Mustafa Kemal’i gerçekten anlamak onun her koşulda ön planda tuttuğu örgütlenme çabasını hayata geçirerek mümkün olur.
Mustafa Kemal’in pek değinilmeyen bir özelliği teşkilatçılığıdır. Halbuki onun teşkilatçılığı tarihin her safhasında kendini göstermektedir. Atatürk’ün içinde bulunulan durumun güçlüklerini önemsemeden teşkilat ile işe başladığı, Harbiye’de kurduğu gizli teşkilattan Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmasına kadar pek çok faaliyeti ile ispatlanmaktadır.
HARP OKULU YILLARI
Mustafa Kemal Atatürk, devletin sorunlarının genç yaştan itibaren farkına varması ve bunlara çözümler bulmak istemesi sebebiyle örgütlenme faaliyetlerine genç yaşlarda başlamıştır. 13 Mart 1899’da Harp Okuluna girdikten sonra arkadaşlarıyla el yazması dergi çıkararak gizlice dağıtmıştlardır. Dergi boş dersliklerde hazırlanıyor ve daha sonra Harp Okulu öğrencilerine dağıtılıyordu. Ayrıca kurduğu gizli teşkilat ile her cuma gizli toplantılar yapıyorlar, toplantılarda Namık Kemal’in yasaklı şiirlerini okuyorlardı.
“Felek her türlü esbabı cefasın toplasın gelsin. Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten”
Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesinden alınan bu satırlar, Yeni Osmanlılar döneminden başlayan milletleşme çabalarının bir yansımasıydı. Yeni Osmanlıların Osmanlıcılık fikri ve Türk milliyetçiliği aslında aynı kaynaktan çıkmışlardı. İkisinin de kaynağı vatanseverlikti. Ayrıca, Mustafa Kemal bu gizli toplantılarda arkadaşlarına Fransız İhtilali gibi demokratik devrimlerden de bahsediyor ve onlarla bu konularda tartışıyordu. Mustafa Kemal’in Harp Okulunda kurduğu bu gizli örgütün içinde Ali Fuat, İsmail Hakkı ve Ömer Naci de yer almaktaydı. O yıllarda içinde bulunulan durumu Ali Fuat Cebesoy şu şekilde anlatmaktadır;
“Hürriyet taraftarlarının adeta omuzlarına basarak 31 Ağustos 1876’da tahta çıkan Sultan Hamid, en müstebit hükümdarlardan biri olmuştu. Memlekette Hürriyet yoktu. Biz genç Harbiyeliler, Fransız İhtilali beyannamesinde insan hak ve hürriyetine verilen önemi gizli de olsa okumuş öğrenmiştik.”1
Abdülhamit istibdadına karşı 1889 yılında Askeri Tıbbiye’de kurulan İttihat ve Terakki Cemiyetinin de asıl amacı Ali Fuat Paşa’nın belirttiği hürriyetti. Bu hürriyetin İttihat ve Terakki açısından somutlaşmış biçimi ise meşrutiyet idaresiydi. Cemiyetin bu girişimleri Askeri Tıbbiye dışında Mülkiye ve Harbiye içinde de etkili olmuştu. Bu sebeple, Mustafa Kemal Harp Okuluna başladığında Harbiye’de Abdülhamit hükümetine karşı ilerici bir damar bulunmaktaydı. Bu ilericilik Mustafa Kemal’in Harp Okulunda kurduğu teşkilatın örgütlenmesi bakımından önem arz etmektedir.
Mustafa Kemal Şubat 1902’de Harp Okulundan mezun olduktan sonra da Harp Akademisine gidemeyip Rumeli’de göreve başlayacak olan arkadaşlarıyla özel olarak ilgilenerek, onlara gittikleri eyaletlerde örgütlenme çağrısında bulunmuştu. Çünkü tasarladığı devrimin merkezinin Makedonya olduğunu düşünmekteydi.2
HARP AKADEMİSİ YILLARI
10 Ocak 1902’de teğmen rütbesiyle Harp Akademisine başlayan Mustafa Kemal’in kurduğu gizli teşkilat dergi çıkarma faaliyetlerine burada da devam edecektir.. Mustafa Kemal teşkilat ve dergi ile ilgili şunları söylemektedir.
“Binlerce kişiden ibaret olan Harbiye talebesine memleketin idaresi ve siyasetinde fenalıklar olduğu keşfini anlatmak hevesine düştük. Mektep talebesi arasında okunmak üzere mektepte el yazısıyla gazete tesis ettik. Sınıf dahilinde ufak teşkilatımız vardı. Ben idare hayatine dahildim. Gazetenin yazılarını çoğunlukla ben yazıyordum”3
Harp Akademisinde de faaliyet gösteren bu teşkilat saraya Mektepler Nazırı Zülüflü İsmail Paşa tarafından jurnallenmiştir. Fakat okul nazırı Ali Rıza Paşa aynı zamanda İttihat ve Terakki üyesidir, uyarıyla olayı geçiştirmiştir. Mustafa Kemal ve arkadaşları örgütlenme faaliyetlerine Harp Akademisini bitirdikten sonra da atamalarını beklerken Sirkeci’de tuttukları bir evde devam ederler. Bu dönemde de arkadaşlarına atanacakları yerlerde gizli teşkilatlar kurmalarını telkin eder. Fakat Mustafa Kemal ve arkadaşlarının örgütlenme faaliyetlerinde bulundukları kendisini evsiz olarak tanıtan bir hafiyeci tarafından saraya jurnallenir. Bunun sonucunda Mustafa Kemal ve arkadaşları birkaç ay hapis yatarlar. Örgütün lideri olduğu bilindiğinden arkadaşlarından daha geç salınır. Ataması Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Şam’a yapılır.
