Cumhuriyetin kuruluşu ve sonrasında emperyalist destekli isyanlar baş gösterse de Türk Devrimi her zaman gericiliğe karşı dik durmuş ve tepelemiştir.

Milletin İstiklaline İsyan: 31 Mart Ayaklanması
Rıfat Büyükatak 
Rıfat Büyükatak

13 Nisan 1909’da tarihimizin en büyük gerici ve emperyalist destekli ayaklanmalarından birisi olan 31 Mart ayaklanması yaşanmıştı.

Bu tarihten 9 ay kadar önce, 24 Temmuz 1908’de ‘İkinci Meşrutiyet’ ilan edilmiş ve Padişah 2. Abdülhamid’in 33 yıllık istibdat yönetimine son verilmişti. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ülkeyi yönetme isteği ve İngilizlerin İttihat ve Terakki’nin ülkenin bağımsızlığını esasa alan uygulamalarına karşı harekete geçmesi, Osmanlı memleketinde siyasi karışıklıklar doğurmaya başlamış, halk arasında yaygın çalkantılara neden olmuştu. Bu koşullar Mebusan Meclisinde bulunan Prens Sabahattin ekibi başta olmak üzere dış güçler destekli muhalefet gruplarının kısa sürede İttihat ve Terakki'ye karşı İngilizlerin de desteğiyle birleşmelerine zemin hazırladı. İttihat ve Terakki'ye muhalefet eden tanınmış gazetecilerin ajanlar tarafından öldürülmesiyle daha da şiddetlendi.

Büyük kahramanlıklar neticesinde ilan edilen II. Meşrutiyet, yeni bir siyasal yapılanmayla beraber ülke yönetiminde tam bağımsızlık şiarı ile hareket etmişti.  Emperyalist devletlerin İttihat ve Terakki’yi yönlendiremeyeceği belli olduğu için, Meşrutiyet yönetimini etkisiz kılıp Osmanlı topraklarını parçalamaya çalışıyorlardı. İngiliz ve Çarlık yönetiminin kışkırtmaları etkili olmuş, Avusturya 3 Kasım 1908’de Bosna Hersek’i ülkesine kattığını, Girit ise Yunanistan’a katıldığını ilan etmişti. Bulgaristan 5 Kasım 1908’de istiklâlini ilan etti. Mebusan Meclisi’nde meşrutiyet esaslarına aykırı olarak Kâmil Paşa yerine Hilmi Paşa sadrazam yapılmıştı.

İsyancılar Sahneye Çıkıyor!

İttihat ve Terakki Cemiyeti ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamaya çalışırken Meşrutiyet karşıtları harekete geçmeye başlamıştı. Muhalefetteki dış güçler destekli kişiler, el altından gerici güçleri kışkırtıp özendiriyor, bir yandan da devrin süper gücü İngiltere ile dirsek teması kuruyorlardı. Derviş Vahdeti önderliğindeki gericiler yayımladıkları Volkan Gazetesi’nde açıktan ayaklanma çağrılarına başlamış, özellikle İstanbul’daki ağırlıkla alaylı subay ve çavuşlardan kurulu ordu içerisindeki bir grup isyancı birlik üzerinde etkili olmuştu.

13 Nisan 1909 sabahı, ağırlıkla alaylı subay ve çavuşlardan kurulu ordu içerisinde ki isyancılar, Taşkışla’da bir askeri ayaklanma başlattı. Ayaklanan askerlerin önüne düşen Meşrutiyet karşıtı gericiler, Sultanahmet Meydanı’ndaki Mebusan Meclisi binasını basarak “şeriat kurallarının eksiksiz uygulanmasını” istediler.

Önlerine çıkan mektepli subayları ve İttihatçı olduklarından kuşkulandıkları yüksek devlet görevlilerini öldürmeye başladılar. İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine karşı tam bir sürek avı başlamış, hükümet otoritesi tümüyle devre dışı bırakılmaya çalışıldı. Zaman ilerledikçe durum ağırlaşıyor, ayaklanmacılar İstanbul’da duruma hâkim olmaya başladığı görüntüsü ürküntü veriyordu.

Hareket Ordusu Görevinin Başında

Ayaklanma haberi Edirne, Selanik ve Manastır’daki 2. ve 3. Ordu birliklerine ulaştığında, durumun basit bir güvenlik sorunu olmadığı, yaygın bir gerici başkaldırının yaşanmakta olduğu değerlendirmesi yapıldı.

Selanik’teki 3. Ordu’nun kurmay başkanı Önyüzbaşı Mustafa Kemal Bey, İstanbul’dan gelen telgrafı okur okumaz inisiyatifini kullanarak, adını da kendisinin koyduğu öncü bir birliğin, Hareket Ordusu’nun hazırlıklarına başladı.

Mahmut Şevket Paşa hükümetten bütün önlemleri almalarını, isteklerinin kabul edilmemesi halinde sorumluluğun kendisinde olmayacağını açıkça bildirmişti. Hareket Ordusu’nun isteklerini yerine getiremeyen hükümetle ilişkiler koparılmış ve İstanbul’a giriş planları uygulamaya konmuştu. 22 Nisan 1909’da hazırlığını tamamlayan Hareket Ordusu, donanmadaki subay ve askerlerin de desteğini alarak iyice güçlenmiş ve Mahmut Şevket Paşa İstanbul’un içlerine ilerleme emri vermiştir. Kısa bir süre içinde Birinci Fırka Kalfaköy’den Boğaziçi’ne kadar, İkinci Fırka ise Bakırköy’den Sirkeci’ye kadar olan bölgeyi kontrol altına almışlardır. Harbiye Mektebi öğrencileri Hareket Ordusu’na katılarak, aralarında iki bölük oluşturmuş, bir bölük elçiliklerin korunmasını üstlenirken diğeri Taksim Kışlası’na yapılan saldırıda yer almıştır.

Hareket Ordusu şiddetli çatışmalardan sonra isyancıların güçlü olduğu Babıâli, Taksim ve Taşkışla bölgelerini ele geçirmiş, kontrolleri altına alınan sokaklarda jandarma birliklerini devriye gezdirmişlerdir. 24 Nisan 1909’da Anadolu yakasındaki Üsküdar Selimiye Kışlası dışındaki bütün İstanbul, Hareket Ordusu denetimine girmiştir.

31 Mart Ayaklanmasının Sonucu

Ayaklanmayı milletin hürriyetini elinden alarak eski rejime dönüş için fırsat olarak gören ve destekleyen II. Abdülhamid ise devlet otoritesini hiçe sayan 31 Martçıların cinayetlerine ve taşkınlıklarına başarılı olacaklar umuduyla müdahale dahi etmemişti. Ayaklanma başarılı olup da eski konumuna ve kudretine kavuşacağı günü bekledi; ancak tarihin ilerleyişini değiştiremedi. Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişiyle ezilen isyanın ardından II. Abdülhamit İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından tahttan indirildi. Ömrünün kalan günlerini Selânik’te geçirdi.

Tarihimizin en karanlık ve emperyalist devletler tarafından destekli 31 Mart isyanının İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından başı ezilmiş, Hareket Ordusu’nun yoğun çabaları ve sert müdahaleleri sonucu bastırılmıştır. Bir kez daha kanıtlandı ki milletin istiklali karşısında hiçbir kuvvet duramazdı. Cumhuriyetin kuruluşunda da ve kurulduktan sonra da bir takım buna benzer emperyalist destekli isyanlar baş gösterse de Türk Devriminin önderleri her zaman gericiliğe karşı dik durmuş ve gördüğü yerde tepelemiştir.

tgb.gen.tr