Yalanlar haberlerin yoğunluğu tehlikeli boyutlarda artmıştır. Uluslararası ilişkiler ve dış politika kendi ülkemiz ve milletimizle, bizim dışımızdaki ülke ve milletler arasındaki münasebetlerin tanımı ve bütünüdür.
Türkiye'nin coğrafi konumunu dikkate alan, istikrara katlı sağlayacak etkili bir dış politika hem gayemiz hem de gayretimizdir. Milli kültürümüzü, üniter devlet yapımızı korumayı öncelik olarak önemseye bir strateji çerçevesinde prensipler belirlenmiştir. Büyük Türk milleti, Anadolu coğrafyasında 1000 yıldır varlığını sürdürmüş ve vatan yapmıştır.
1923 yılında kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti 100 yıldır tarihi mücadeleyi devralmıştır. Siyasi sınırımız kolaylıkla elde edilmemiş, şehit kanıyla çizilmiştir. Bugünkü vatanımız geçen yüz yılın ilk çeyreğinde başka toplumlara tahsis edilmek istenen küresel projenin hilafına, muhteşem bir mücadeleyle kazanılmıştır. Türkiye'nin geride kalan 98 yıllık dış siyasetinde, kuşku ve kaygı sürekli belirleyici olmuştur.
BAŞI EĞİK BİR TÜRKİYE ARTIK YOKTUR
Türkiye Cumhuriyeti'nin 98 yıllık milli siyaset ve stratejisi hükümler üstü bir anlayışla tezahür etmiştir. Emel sahiplerini uyarıyorum: Türkiye önüne gelenin azarlayacağı, savaş mağlubu bir ülke olarak görülemeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti milli mücadelenin onur tacıdır. Bu tacı kara propagandalarla lekelemeye hiçbir odağın kuvveti yetmeyecektir. Başı eğik bir Türkiye artık yoktur. Öncü olan, istikamet çizen, sesini yükselten, iddialarının arkasında duran bir Türkiye gerçeği vardır. Başkalarının ağzına bakmıyoruz. Herkesi dost zannederek yolumuza devam edemeyeceğimiz de ortadadır.
"ZİLLETE DÜŞMÜŞ BİR AVUÇ KİMLİKSİZDİR"
Milli menfaatlerin her şeyin üzerinde tutulacağı vurgulanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti egemenlik haklarını ve sınırlarını kendi gücüyle oluşturmuş bir devlettir. Bildiğiniz gibi uluslararasında edineceğimiz mevki, ekonomik, kültürel, tarihi ve askeri milli imkanları kullanabilme kabiliyetiyle sınırlıdır.
Kurulacak küresel ilişkilerin, denge, istikrar, saygı ve işbirliği üzerine tesisi esas olmalıdır. Bunlar yapılırken de en önemli husus diplomasisinin ciddiyet taşıdığının bilinmesidir. Türkiye başkalarının yazdığı bölgesel senaryolarda figüran olmayacak kadar güçlü bir ülke, diploması geleneği de köklü ve derindir. Türkiye'yi küresel projelerin, bölgesel taşeronluğunu yapacak kadar aciz olarak görenler zillete düşmüş bir avuç kimliksizdir.
Muhalefet bugüne kadar geldiği yolda taviz ve tam teslimiyetle ölü doğmuş projelerin figüranı olmaya talipken, Cumhur İttifaki Türkiye'yi savunmaktadır. Bugün vatan savunması her zeminde yapılmaktadır. Kılıçdaroğlu'nu ve zillet yedeklerinin ne yapacağını bilemeyiz ama bizim gideceğimiz başka bir ülke, gurur duyacağımız başka bir bayrak yoktur. Başkalarının gelecekte nerede duracağı bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz burada bir ve beraberiz, biz önümüzdeki 1000 yıllarda da burada olacağız, kimsenin şüphesi olmasın.
BRÜKSEL'DEKİ NATO ZİRVESİ
Brüksel'de yapılan NATO Zirvesi referans alınmıştır. Haklı olarak tüm dünyanın gözü NATO Karargahı'na çevrilmiştir. Bizim üzerinde durduğumuz asıl gündem konusu ise Türkiye'nin müttefikleriyle olan müzakeresidir. Türkiye ile ABD arasında soğuk rüzgarların estiğini bilmeyen neredeyse kalmamıştır. TürkiyeABD arasında buzların çözülmesi samimi dileğimiz.
TÜRKİYEABD İLİŞKİLERİ
Biden'ın Türkiye'yi hangi kategoride değerlendirdiği de merak ettiğimiz bir konudur. Biden'ın Türkiye'yi nasıl ve hangi seviyede müttefik gördüğü de belirsizliğini korumaktadır. 8 Haziran 2021'de ABD Senatosu'nda konuşan bu bakan ya cahil ya da küstahtır. Türkiye'nin NAYO müttefiki gibi davranmadığı yüzsüzce ifade etmiştir. ABD Dışişleri Bakanı ülkemizde insan hakları konusunda ciddi endişe taşıdığını söylemiştir. Bizim endişelerimizi bir öğrense bu bakanın dışarı çıkmaya mecali olmayacağını herkes görecektir.
