Çarşamba günü FED toplantısından çıkan karar önümüzdeki dönemi belirleyecek önemde bir karardır. Karar aslında, “buna mı önemli diyorsunuz” denebilecek kadar basit görünebilir. Ama daha önce denenmiş ve ABD’nin sürdüremediği bir politika olduğu tespit edilmiştir. AMERİKAN EKONOMİSİNİN, ATLANTİK EKONOMİSİNİN ÇIKMAZININ KARARIDIR.
Şimdi neden başlığı “Milli Hükümete doğru” diye attım, FED kararı ne anlama geliyor bunları konuşalım.
Önce FED’in ne karar verdiğini açıklamak gerekiyor.
FED ayda 120 milyar dolar varlık alımı yaparak piyasaya taze para enjekte etmektedir. İşte bu 120 milyar dolar piyasaya taze para sürme miktarı aylık olarak 15 milyar dolar azaltılacaktır. Yani Kasım 2021 ayında 105 milyar dolarlık alım yapılacaktır.
Peki VARLIK ALIMI nedir? Özellikle bankaların FED’e, ellerindeki Amerikan hazine tahvilleri ile konut kredisi tahvillerini rehin (teminat) vererek kullandıkları kredilerdir. Bu kredilerin toplam aylık miktarı bugüne kadar 120 milyar dolar/ay idi. Bu kredilerin vadesi vardır. Vadesi geldikçe bu paraları alanlar FED’e bu kredileri geri ödemektedirler. İşte esas sorun buradadır. Bu kredi geri ödemeleri Amerikan ekonomisinin sahte zenginliğinin sonunu getirecek süreçtir.
KRİZİN BAŞLANGICI
Kısaca krize bir tarihçe yazmak gerekirse, 2000’li yılların başından itibaren büyüyen Çin ekonomisinin, ABD ekonomisini durdurmasına önlem olarak ABD “mortgage kredileri” denilen, bizde konut kredisi olarak bilinen kredi çeşidine hız verdi. Çin dünya üretim güçlerini eline geçirmeye başladığı için Amerikan ekonomisi büyümeyi inşaat sektörüne yüklenerek başaracağını düşündü. Ancak öyle bir döneme geldi ki, artık konut kredisi verilecek, kredibilitesi az çok yerinde kimse kalmamıştı. “Subprime mortgage loans” adı ile yani kredibilitesi düşük şahıslara da konut kredileri verilmeye başlandı. Sonunda konut kredisi balonu 2008 yılında patladı. Çünkü verilen kötü konut kredileri geri ödenemiyordu. Bu ödenemeyen kredilerin neye yol açtığını aşağıda grafikle anlamaya çalışalım.
Grafikte, ABD’nin çarşamba günü aldığı kararla aylık 15 milyar dolarlık dilimler halinde azaltmayı planladığı balon bakın 2008’de nasıl şişirilmeye başlamış.
Bu grafiği, burayı takip edenler daha önce, hem bu köşede hem de Ulusal Kanal'da yayınlanan BÜYÜTEÇ programında defalarca gördü. ABD Merkez Bankası olan FED’in dağıttığı kredilerin (paraların) miktarını yıllar itibariyle gösteren grafik.
FED tarafından yayınlanan grafiğe bakınca 2008 yılında başlayan ekonomik krize karşılık, ABD önlem olarak isimleri; “parasal genişleme” FED bilançosunun büyümesi” vb. gibi isimlerle de anılan, kısaca etrafa para saçarak; tüketimi ve yatırımı arttırma çabaları diyebileceğimiz ekonomik politikayı devreye sokmuştur. O güne kadar; iki dünya savaşı, Vietnam, Irak ve daha birçok savaşı, dünyanın dört bir yanında ordu bulundurmayı 900 milyar dolar, yuvarlak hesap 1 trilyon dolarla başaran Amerika, birdenbire bastığı parayı ilk yıl içinde ikiye katlamış. Bugün ise bu para miktarı 8 buçuk trilyon doları bulmuştur. Yani 100 yılı 900 milyar dolarla idare eden ABD, artık bu paranın 9 buçuk katı ile idare edememekte, ekonomisini çevirememektedir. İşte 15 milyar dolar/ ay hesabı ile dağıtılması azaltılacak para budur; sekiz buçuk trilyon dolar.
***
Bu arada tabloda 20142015 yıllarına bakarsanız, daha önce para basmayı azaltma girişimine FED’in o yıllarda da başvurduğunu görürüz. Pandemi daha yokken, böyle bir virüsün adı ortada dolanmazken 2019 yılında para dağıtımına tekrar başlandığını görebilirsiniz. Yani bu para basmayı durdurmanın, Amerikan ekonomisini duvara toslattığı daha önce test edilmiştir.
