Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü yada bilinen adıyla NATO, Türkiye'nin 1952'den bu yana güvenlik konseptini şekillendiren en önemli “İttifak” oldu. Sovyetler Birliği döneminde İttifak üyeleri arasında kutsal bir anlaşma varmışçasına görülen mutabakat, özellikle Sovyetler'in dağılmasından sonra giderek sorgulanmaya başlandı. “Ortak düşman”ın çöküşünün ardından İttifak'ın güncellenen amacı, hedefleri, sorumluluk sahası ve yöntemleri, İttifak üyelerini ikna edemedi. Gün geçtikçe NATO içindeki veto sayıları artarken, katkı payları da azaldı. 

NATO'nun güncel krizlerini incelerken, YÖK Tez Merkezi'nde bu konuda ülkemizde literatüre kazandırılan bazı çalışmaları inceledik. “NATO” kelimesi girilerek yapılan taramada, bugüne kadar 48 adet doktora tezi yazıldığını gördük. Bugün Dinçer Bayer imzalı “TürkYunan İlişkilerinde NATO'nun Tutumu ve Bunun TürkiyeNATO İlişkilerine Yansımaları” adlı çalışmadan bazı değerlendirmeleri aktaracağız. 

Çalışma kapsamında NATO'da görev yapmış yada çeşitli NATO programlarında yer almış 8 emekli subay ile mülakat yapılmış. Bu mülakatların tamamında, NATO'da alınan kararlarda ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin, diğer ülkelere göre daha ağırlıklı rolü olduğu ifade ediliyor. Bu da NATO'da her ne kadar eşit oy hakkı olsa da, neden bazı ülkelerin rahatça veto hakkını kullanamadığının sinyallerini veriyor. Çalışmada bu konuyla ilgili ilginç de bir örnek yer alıyor:

YUNAN SUBAYIN RAHATSIZLIĞI

“NATO'da görev yapan bütün ülkelere ait personel, NATO kararlarının milli menfaatleri ile uyumlu olması konusuna önem vermektedirler. Milli menfaatler çeliştiğinde, orta yol bulmada, ABD ve İngiltere, NATO kararlarında önemli bir ağırlığa sahiptir. NATO karargâhlarında da özellikle Amerika ve İngiltere gibi ülkelerin subayları daha fazla sayıda görev yapmaktadır. NATO'nun bölgesel komutanlıkları haricinde bütün büyük karargâhları ABD'li subaylar tarafından yönetilmektedir. “Örneğin, Yunan Albay Papadimitriou'nun ayrılış yazısının 5. paragrafında kullanmış olduğu ifadeler, Amerikalı ve İngiliz subayların Yunan, Türk ve İtalyan subaylarla koordine etmeden yapmış oldukları faaliyetlerden duyulan rahatsızlığı yansıtmaktadır: Amerikalılara ve İngilizlere; Yunanlar, İtalyanlar ve Türklerle oturarak, onların sorunlarını tartışmalarını ve daha sonra plan ve dokümanları hazırlamalarını, yoksa dokümanların kabul edilemez ve taslak durumda kalacaklarını özel olarak söyledim.”

'TÜRKİYE ÜVEY EVLAT'

Mülakat yapılan 8 subay, ağrılıklı olarak NATO karargahlarında Yunanlara ve Türklere farklı muamele yapıldığına tanık olduklarını beyan ediyor. Emekli subayların gözlemleri şöyle: 

◾AA'ya göre, Batı'da, Yunan medeniyetinin ve Hristiyanlığın etkisi ile Yunanlara karşı bir sempati vardır. Türklere ise önyargılı yaklaşılmaktadır. Ayrıca, Ermeni iddialarının da NATO'da görevli Türk subaylarının ve diplomatlarının saygınlığı üzerinde olumsuz bir etkisi vardır. NATO organlarında, kişisel ilişkilerde, Türklere karşı hep mesafeli davranılır. NATO’da, Türkleri nasıl olsa bir şekilde ikna edebiliriz, ancak Yunanları ikna edemeyiz ön kabulü vardır. NATO'da çalışan farklı milletlerden personel arasındaki kişisel ilişkiler, sorunlu konularda önemli rol oynamaktadır. NATO'nun gayri resmi mekanizmalarının en önünde gelen bu kişisel ilişkilerde Yunanlar, Türklere nazaran avantajlı bir durumda bulunmaktadır.

◾BA, Napoli'deki görevi süresince, aynı şubede görevli olan Yunan albay ile mücadele ve çekişme içerisinde olduğunu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların bir şekilde şubeye de yansımış olduğunu ifade etmekte, İngiliz şube müdürü ile bir diğer İngiliz albayın önyargılı davranışları nedeniyle zorluk yaşadığını anlatmaktadır. BA, Yunanistan'ın kültürel olarak diğer NATO ülkelerinin subaylarına daha yakın olduğunu ve bir Haçlı Seferi'nin halen devam etmekte olduğunu NATO görevi esnasında anladığını ve Türkiye'nin NATO'da üvey evlat olduğunu belirtmektedir.

◾CA, 19911994 yıllarında Napoli'de 3 yıl süresince Yunan subaylarla çok yakın çalıştığını, başlangıçta, Yunanlara sevgi ve dostlukla yaklaştığını, ancak tersini gördüğünü, o zaman görev yapan Yunan subayların, Türklere nefret derecesinde bir önyargı ile yaklaştığını ifade etmektedir. Bir Batılı için de Yunan medeniyeti ve din bağlamında bir Yunan, bir Türk'e göre bir adım öndedir.

'ABD VE NATO ÇATIŞMADAN FAYDALANIYOR'

◾DA'ya göre, genel olarak NATO'da Yunanistan her zaman kollanmıştır. İkna edici gerekçeler ile NATO'da yetkililerin karşısına çıksanız, onlar yine de hep Türkiye'nin taviz vermesini beklemişlerdir. Türkiye, politikalarında çok istikrarlı olamazken, Yunanistan, kendi milli menfaatlerini her zaman NATO'nun menfaatlerinin önüne koymuştur. Bu tutum, Türk ve Yunan subayların NATO karargâh faaliyetlerine de yansımıştır. 

◾EA'ya göre, NATO, TürkYunan çekişmesine kendi menfaatinden bakmakta, sorunun devam etmesinden rahatsızlık duymamaktadır. Başta ABD olmak üzere pek çok NATO ülkesi, Türkiye ile Yunanistan arasındaki çekişmeden faydalanmaktadır.

◾FA'ya göre, Yunanistan, antik çağdan beri Batılıların, özellikle Hristiyan dininden olanların ve Avrupa ülkelerindeki düşünürlerin saygı duyduğu bir yerdir. Batılı düşünürler edebi olarak da hep Yunan medeniyetini öne çıkararak, Yunanistan'ın Batı'daki imajını güçlendirmiştir. NATO, bazen Türkiye'nin yanında görünmeyi tercih etmiş, ancak somut olarak hep Yunanistan'ın yanında yer almıştır. 

◾GA'ya göre, Yunanistan şark meselesinde Batı'nın ileri karakolu olmuştur. ABD, Yunanistan'a da, İsrail'e baktığı gibi yerleşik akıl ile yaklaşmaktadır. Bu yerleşik akılda, din ve Yunan kültürünün Batı'daki etkisi de rol oynamaktadır. 

◾HA'ya göre, Batılıların Türklere ayrı bir kültürel ve sosyopolitik yaklaşımları vardır. ABD içindeki güçlü Rum lobisinin etkisiyle, ABD'nin, zaman zaman TürkYunan sorunlarında taraf tutmuş olduğu açıktır.