Barolar, odalar ve bunların üst birlikleri,hukuksal dayanağını Anayasadan alan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Anayasada meslek kuruluşlarının,belli bir mesleğe mensup olanların ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleğin kamu yararına uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek disiplini ve etiğini korumak ve mesleki faaliyetleri kolaylaştırmak amacı ile kurulacakları öngörülmüştür. Yine Anayasada, aslî ve sürekli görevlerde çalışmaları kaydıyla, kamu kurumları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde çalışanlar dışında kalan bütün meslek mensuplarının meslek kuruluşlarına üye olması mecburiyeti getirilmiştir.

MESLEK KURULUŞ KANUNLARI

Meslek kuruluşlarının organları (yönetim, denetim ve disiplin kurulları ile büyük kongre üyeleri) kendi üyeleri tarafından yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilmektedir. Anayasaya göre bu seçimlerin usûlükanunla belirlenmelidir. Bu amaçla bütün meslek odaları için özel bir kanunîdüzenleme ihdas edilmiştir. Hâlihazırda meslek odaları ile ilgili olarak 18 ayrı kanun çıkarılmıştır. Meslek odası kanunu en eski olan meslek grubu tabiplerdir. 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu 1953 yılında çıkarılmıştır.

Ülkemizde bir süredir meslek odalarının organlarında görev alacak üyelerin belirlendiği seçimlerin yapılış usûlüne dair bir tartışma yürümektedir. Yazımız bu tartışma kapsamında kaleme alınmıştır. Dileğimiz bu konuda başka görüş sahiplerinin de kendilerini ifade etmesidir.

FİİLÎ DURUM KANUNLA ÇELİŞİYOR

Mevcut durumda ülkemizde,Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği hariç, bütün meslek kuruluşlarının organ seçimlerinde grupların değil bireylerin aday olmasına izin verilmektedir. Bu bakımdan bireylerin aday olduğu bir seçimde herhangi bir seçim sisteminden söz etmek de mümkün değildir. Neticede, grupların değil fakat tek tek bireylerin yarıştığı ve en çok oyu alan bireyin seçildiği bu usûl için herhangi bir özel isim vermeye de gerek bulunmamaktadır.

Ancak bu sistem uzun yıllardır fiilen uygulanma yeteneğini kaybetmiştir. Mevcut durumda seçimler tamamen üye grupları arasında geçmektedir. Nitekim seçimlere katılan gruplar da seçim sonuçlarını aldıkları oy yüzdesi ile ifade etmek suretiyle bunu kabul etmektedir. Seçimlerde grup listelerinin zaman zaman delinmesi son derece istisnaî bir durumdur. Bu istisnaîdurum da seçimlerin gruplar arasında geçtiği tespitini geçersiz kılacak bir mahiyette değildir.

Her ne kadar seçimlerde fiilen gruplar yarışıyor olsa dabahse konu18 kanunun 17’sinde grupların varlığı tanınmamaktadır. Bu 17 kanuna göre oluşturulmuş meslek odalarındaki seçimler, her ne kadar gruplar arasında geçse de seçmen oy verme kabininde oy pusulasına grupların adını değil fakat grup listelerinde gösterilen isimleri yazmaktadır. Esasen bu uygulama açıkça kanuna karşı yapılmış bir hiledir. Bir başka deyişle yazılı hukukla çelişmektedir.

KANUNUN FİİLÎ DURUMA UYGUN HALE GETİRİLMESİ

Hukuk düzeni kendisi ile çelişen uygulamaları uzun süre sırtında taşıyamaz. Bunun birçok sakıncası bulunmaktadır. Bu nedenle fiilî  durumun yasal bir çerçeveye kavuşturularak hukukîleştirilmesi zorunludur. Esasen yapılan tartışmalar da bir açıdan bu zorunluluğun bir sonucudur.

Peki bu durumda, yani grupların da hukukilik kazanarak seçimlere katılmasının mümkün olduğuhalde, seçim sistemi nasıl olmalıdır? Gruplar, meslek odasının organlarında temsil edilirken sandalyeler hangi sisteme göre dağıtılmalıdır? Fiilî durumda uygulanan çoğunluk sisteminin mahsurları var mıdır? Varsa bu mahsurları ortadan kaldırmak için hangi yol izlenmelidir? Bu soruların cevaplanması gerekmektedir.

TEMSİL KRİZİ

Yukarıda yürürlükte olan17 kanuna göre, meslek odalarının seçimlerinde bireylerin değil grupların yarıştığını ifade etmiştik. Ancak bu usûlde gruplarınfiilî  temsili aldıkları oy oranında değil çoğunluk sistemine göre gerçekleşmektedir. Öyle ki bazı meslek odalarında seçimlere dokuz farklı grup katılabilmektedir. Hal böyle iken çok küçük farkla yarışı önde bitiren bir grup, oda organlarındaki bütün sandalyeleri kazanmaktadır. Bunun bir temsil krizine yol açtığı açıkça görülmektedir.