Hepimizin bildiği gibi pandemi süreci, bulunan aşılar, Kovid19 virüsüne karşı ilaç geliştirilme aşamasında artık sona yaklaşıldığının görülmesi sonucu 2021 yaz ayları başından itibaren normalleşme süreci başlamıştır. Yani ekonomi normal seyrine girecekti. Ancak kapanan tedarik yollarının açılması istenildiği şekilde gerçekleşmedi. Zaten pamuk ipliğine bağlı olan dünya ekonomisi, pandemi süreci ile birlikte aldığı hasarı onaramıyordu. Birçok hammadde kullanıcılar tarafından temin edilemedi. Tüm hammadde ve yarı mamul fiyatları çok ciddi şekilde artmaya başladı. Tüm temel metal, gıda ürünleri, petro kimya ürünleri fiyatları artmaya başladı. Bunu enerji fiyatları takip etti. Bu fiyat artışları önce geçici olarak kabul edildi. Enflasyonun kısa süre içinde düşeceği tahminleri yapıldı. Ancak muhtelif merkez bankaları bu enflasyonist eğilime direnmek için faizlerini yükseltmeye başladı. En son Amerikan Merkez Bankası'nın aldığı “15 milyar dolar” kararı enflasyonun geçici olmadığı, hatta önlem alınmazsa yıkıcı olabileceği tahmininin güçlendiğini göstermektedir. Atlantik dünyası için “yukarı tükürse bıyık aşağı doğru sakal” anlamına gelecek sürecin artık başındayız. Atlantik dedim, sadece Amerika değil çünkü bu girdaba, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya vs tüm batı diyeceğimiz ülkeler dahildir.
***
Peki, ne olmuştu, 15 milyar dolarcık, bizim neoliberaller için diş kovuğunu doldurmayacak miktarda para ile neyin düğmesine basılacaktı.
Yazının başında ne demiştik. Amerika, ekonomisinin dönmesi için para basmaya başlamıştı. Aslında sadece Amerika değil tüm gelişmiş kapitalist ülkeler faizlerini “0 / sıfır”lamış, para basma makinalarını 24 saat çalıştırmaya başlamıştı. Ama ekonomileri bir türlü dönmüyordu. Yaşlanmış nüfusları, teknolojileri ve sistemleri daha fazla çalışmayı kaldıramıyordu. Bu köşe okurları “yeşil tuzak”, “The Great Reset”(Büyük Sıfırlama) gibi deyimleri ve yazıları hatırlarlar. Bu programlarda gelişmekte olan ülkeler, özellikle Çin Halk Cumhuriyeti'nin önüne konan tuzaklardı. Ancak gelişmeler bu tuzaklarında tutmayacağını göstermeye başladı.
***
Amerika ve Atlantik dünyası bastıkları bedava (bazı yerlerde üstüne para verme denilecek eksi faiz) maliyetli paralarla ekonomilerini çevirmeye çalışıyorlardı. Ancak reel ekonomi anlamında tek yapabildikleri Elon Musk’ın elektrikli otomobili Tesla oldu. Bu muzafferiyetlerinin namına Elon Musk’ı dünyanın en zengin adamı yapıverdiler. Ancak basılan paranın çoğu kumar masalarına yatıyordu. En son keşfettikleri kumar oyunu “KRİPTO PARA” oldu. Dow Jones, S&P 500, Nasdaq gibi borsalar suni olarak basılan paralar ile şişti de şişti. Bu borsalara kote hisseleri olan firmaların sahipleri dünyanın en zengini listelerinde birbirlerini ezerek sıralamalara girdiler. Halbuki zenginliklerinin temeli fostu. Başkan Mao Zedung boşuna “EMPERYALİZM KAĞITTAN KAPLANDIR” dememişti. Onların zenginlikleri selülozun kilo fiyatı kadardı. Hatta artık DİJİTAL PARA geliyor. Selüloz da kalmadı. Yani fişi çektiğiniz anda zenginlikleri yok.
İŞTE FED ŞİMDİ ALDIĞI KARARLA, BU ZENGİNLİĞE GİDEN KAN DAMARINI KISIYOR. Giderek bu damardan akan kanı bitirecek. Yani batının en zengin adamlarının fişini çekecek.
***
Bunu buraya yazmak kolay, ama yaşamak bu kadar kolay olmayacak. Tüm dünyada para muslukları kapanıyor. Kalan paraların da maliyetleri yükseliyor. İşte burada bu yazının başlığı, ihtiyaç haline geliyor. “MİLLİ HÜKÜMET” Türkiye’nin tüm milli sınıflarının elini taşın altına soktuğu, sorumluluk aldığı. Yapılan hatalarla, dünyanın içine gireceği kaosta yaşayacaklarımıza kimsenin yıkıcı olarak saldırmadığı bir hükümet gerekiyor. Çünkü artık yaşayacağımız ekonomik zorluklar sadece bizim iktidarlarımızın yaptığı yanlışlar olmayacak.
Gübreyi yüzde 100 Türkiye’de de üretseniz ana ham maddesi olan doğal gaz ve fosfat Türkiye’de yok. Gübre maliyetini nasıl düşüreceksiniz. Petrol varili 100 dolara doğru tırmanıyor. Türkiye’de çok az kaynak var. Enerji ana girdi. Yurt dışından almak zorundasınız. Buna benzer daha birçok mal grubunu almak zorundasınız. Evet yapılabilecekler, bir an önce ithal ikamesi yöntemi ile Türkiye’de üretmek gerek.
***
Bunlar maalesef gerçekler. Eğer aklımızı başımıza çabuk alırsak bunların altında kalkabiliriz. Bir şeyi unutmamak gerek. Dünya bugün yaşadığımız gibi bir krizi, kapitalizmin krizini 1929 yılından itibaren yıllarca yaşadı. O dönemde Türkiye bu krize cesaretle ve birleşerek cevap verdi. ALTI OK İLE KARŞI DURDU. EKONOMİDE DEVLETÇİLİK VE HALKÇILIK İLKELERİNİ UYGULAYARAK DİRENDİ. Bugünde aynı ilkeler bize yol göstermekte, önümüzü aydınlatmaktadır.
MİLLİ HÜKÜMET, İÇİNE GİRDİĞİMİZ DÖNEMİN OLMAZSA OLMAZ İKTİDARIDIR.