Hakan Topkurulu yazdı:
Marmara denizi tamamen bize ait tek deniz. Dört bir tarafı Türkiye. Çevresindeki illerimizde Türkiye nüfusunun %20’si yerleşik durumda. 20 milyonu aşkın yurttaşımız çevresinde yaşıyor. İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Tekirdağ. Bu illerimiz aynı zamanda Türkiye’nin sanayi yatırımlarının çok önemli kısmını sınırları içerisinde bulundurmakta. İhracatta lider sektör olan otomotiv sektörünün tamamı bu illerimiz sınırları içinde bulunmaktadır. Demirçelik tesisleri, akrilik elyaf, çimento, gübre, kimya, selüloz tesisleri, tersaneler, soğutma için suya ihtiyacı olan elektrik santralleri. Marmara denizinin çevresinde nerede ise yok yok.
Putin St. Petersburg ekonomi forumunda, ekonomi konusunda liberalizmi hedef alan konuşma yaptı. Bu Asya ülkelerinde kamucu gidişin hızlanacağının bir göstergesidir. Bu ülkeler gelişme stratejisi olarak yavaş yavaş liberalizmden uzaklaşıyorlar. Rusya gibi, ABD’nin soğuk savaş döneminden bu yana içerisinde binlerce her çeşitten gönüllü ve maaşlı yandaş ve casus beslediği bir ülkenin açıkça liberalizmi hedef alması çok önemlidir. Bu eğilim Türkiye açısından da önemli. 2014 yılından bu yana millici eğilimlerin geliştiği ülkemizde en önemli iki ekonomik sorun olan cari açık ve işsizliği önleyecek, üstesinden gelecek tek ekonomik politika “DEVLETÇİLİKTİR”. İthal ikameci, planlı karma ekonomi programı bizim gibi ülkelerin olmazsa olmaz ekonomik kalkınma modelidir. 2. Dünya savaşı ertesinde dünyada yayılmacı emperyalist ülke ABD’nin içimize NATO ile zorla soktuğu liberal ekonomik programa karşı çıkmak hala ülkemiz yöneticileri, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere çok zor. Cumhurbaşkanımız “hala devletin yeni fabrika kuracağını düşünen var” diyerek karma ekonomi modelinden kaçınıp, ekonomik koşullar uygunmuş, Türkiye’de uygulanabilirmiş gibi Güney Kore modeli aracılığı ile büyüme yöntemini benimsiyor. Ben açıkça ifade edeyim, özel sektör haricinde yatırım yapmaktan korkuluyor. Özel sektör arkadan itiliyor, ama özel sektörde o ivme yakalanamıyor.
TOGG yatırımı bile her ne kadar özel sektör yatırımı olarak görünse de kamu yatırımı olarak Marmara denizinin kenarına kuruldu. Dünyanın en güzel zeytinlerinin yetiştiği Gemlik ilçemizde, bir dev sanayi yatırımı daha vücut buluyor. Şunu burada yazmam gerek; TOGG sermaye yapısında kamu payı yavaş yavaş artıyor. Türkcell’in payı %23 oldu. Nerede ise sermayenin ¼’ü kamuya geçmiş durumda.
Gelelim Marmara denizinin müsilaj ile mücadele konusuna. Neden koskoca Marmara denizi müsilaja teslim oldu.
Bilim insanları müsilajın, Marmara denizinin ciddi oranda besin değeri yüksek (Özellikle İstanbul kanalizasyon sisteminin derin su deşarj sistemi nedeni ile biyolojik arıtma olmadan denize boşaltılması) kanalizasyon atıklarının Marmara denizine verilmesi, Marmara denizi etrafındaki termik ve doğalgazdan elektrik üretimi santrallerinin soğutmasının deniz suyu ile sağlanmasından ve Marmara denizinin suyunun ısınması ve çevrede kurulu olan sanayi kuruluşlarının yeterince temizlenmeden atıklarının Marmara denizine dökülmesinden kaynaklandığını anlattılar.
Daha Çarşamba günü Bandırma’da Kurulu Bağfaş gübre fabrikası atıklarının Marmara denizine salındığı tespit edildi.
Bilim insanları bu yaşanacakların yıllardan bu yana olacağını, defalarca söylendiğini, hatta 2008 yılında ilk kez Marmara’da müsilajın görünmesinin aslında çok önemli bir ikaz olduğunu söyledi.
Çok uzatmaya gerek yok. Liberalizm asla insanı merkeze almaz. Liberalizm sadece en yüksek kar olan yere gider. Orada doğa katliamı olmuş olmamış umuru olmaz. Liberalizmin uygulayıcıları da insandır. Olanlara üzülebilirler, ama iş ortalığı temizlemeye gelince, asla elleri temizliğe gitmez. Çünkü kar yoktur.
İşte devlet bunun için önemlidir. Devletin öncü olduğu karma ekonomi modelinde devlet insanı merkeze alarak karar verir.
Putin gibi bizim siyasi liderliğimizde yakında liberalizmin insan ve doğayı yok eden bir düzen olduğunu söyleyecektir. MUSTAFA KEMAL ve DEVLETÇİLİK bir tercih değil, zorunluluktur.