Arkamızdan dolanıyorlar, müttefiklik edebiyatı yapıyorlar. Türkiye'nin kuyusunu kazıyorlar, sözde Ermeni soykırım yalanına sarılıyorlar sonra dönüp NATO diyorlar. Utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan bize parmak sallıyorlar. Kaybedilen bir güveni açmanın anahtarı da yoktur.
"15 TEMMUZ'DA NATO NEREDEYDİ, NE HAZIRLIĞI YAPIYORDU"
Biden, füzelerin PKK'nın eline nasıl geçtiğine ilişkin bir çalışma yapmış mıdır? ABD menşeili silahlar teröristlerin elinde kurşun atarken NATO müttefikliği hiç hesaba katılmış mıdır? NATO bugüne kadar Türkiye'nin hangi güvenlik ihtiyacına cevap vermiştir? İttifakın en büyük 2. ordusu Türk ordusudur. 15 Temmuz'da başkentimiz hainler tarafından bombalanırken bu NATO neredeydi, ne yapıyordu?
Uzaktan bakınca saf mı görünüyoruz? Tarihte böylesi gaflete düşenlere, iman dolu kalplerin neler yaptığını bilmeyen varsa bilenlere sorsun. Öğrenmek için sıralarını beklemeye şimdiden koyulsunlar. Türkiye, NATO'nun eşit bir müttefikidir. Biz böyle değerlendiriyoruz. Kimden silah alıp almayacağımız NATO'nun bileceği bir konu da olmayacaktır. Dost dediklerimiz neredeydi, hangi senaryoları yazıyorlardı? Ekonomik tetikçilerini üzerimize salanların nesine güveneceğiz?
F35'leri gasp ederken aklınız neredeydi, neyin peşindeydiniz?
Aslında maruz kaldığımız gelişmelerin tadı tuzu kaçmıştır. Bu kurşun gibi bir ortamda Cumhurbaşkanımız NATO zirvesine katılmıştır. Biden ilk açıklamasında çok iyi bir görüşme yaptıklarına temas etmiştir. Her alanda saygı ve çıkara dayalı kapsamında ABD ile doğrudan diyalog kanallarını canlı tutmak konusunda mutabık kalınmıştır. Türkiye'nin milli hassasiyetleri ABD Başkanı'na tüm berraklığıyla aktarılmıştır. Küresel barış ve istikrar çabalarını sekteye uğratacak bu çarpıklıkla NATO'nun yeni güvenlik konseptinin nasıl bağdaşacağı başka bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
Türkiye'nin terörle mücadele tek başına bırakılması ittifakın ilke ve esaslarıyla terstir. NATO Zirvesi'nin açıklanmış sonuçları, yeni ilişkiler serüveni ne olursa olsun Türkiye kararlığından vazgeçmeyecektir. Çaresiz değiliz, yurtsuz değiliz. Hamdolsun sahipsiz değiliz, sahibimiz Allah'tır ve Allah'tan başka galip yoktur. Türkiye'yi istikbale heyecanla taşıyacağız. İnandığımız sürece zafer bizimdir.
Siyasetçiden umudu kesenlerin, inandıkları değerler üzerinde tehlikeler görenlerin yıllardan beri en büyük arzusu demokrasiyi bypass ederek iktidara kısa yoldan gelmektir. Zillet İttifakı bu borca sadık değildir. MHP hukukun üstünlüğüne inanan bir siyaset çizgisinin temsilcisidir. Türkiye, cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte yaşatmakta mecburdur. MHP yıllardan beri bunu savunmuş, bunun arkasında durmuş, yeni bir sürecin başlatılmasını ileri sürmüştür. Yeni bir dönem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle başlamıştır. Türkiye'de siyasal istikrar hakimdir, hükümet görevinin başındadır, TBMM çalışmaktadır. Kovid19'la mücadele başarıyla yürütülmektedir. Ne var ki Zillet İttifakı ava giderken avlanmış, erken seçimden başka hiçbir şey söyleyemeyecek haldedir.
ERKEN SEÇİM AÇIKLAMASI
TBMM'de yeterli çoğunluğu olmayanların erken seçim kararını çıkarması mümkün değildir. CHP nerelere mesaj vermekte, kimlerin dikkatini çekmeye uğraşmaktadır? Bu zorlamanın, bu dayatmanın gerçek manası nasıl yorumlanmaktadır? CHP ve yedekleri devamlı mızmızlanarak vakit kaybediyor. Şahsa mahsus mektup yazsak acaba sonuç alabilir miyiz? Kılıçdaroğlu'nun bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Kılıçdaroğlu'na tavsiyem kendini aramak için tekranen yollara düşmesidir. Bu şahıs hemen seçim diyor, PKK da seçim istiyor. Türkiye düşmanları erken seçim safında birleşmiş. Bu arada Kılıçdaroğlu Türkiye'de can ve mal güvenliğinin kalmadığını söyleyebiliyor. Demokrasi dışı arayışlara can suyu verip yeşil ışık yakıyor. CHP sokakları karıştırmak istiyor. Bu itibarla sürekli bu konuyu kaşıyarak yaraları yeniden kanatıyor. Ne utanmaları kalmış ne de millet sevgileri...