ŞAM’DA VATAN VE HÜRRİYET CEMİYETİNİN KURULMASI
Mustafa Kemal’in Şam’a atanması aslında bir nevi sürgündür. Şam’da Makedonya’da olduğu gibi devrim için uygun bir iklim bulunmasa da, hemen örgütlenme faaliyetlerine girişir ve iki kişi ile Vatan ve Hürriyet Cemiyetini Ekim 1905’te kurar. Cemiyet kurulurken silahlar çıkarılarak yemin edilir. Cemiyetin kurucuları ilerici fikirleri nedeniyle Tıbbiye’den atılmış ve Şam’a sürülmüş tüccar Mustafa Bey ve Şam Süvari Kumandanı Lütfu Beydir. Mustafa Kemal Şam’da kurduğu bu gizli örgütle de yetinmemiş Beyrut, Yafa ve Kudüs’e giderek, buralarda da Vatan ve Hürriyet’in şubelerini kurarak örgütlenmeye devam etmiştir.
“Hürriyet Cemiyeti namında bir cemiyet vücuda getirdik. Bunu genişletmek için aldığımız tedbirler arasında benim muhtelif askeri sınıflarda staj yapmak bahanesiyle Beyrut, Yafa ve Kudüs’e gitmem vardı. Böylece hareket ettim. Bu yerlerde teşkilat yapıldı.”4
VATAN VE HÜRRİYET’İN SELANİK ŞUBESİNİN KURULMASI VE İTTİHAT VE TERAKKİ İLE BİRLEŞMESİ
Beyrut, Yafa, Kudüs şubeleri kurulduktan sonra gizlice Selanik’e geçen Mustafa Kemal, Topçu Subayı Hüsrev Sami, Ömer Naci, Yüzbaşı İsmail Hakkı, Binbaşı Bursalı Tahir ve Hoca Mahir ile Cemiyetin Selanik Şubesini Nisan 1906’da kurarlar. Bu olayı Hüsrev Sami Belleten dergisinde şöyle açıklamaktadır:
"'Arkadaşlar!' dedi. Gerçi bizden önce birçok girişimler yapılmıştır. Fakat onlar başarılı olamadılar. Çünkü işe teşkilatsız başladılar. Bu kuracağımız teşkilat ile bir gün mutlaka ve elbette başarılı olacağız. Vatanı millet kurtaracağız.
Bu konuşmadan sonra teşkilat işi görüşüldü. Sonunda Atatürk bana bakarak:
‘Hüsrev, tabancanı çıkar, bu masanın üzerine koy, kararımızı yemin ile doğrulayalım’ dedi.
Taşıdığım brovnik tabancayı masanın üstüne koydum. Hepimiz elimizi tabancanın üzerine koyarak ölünceye kadar bu dava uğrunda çalışacağımıza and içtik.”5
Selanik’te olduğu öğrenildikten sonra tutuklanmamak için tekrar Şam’a hareket etti.13 Ekim 1907’de Manastır’a atanır. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Selanik Şubesi’nin 27 Eylül 1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşmesi sonucu kendisi de 29 Ekim 1907 tarihinde İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olur. İttihat ve Terakki’nin örgütsel birikimine yaslanmak gerektiğini görerek Cemiyete katılmıştır. Bundan sonraki süreçte de önce millet/vatan parolasıyla hareket edecek ve her türlü kişisel hırsı bir tarafa bırakacaktır. İttihat Ve Terakki’yi belli noktalarda eleştirse bile örneğin Trablusgarp’ta gerilla savaşı örgütlemek üzere bölgeye gitmesiyle, onun için tek davanın vatan davası olduğunu defalarca kez ispatlanmıştır.
SONUÇ
Sonuç olarak Mustafa Kemal’i gerçekten anlamak onun her koşulda ön planda tuttuğu örgütlenme çabasını hayata geçirerek mümkün olur. Çünkü Teşkilat devrimin dayanması gereken güçtür ve hangi koşullarda olunduğuna bakılmaksızın teşkilat kurmaktan başka seçenek yoktur. Emperyalizm sistemli bir şekilde milletimize saldırmaya bugün de devam ediyor. Bu sebeple bugün de teşkilatsız hiçbir işin başarılması mümkün değil.
Ezgi Su Şahin
TGB Bilkent Üniversitesi Birim Başkanı / Ankara İl Yöneticisi
Kaynakça:
1) Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk s. 47.
2) Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk s. 54.
3) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, s. 162.
4) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, s. 163.
5) Kızıldoğan, Hüsrev Sami, “Vatan ve Hürriyet: İttihat ve Terakki” Belleten, sayı 34,s. 619655.
6) Teori Dergisi, Ağustos 2006, Atatürk’ün Particiliği.