu gözlerden ve gündemden kaçırıyoruz.
ABD; Fransa’yı da yanına alarak İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimine verdiği desteklerle Türkiye’yi yeni bulunan doğal gaz ve petrol rezervleriyle dolu Akdeniz’deki karasularımızdan atmak ve egemenliğimizi yok etmek istiyor.
Bunun toprağımızın fiili işgalinden hiç bir farkı yok!
Emperyalistler seçimler üzerinden ülkemize bir iç kargaşa yaşatmak istiyor.
Bu iç kargaşa ile Cumhur İttifakı’yla oluşturulan yerli ve milli iktidarı mümkünse indirmek, en azından gücünü kırmanın peşindeler.
Türkiye, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminde olduğu gibi içeriden ve dışarıdan büyük bir kuşatma altına alınmaya çalışılıyor.
İstanbul seçimlerinde yaşanan kılpayı tablo Dünyanın hangi demokratik ülkesinde olursa olsun hukuki itirazlara ve yeniden oyların sayılmasını gerektirir.
Bu durum AK Parti için de, CHP için de böyledir. Seçimi kıl payı Binali Yıldırım önde bitirseydi aynı durum CHP için de geçerli olacaktı.
ŞER GÜÇLER HAREKETE GEÇTİ
İstanbul’da yaşanan bu hukuki fiili durumu bir kargaşanın tohumu olarak ülkemize ve geleceğimize atmak isteyen FETÖ’den, PKK’ya kadar tüm şer güçler emperyalist ağalarının talimatıyla harekete geçmiş durumdalar.
Dün Fenerbahçe özelinde Türk Sporuna hakim olmak isteyen FETÖ’nün kumpasına “çok olumluyorum, çok olumluyorum” diyerek destek veren Ekrem İmamoğlu’nun, bugün “bana mazbatamı verin” çıkışıyla tribünleri harekete geçirmeye çalışması çok tehlikeli bir oyundur.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, İmamoğlu’nun “masumane gözüken” tribün tahriklerine karşı açık bir uyarıda bulunmuş ve “bundan belediye başkanı olmaz” demiştir.
Bahçeli’nin bu çıkışındaki gelecek öngörüsü emperyalistlerin medya borazanları tarafından küçümsenmek, yok sayılmak istense de, ülkemizin birlik ve beraberliğine, bütünlük ve dirliğine yönelik çok önemli bir hamledir.
AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı 24 Haziran Genel Seçimlerinin ardından 31 Mart Yerel Seçimlerinden de zaferle çıkmış ve yüzde 52’lik oyunu muhafaza etmiştir.
İşte emparyalistlerin tezgahını bozan tablo da budur.
HEDEF ERDOĞAN VE BAHÇELİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye’nin ali menfaatleri üzerine mezara kadar oluşturduğu kan kardeşliğini bozmak için büyük ve önemli tezgahlar hazırlanıyor.
Bu tezgahların yerel seçimlerde görüldüğü üzere AK Parti içerisinde de karşılığı bulunuyor.
AK Parti içerisinde MHP ile ittifaktan çok rahatsız olan kesimlerin varlığı herkesçe malumdur. AK Parti’nin dünkü hatalarının kalıntısı olan bu siyasi yapılanmanın aslında en büyük hedefi de Recep Tayyip Erdoğan.
AK parti’nin büyükşehirlerdeki kayıplarını MHP’ye ve Devlet Bahçeli’ye yükleyerek hem Erdoğan’a yaptıkları ihanetleri gözden kaçırmak ve örtmek istiyorlar hem de Erdoğan Bahçeli“kankiliğine” son vermeyi amaçlıyorlar.
“Demokratik açılım, barış, huzur, dünya bize kötü bakıyor” teraneleriyle Türkiye’nin yönetiminin direksiyonunun yerli ve milli ellerden alarak, emperyalistlerin eline geçmesini arzuluyorlar.
BAHÇELİ NOKTAYI KOYDU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin merkez partisi olan AK Parti’deki büyük değişimin önüne geçmek için hummalı bir çalışma içerisinde Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ile altan alta çalışan bu yuvalanmalar şimdi de Ekrem İmamoğlu’na yanaşmanın peşindeler.
Medyaya ve siyasi kulislere sürekli “Cumhur İttifakı bitti”, “Kaybın sorumlusu MHP” gibi bilgi ve haberler pompalanırken, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin son Kızılcahamam toplantısında yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Kankama laf söyletmem” demesi ve açık desteğini ilan etmesi, AK Parti içerisindeki yuvalanmaların sonlarının yakın olduğunun mesajıdır.
SAFLAR NETLEŞİYOR
Evet bugün Türkiye’de çok büyük tarihi bir ayrışma yaşanıyor.
Küresel emperyalist Batı güçleri Türkiye’yi NATO’dan atmak veyahut Türkiye’yi isteklerini kabul ettirecek bir yola sokmak istiyor.
Türkiye’ye atanan yeni Büyükelçisinin daha gelmeden müstemleke valisi gibi yaptığı açıklamalar, S400’le karşı parasını verdiğimiz F35’leri vermeyeceklerini ilan etmeler, demokratik seçimlerimize aleni müdahelelerin yanısıra içeriden “mazbatamı verin” çığlıklarıyla tribünleri, sokakları harekete geçirme çabaları gösteriyor ki, Türkiye’ye bir cisim yaklaşıyor.
Ve bu cisim yaklaştıkça Türkiye’deki tüm milli güçler ile NATO’cular, Gladyocular, FETÖ’cüler zeytinyağı ile suyun ayrışması gibi ayrışıyor, saflar netleşiyor.
NATO’CU ÇAKMALAR
Türkiyemizi bir bütün oldukça ele geçiremeyeceklerini çok iyi bilen emperyalistler bugün içerideki “elemanlarıyla”, “sahte demokrasi kahramanları yaratıp” ekonomik kriz ve sıkıntıları da fırsat bilerek halkımızı ucuz tezgahlarla, provokasyonlarla bir birine düşürüp bir yönetim kaosuna çekmek arzusundalar.
Gezi’de başaramadıklarını, MHP ve Bahçeli düşmanlığına batmış, NATO’ya teslim olmuş çakma başkan, abi, reis, abla görünümlü ağaların eliyle; ülkücüleri, Türk Milliyetçilerini planladıkları 2. Gezi ile sahaya sürmek için yanıp tutuşuyorlar.
Herkes hukuk içerisinde demokrasi içerisinde hakkını arayacaktır elbette ki, ancak; Türkiyemiz, halkımız, Türk Milletimiz ilmek ilmek örülen bu pis ve adi tezgaha düşmeyecek kadar feraset sahibidir.
Türk Milletinin varlığı, Türk Devleti’nin bekası için, Allahımız, vatanımız, geleceğimiz için tarafımız, safımız, kavgamız da belli.
NATO’cular da bilsin ki; Muhyi'nin bir Bektaşi nefesinde söylediği gibi;
sayılmayız parmağ ile
tükenmeyiz kırmağ ile
taşramızdan sormağ ile
kimse bilmez ahvalimiz.
Hakan Sönmez
Siyasetcafe.com
Genel Yayın Yönetmeni