İki lider. Biri savunmanın diğeri emeğin.
İkisi de yapıcı. Sorun gördüklerinde yaygara yapmadan konunun özüne işaret ederek istişareye odaklanıyorlar.
İkisi de çözüm odaklı. Gözleri alkışta değil. Mesleki sorunlar söz konusu olduğunda vurgulu konuşuyorlar.
İkisi de “devlet adamı.” Öncelikleri kamu çıkarı.
İkisi de sağduyu sahibi. İç karışıklık isteyenlere “Ben buradayım” diyerek el sallayanlardan değiller.
İkisi de FETÖ ve PKK’ya tavırda köşeli. Mücadelenin ön cephesinde.
İkisi de sert rüzgara dayanıklı. Necip Mahfuz’un deyişiyle “Zehirli dillerini kırbaç gibi kullananlara” karşı vatanseverliklerinden taviz vermediler. Dik durdular.
İki başkan günlerdir “çoklu baro” ve “kıdem tazminatı” konularında Hükümeti uyarıyor.
İşçiyle kavga ederek işçi kanunu yapılmaz.
Avukatla kavga ederek avukat kanunu yapılmaz.
Ekonomik krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkma planına bir sendika lideri evet der mi?
Amerikancı TESEV ve FETÖ mührü taşıyan baroları bölme planına avukatlar evet der mi?
Ak Parti kurmayları, iki başkanla, yani savunma ve emeğin liderleriyle karşı karşıya geldiğine göre, içerisinde bulunduğumuz kritik süreci okuyamıyor. Parti içinde, dayatma yanlılarının baskın olduğu anlaşılıyor.
Teröre karşı tarihi başarılar elde ederken, ekonomide “dolar operasyonlarına” önlem alıp üretim adımları atmaya başlamışken, Mavi Vatan için bir savaşın içerisindeyken iç cepheyi zayıflatmak kime yarar?
Arı kovanına çomak sokarak nasıl bir başarı elde edeceksiniz?
İlker Yücel
Aydınlık