ÇÖZÜM NİSPÎ TEMSİL

Çağdaş yönetim sistemlerinde katılımcı modeller öne çıkmaktadır. Bunu sağlamak üzere geliştirilen çözüm ise seçimlerin nispî temsil yöntemine göre gerçekleştirilmesidir. Katılımcı yönetim modeli sadece devlet yönetiminde değil meslek örgütlerinde de uygulanması gereken bir sistemdir. Bu nedenle meslek odalarında da nispî temsil sistemine göre seçim yapılmalıdır. Böylece meslek odalarındaki her eğilim kendi gücü oranında oda organlarında sandalye kazanmakta ve böylece her eğilimin yönetimde temsili mümkün olabilmektedir.

NİSPÎ TEMSİL ÇOK BAŞLILIK MI GETİRİR?

Nispî temsil sisteminin yönetimde çok başlılık yaratacağını savunan görüşler bulunmaktadır. Bu görüş sahiplerine göre, yönetim organlarında farklı eğilimler yer alırsa her kafadan bir ses çıkacak ve bu nedenle odaların etkili yönetimi mümkün olmayacaktır. Ancak bu görüşe katılmamız mümkün değildir. Şöyle ki:

KARAR VE İCRA  YETKİSİ AYNI ORGANDA

Öncelikle meslek odalarının yönetim organı tek başına bir icra organı değil fakat aynı zamanda bir karar organıdır. Bir başka ifade ile yönetim organları ikili bir işlev üstlenmiştir. Yönetim kurulları seçildikten sonra meslek odasını temsil etmek üzere kendi içinden bir başkan seçmektedir. Seçilen başkanda ilgili dönemde meslek odasını yönetmektedir. Bununla birlikte başkanın icraatına esas teşkil edecek kararlar yönetim kurulunda alınmaktadır. Bu bakımdan yönetim kurulunun kendi içinden bir başkan seçmiş olması bu organının karar alma işlevini ortadan kaldıran bir etkiye sahip olduğu söylenemez.

Diğer yandan bütün meslek mensuplarını ilgilendiren konularda, kararların sadece bir eğilime mensup üyeler tarafından alınması demokratik de değildir. Burada, belli bir temsil gücü kazanarak yönetime giren bütün grupların karar alma sürecine katılımının sağlanması, kararların hem gücünü arttıracak hem de tabanını genişletecektir. Bu bakımdan meslek odası seçimlerinde nispî temsil sistemine geçilmesi aynı zamanda bir ihtiyaçtır.

KARMA SİSTEM OLUR MU?

Bu hususta yönetim organlarının seçiminde nispî temsil yerine çoğunluk sisteminin, üst kuruluşlar için delege seçimlerinde nispî temsil sisteminin uygulanmasının daha uygun olacağı yönünde görüşler de bulunmaktadır. Ancak bu görüşlerin de isabetli olmadığı düşüncesindeyiz. Zira,üst kuruluşlar (meslek birlikleri),ülke genelinde faaliyet göstermekte ve meslek mensuplarının tamamını temsil etmektedir. Bu nedenle, delegelerin nispî temsil ile seçilmesi, buna karşılık, aynı delegenin üst kuruluşun yönetim organlarını çoğunluk sistemine göre belirlemesi üst kuruluşların oluşturulma gayesine de uygun düşmemektedir. Ayrıca ülke genelinde bütün meslek mensuplarını temsil eden birliklerin, bütün eğilimleri bünyesinde barındırması ve alınacak kararlarda azınlıktaki eğilimlerin görüşlerinden de yararlanılması bu  kararlarınbenimsenme katsayısını da yükseltecektir. Neticede birlik organlarında kararlar oy çokluğu ile alınacaktır. Bu nedenle hiç karar alınamaması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Buna karşılık her ne kadar kararlar oy çokluğu ile alınmış olsa da, eğilimler arasında belli bir tartışma ve istişare sürecinden geçerek olgunlaşmış olacaktır. Diğer yandan üst kuruluşların yönetim organlarında sandalye sayısı da yerel odalara nazaran çok daha fazladır. Bu kadar fazla sandalyenin tek bir eğilime verilmesinin temsili demokratik sistemin ruhuna aykırılık teşkil edeceği de açıktır. Birlikler değil fakat odalar düzeyinde yönetim organlarında neden nispî temsil sisteminin uygulanması gerektiği hususu yukarıda tartışıldığından burada bir tekrara yer vermemek adına ayrıca bu bahse girilmemiştir.


medikritik.com