Türkiye'nin terörle mücadelesi, hakkın ve hakikatin yanında duruş göstermesi pek çok çevreyi rahatsız ediyor, bölgesel ve küresel odakları hasmane arayışlara itiyor.
Yaşananlar, şahit olduğumuz karanlık ilişki ve irtibat ağları ibret verici.
Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik hukuku, dostane ve stratejik ortaklık bağları ağır bir yara almış durumda.
Bir defa şunu söylemeliyim ki, Temsilciler Meclisi'nin Barış Pınarı Harekatıyla ilgili yaptırım kararları, ayrıca
1915 olaylarını soykırım olarak değerlendiren tasarıyı kabul etmesi izah ve ifadesi olmayan çarpıklıktır.
Bu tavır iyi niyetten kesinlikle mahrumdur.
Elbette bu çürük kararın millet ve ülke nezdinde hiçbir karşılığı yoktur.
Tek kelimeyle hükümsüzdür.
Sözde soykırım kararına evet diyen Temsilciler Meclisi tarihi gerçekleri yok saymış, Türk milletine alenen cephe almıştır.
Geçmişimizde soykırımın numunesi yoktur.
Bu asılsız iftira ve ithamın hiçbir temeli de yoktur.
ABD Temsilciler Meclisi katliam ve soykırım örneği arıyorsa derisinin renginden dolayı ezdiği, katlettiği mazlumlara; acımasızca işlediği toplu cinayetlere dönüp bakmayı denemelidir.
Ellerindeki kanı temizlemeden şanlı ve şerefli mazimizi karalayanlar insanlık vicdanı karşısında hem sabıkalı hem de suçludur.
Terör örgütleriyle düşüp kalkan, adı konulmamış ittifak içinde olan ABD bütün insani ve vicdani değerleri çiğnemekle kalmamış, uluslararası hukuk ilkelerini çökertmiş, Türkiye'yi boyunduruk altına sokmaya heves etmiştir.
Bu şartlar altında sorarım ki, ABD'yle eşit ve onurlu bir şekilde nasıl müttefiklik çemberinde yer alacağız?
Başkan Trump'ın çelişkili, tutarsız, sorunlu, samimiyetsiz söz ve politikalarına, dahası vahim bir aşamaya ulaşan ahlaki ve siyasi zaaflarına nereye kadar tahammül edeceğiz?
Temsilciler Meclisi terörle mücadelemizle birlikte Türk tarihini sorgulama, Türk milletini yargılama hakkını nereden alıyor?
On yıllar boyunca Kızılderili kanını oluk oluk akıtan, derisinin rengi sırf siyah diye suçsuz günahsız insanlara akla ve hayale gelmedik zulümler yapan zalimler bize ne anlatıyor?
Temsilciler Meclisi'nin sözde kararını kınıyorum.
Türk milletine diş geçiremeyeceklerini cesaretle haykırıyorum.
Bir teröristi general diye takdim eden, DEAŞ ve PKK'yı koruyup kanatları altına alan bir ülkenin ahlaken tükenmenin eşiğinde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bu çirkinliğe, bu çirkefliğe, bu çürümüşlüğe Türkiye eyvallah etmez. Türkiye'nin duruşu adam gibidir, merttir, millidir, ahlaklıdır. Düşmanlık yapanların da önce adam, önce ilkeli ve dürüst olmaları hayati önemdedir.
ABD tahrik kampanyalarını tırmandırdıkça, sanki Trump'ı ve emperyalizmi selamlar gibi CHP Genel Başkanı da durmuyor, susmuyor, taciz ve hakaret nöbetlerinden bir türlü çıkmıyor.
Kılıçdaroğlu Türkiye düşmanlığını kışkırtıyor, yangından mal kaçırma, karambolden parsa toplama kurnazlığına tevessül ediyor. Yazıklar olsun.
Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşünden sonra şimdi de felaket yürüyüşüne çıkmış durumda.
Kriz ve kaosa yatırım yapıyor, boşa sallayıp dolu tutmanın peşinden sürükleniyor.
Kılıçdaroğlu'nun vatan ve millet sevgisi sancılı ve sorunludur.
Provokasyonlarıyla sokağa oynadığı, Türkiye'nin Irak'a, Suriye'ye, Libya'ya, Şili'ye, Etiyopya'ya dönmesi için el ovuşturuyor.
Bir gün su içeceği çeşmeye çamur sıçratmaya çalışıyor.
İftirayla, gıybetle mesafe alacağını sanıyor.
Ancak hevesi kursağında kalacak.
Bugünkü grup toplantısındaki konuşması diğer konuşmaları gibi kara mizahtır, skandaldır.
Ülkücü kardeşlerim diye seslenmesi de ayrı bir garabettir.
Hendek kazan hainlere arkadaşlar diyen, YPG kendi vatanını savunan örgüttür yorumu getiren, zillete düşüp çırpınan, Türk düşmanlarına, haçlı heveslerine, sömürgeci niyetlere çıtını çıkaramayan bir siyaset bezirganından bırakın kardeş olmayı üvey kardeş bile olmaz, olamaz.
Kılıçdaroğlu bizim kardeşimiz değil, Türkiye düşmanlarının ümit aşısı, geçim kapısı, tescilli hısım ve akrabasıdır.
Trump'ın izinden yürüyüp Türkiye'nin hisarlarında gedik açmaya çalışan CHP Genel Başkanı iflastadır, ahlaken yoğun bakımdadır.
Muhalefet görevini müstevlilere payandalık ve hizmetkarlık olarak gören bir şahsiyetten bu ülkeye, bu millete ve hatta kendi partisine de asla hayır gelmez, gelemez.