Emperyalist kapitalist hükümetler, salgına karşı mücadeleyi devlet eliyle yürütmek zorunda kalıyorlar. Ancak ABD, Avrupa ve Japonya gibi ülkelerde gündeme gelen önlemler, kamucu sistemin kurulmakta olduğu anlamına gelmiyor.
SİSTEMİN DEVLETÇİLİĞİ EHLİLEŞTİRME GİRİŞİMLERİ
Sistemin merkezleri, devlet müdahalesini yalnız korona salgınından kurtulmak için değil, aynı zamanda sistemi kurtarma aracı olarak kullanmak istiyorlar. Fransa, İtalya ve Almanya gibi ülkelerde, sağlık sektörünü devletin komutası altına alan uygulamalar, şu anda mülkiyetin el değiştirmesi kapsamında değil, savaş dönemlerinde olduğu gibi olağanüstü hal uygulaması biçimindedir. Emperyalist ülkeler, toplumun kamucu ve halkçı taleplerini sistemin içinde tutma telaşına düştüler. Salgına karşı mücadele zorundalar, çünkü her sistem gibi üretim çarkını döndürmeleri gerekiyor. Bu durumda devletçiliği bir tür ehlileştirme arayışı içindeler.
İyi de mümkün mü ve nereye kadar?
NEREYE KADAR
Emperyalist kapitalist iktidar sahiplerinin krizden çıkışı sistemin içinde tutma çabaları umutsuz vakadır.
Kriz yalnız sağlıkta değil.
Aslında sistem, sağlık sorunuyla da başedemiyor. Dahası ekonomide çözümsüzler. Koronavirüs salgını, Batı’da sistemin bütününü sarsan bir etki yapmıştır.
Emperyalist kapitalizmin itibarı yerlerde sürünmektedir. Batının emperyalist değerler sistemi, felsefe ve ahlâktan ekonomi ve siyasete kadar perişan durumdadır.
Geniş kitlelerde sisteme olan güven kaybolmaktadır.
SALGIN VE DEVRİM
İnsanlık, 20. yüzyılın büyük savaşlarından devrimlerle çıktı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, insanlığa ölümü dayatmıştı. İnsanlığın yanıtı, devrim oldu. Büyük tehditler, aslında büyük çözümlerin habercisidir.
Korona salgını, elinde Azrail’in tırpanıyla savaşla karşılaştırılacak bir tehdit olarak insanlığın karşısına dikildi. Yalnız Hiroşima ve Nagazaki’ye değil dünyanın bütün büyük kentlerine yavaş tesirli nükleer bomba atılmış gibi oldu. Salgının yıkıcı etkisi, bir anda değil, daha ağır ve sinsi bir süreç izliyor.
Savaşlar, üretimi ateşlemişlerdi. Koronavirüs salgını ise, üretimi ve hizmetleri daraltıyor, üretici sağlığını kitlesel olarak tehdit ediyor. Büyüyen tehdit, çözümü de büyütüyor.
İNSANLIĞIN VE TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ
Yönetenler yönetemiyor ve yönetilenler de varolan yönetime karşı çıkıyor. Kim yönetecek sorunu hızla siyaset gündemine girecektir.
Kim yönetecek sorusu, aynı zamanda toplumun önünde hangi çözüm var sorusudur.
Toplumla, ancak önlerine çıkan sorunları çözerler. Hiç kimse toplumlara kendi kafasındaki veya gönlündeki çözümü dayatamaz.
İnsanlık dünya ölçeğinde Millî Demokratik Devimler çağındadır. Bugünkü aşamada, kamuculuğun lokomotif görevi yaptığı, devletçilik ile özel girişimi milletin çıkarları ekseninde uyumlu kılan karma ekonomiler, toplumların önündeki adımdır.
Özel mülkiyet ve girişimi bütünüyle tasfiye etmeye kalkan hayalci iddialar, bırakalım çözüm üretmeyi tarımı çökertir, sanayideki atıl kapasiteyi büyütür, ticareti dinamitler, tedarik ve ulaşım sorununu kapsamlı olarak çözemez ve sonuç olarak toplumu aç bırakır ve faşist girişimlerin önünü açar.
Şu anda bütün dünyada devletlerin bağımsızlık, milletlerin kurtuluş ve halkların devrim isteği yükseliyor. Millî Demokratik Devrimleri kaçınılmaz kılan koşullar oluşmaktadır.
ÜRETİCİ SINIFLAR EKSENİNDE MİLLETİN BÜTÜNÜNÜ KUCAKLAYAN ÇÖZÜMLER
İşte bu durumda halk kitleleri içinde kamuculuk yönünde talepler yükseliyor. Bütün dünyada gözler, üretici sınıflar ekseninde milletin bütününü kucaklayan siyasal partilere dönmektedir. İnisiyatif bağımsızlıkçı, halkçı, devrimci hareketlere geçmiştir. “Turuncu Devrimler” dönemi artık arkada kalmıştır.
Geçende bir televizyon tartışmasında Liberalizmi savunan bir konuşmacı, kamucuların seçim kazanamadıklarını söylüyordu. O devir arkada kaldı. Artık özel çıkarcılar, sıcak para komisyoncuları, dolar ve borsa vurguncuları, büyük faizciler, tarikat rantçıları seçim kazanamaz. Onların devri geçti. Mafya sisteminin sağlıktaki ve ekonomideki çözümsüzlüğü, siyasete de yansıyacaktır.
Emperyalist kapitalist sistemin kriz karşısında çözümü yok. Çözüm, sistem değişikliğindedir. Ancak Çin gibi kamucu ekonomiler için bu dayatma geçerli değil. Dünya Çin’in kamucu çözümüne gelmektedir.
DÜZELTME
28 Mart 2020 Pazar günü yayımlanan “Halka ahlâksız diyenlerin kimlik beyanları” başlıklı yazımızda, bilgisayardaki yapıştırma işleminde yapılan dikkatsizlik nedeniyle “Kemal Ateş’in güreşçileri ve Ahmet Bilek’i” ibaresinin ilk üç sözcüğü düşmüş ve yazılmakta olan Ahmet Bilek romanı İrfan Yalçın’a eklenmiş oldu. Kemal Ateş, İrfan Yalçın ve okuyucularımızdan özür dileriz.
KİTAP
FİLM
Hayalci solculuğun çıkmazını, umutsuzluğunu, karamsarlığını ve hayal kırıklığını çok güzel yansıtan ama çözümü saklayan Özcan Alper’in Sonbahar filmini bulup izleyiniz. Şule Perinçek, önümüzdeki günlerde bu filmi yazacak.
Aydınlık