Türkiye, Libya ile imzaladığı tarihi anlaşmanın bir benzerini Mısır ile de imzalayabilir. İki ülkenin de büyük kazançlarının bulunduğu bu anlaşma için diplomatik atak yapmak gerekiyor.
TEVFİK KADAN
Türkiye’nin deniz yetki alanlarına ilişkin Libya ile imzaladığı tarihi muhtıra, bölge ülkeleriyle de yeni anlaşmaların önünü açtı. Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ardından da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, komşularla yeni anlaşmalar yapmaya hazır olduklarını açıkladı. Bölgedeki siyasi gerginliklerin de buna engel olmadığını bildiren Erdoğan, “Güney Kıbrıs hariç, bütün kıyıdaş devletler derken, farklı konularda sorun yaşadığımız devletler de dahil, bütün devletleri kastediyoruz. Bunları otururuz, konuşuruz, değerlendiririz, yani bizim derdimiz düşman kazanmak değil, dost kazanmak. Düşman olanlar varsa onları da dost olmaya davet etmek” değerlendirmesinde bulundu.
En üst kademeden gelen bu yapıcı yorumlar, Türkiye’nin önümüzdeki dönem Doğu Akdeniz’de oyun kurucu olacağının da işaretini verdi. Anlaşma yapabilecek ülkeler arasında ise Mısır, Suriye, Lübnan ve İsrail bulunuyor. Her şeyden önce bu ülkeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptıkları anlaşmalardan büyük kayıpları olduğunu görüyor. Bunun ilk emaresi de İsrail’den geldi. 125 milyar metreküplük doğalgazın bulunduğu Afrodit yatağının bir kısmının İsrail’in Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde yer alan ‘Yishai’ yatağıyla kesiştiğini belirten Tel Aviv yönetimi, çıkarılacak gazdan hak talep etti. Bir sınır düzeltmesi yapılana kadar da Afrodit’e yönelik yatırımlarını durdurduğunu açıkladı. İşte bu gelişme, Doğu Akdeniz’de kartların yeniden karılacağını bir kez daha teyit etti.
MISIR’IN GELECEĞİ ÇALINIYOR
Doğu Akdeniz’de Rumlarla yaptığı anlaşmadan dolayı en büyük kaybı yaşayan ülkelerden biri de Mısır. Mısır’ın Türkiye yerine Yunanistan ile imzalayacağı bir anlaşmadan 15 bin kilometrekare, GKRY ile imzaladığı anlaşmadan ise 11 bin 500 kilometrekare kaybı bulunuyor. Daha da vahim olanı ise, GKRY’ye bırakılan Glafkos sahasında 141 milyar metreküplük bir rezervin bulunmuş olması. Yani Mısır’ın geleceğinden tam 100 milyar dolarlık bir kaynak çalınıyor.
Rumlar ise bu büyük soygunu ilan etmekten hiç çekinmiyor. GKRYMısır MEB anlaşmasının imzalanması sonrasında açıklama yapan dönemin GKRY Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Nicos A. Rolandis, GKRY’nin hakkından fazlasını aldığı itiraf etmişti. Sınır olarak ortay hattın belirlenmesinin çok önemli ve kendileri için çok büyük bir başarı olduğunu belirten Rolandis, bu anlaşma ile sahip olduklarının dört katı fazlası bir alanda egemenlik hakkı kazandıklarını söylemişti.
MISIR’DA RAHATSIZLIK BAŞLADI
Mısır’da da bu kayba ilişkin itirazların başladığı öğrenildi. ElCezîre’nin Mısır gizli servisinden sızdırıldığını ifade ettiği belgede, şu bilgiler yer aldı:
“Dışişleri Bakanı Samih Şükrî, Sisi’ye deniz sınırlarını belirleme konulu MısırYunan görüşmelerinin sonuçları hakkında bilgi veriyor. Bu görüşmelerde Yunanistan, Mısır’a ait olan deniz sahasından yedi bin kilometre kare kadarını, altı ve üstü ile kendi yetki alanına katmak istiyor. Bakan bu tasarrufa karşı olduklarını, Savunma, İstihbârât ve Petrol Bakanlıklarının da bu teklifi reddetmekten yana olduklarını ifade ediyor.”
TÜRKİYE 2008’DE UYARMIŞTI
Türkiye’den 2008 yılında Mısır’a giden resmi bir heyet, sonradan Genelkurmay Başkanı olan Mareşal Hüseyin Tantavi ile görüşmüş, Mısır’ın hak kaybına ilişkin bilgi vermişti. Mursi döneminde de devam eden görüşmelerde ilerleme kaydedilmiş, Mısır, Rumlarla yaptığı anlaşmayı iptal etme noktasına gelmişti. O dönemki Türk heyetin başında bulunan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, görüşmeleri şöyle anlatıyor:
“Görüşmede MEB’i gündeme getirdik. Türkiye olarak biz onlara Doğu Akdeniz’de ne kadar büyük bir alan kaybettiklerini belirttik. Tantavi’ye Mısır’ın GKRY ile imzaladığı MEB anlaşmasını iptal etmesini telkin ettik. Önerimiz ise Türkiye, Mısır, Lübnan ve Suriye’yle birlikte yeni bir MEB ilanı etmek oldu. Eğer ki Balyoz tutuklamaları olmasaydı bu görüşmeler devam ederdi. O görüşmeler devam etseydi, Mısır’la Türkiye arasında önemli bir anlaşma olabilirdi. Özellikle Deniz Kuvvetleri’ndeki Balyoz tutuklanmaları, Hükümet’e bu konuda yön verecek, baskı yapacak, diplomasiyi harekete geçirecek personelimizi susturdu.”
VATAN PARTİSİ DEVREYE GİRDİ
Vatan Partisi de Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi için 2012’den itibaren temaslara başlamıştı. Amiral Soner Polat başkanlığında gerçekleşen 2015 yılındaki ziyaret ise en etkili temaslardan biriydi. Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu’ndan Yunus Soner ve Onur Sinan Güzaltan’ın da katıldığı ziyarette, Mısır Parlamentosu’na Türkiye’nin tezlerini içeren bir Doğu Akdeniz raporu iletildi. Daha sonra Amiral Polat tarafından çeşitli bürokratlara brifing verildi. Dışişleri Konseyi ile bir çalışma toplantısı gerçekleştirildi. İki ülke ilişkilerinin en alt seviyede olduğu bir dönemde, Mısır’ın önde gelen partilerinden Tagammu Partisi ile ortak basın açıklaması düzenlendi. Bu ziyaretteki uyarılar, Mısır’ın önde gelen gazete ve televizyonlarında günlerce tartışıldı.
YUNANİSTAN VE GKRY NE YAPABİLİR?
RumYunan ikilisi, Türkiye’nin girişimlerini baltalamak adına üç adım atabilir:
Bunlardan ilki, Yunanistan ve Mısır arasında bir sınırlandırma anlaşması imzalamak ki; 15 bin kilometrekare deniz yetki alanı kaybeden Mısır’ın bunu kabul etmesi pek mümkün görünmüyor.
Yunanistan’ın sırf Mısır ile anlaşma imzalamak uğruna adalarına kısmi deniz yetki alanı tanıyarak bir sınırlandırma anlaşması imzalaması ise, adaların ana karalar gibi deniz yetki alanı olamayacağı tezini kabul etmesi anlamına geliyor.
İkinci hamlenin ise Yunanistan ve GKRY arasında bir sınırlandırma anlaşması imzalanması olacağı değerlendiriliyor. Bugün taraflar, böyle bir anlaşma zaten zımni olarak varmış gibi hareket etseler de, bu hattın hukuki olarak geçerli olabilmesi için TürkiyeYunanistan ve TürkiyeGKRY arasında anlaşma imzalanması gerekiyor.
Üçüncü hamle ise TürkiyeLibya anlaşmasını bozmak adına Hafter güçlerinin desteklenmesi. Fakat Libya, Türkiye ile imzaladığı anlaşmada yer alan prensiplerin Yunanistan ve İtalya ile de yapacağı anlaşmalarda uygulanması durumunda 39 bin kilometrekarelik denizalanı kazanacak. Dolayısıyla Libya’da kim iktidar olursa olsun, kazanılan denizalanlarını Yunanistan’a devretmesi beklenmiyor.