İşte Sabah Gazetesi yazarı Nurullah Gür'ün "Faiz kararının anlamı" başlıklı yazısı
TCMB, koronavirüsün ikinci dalgası ekonomilerin yeniden kapanmasına neden olursa, bugünden faiz kanalıyla reel ekonomiyi aşırı sıkmanın yersiz olduğunu düşünmüş olabilir
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizini sabit tuttu. Karar metninde para politikasında atılan önceki adımların finansal koşulları sıkılaştırdığının altı çizilmiş. Piyasada faizlerin artmasıyla birlikte artık sadece ticari kredilerde değil bireysel kredilerde de normalleşme eğiliminin belirginleştiğine dikkat çekilmiş. Salgının ilk dalgasında artan ithalatta da dengelenmenin başladığı belirtilmiş. TCMB iç talepteki coşkunun ve ithalat eğiliminin dizginlendiği görüşünde. Buna rağmen, enflasyondaki yüksek seyrin sürdüğüne vurgu yapılarak ilave sıkılaştırıcı tedbirlerin likidite yönetimi araçlarıyla atılabileceğine vurgu yapılmış. Zaten para arzındaki artış hızı inişe geçmişti. Geç likidite penceresinden (GLP) kullandırılan fonlamanın faizi de arttırıldı.
BEKLEGÖR STRATEJİSİ
Bu kararla birlikte aslında para politikası biraz daha sıkılaştırılmış oldu. Dolayısıyla, piyasa faizleri artmaya devam edecek. Ancak, MB'nin bu sıkılaşmayı yaparken orta ve uzun vadeye yönelik net bir taahhüt vererek kendini bağlamak istemediği anlaşılıyor. Politika faizini arttırdığınızda piyasalara faizlerin ilerleyen aylarda izleyeceği seyre yönelik olarak daha net bir mesaj vermiş oluyorsunuz. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini GLP üzerinden arttırdığınızda ise, gerek görülürse para politikasındaki sıkılığın hafif esnetilebileceğine dair kapıyı açık bırakıyorsunuz. Birincisi proaktif bir yaklaşımken, ikincisinde ise beklegör stratejisi hakim. Bankanın ikinci opsiyonu seçmesinin koronavirüsle ilgili olduğunu düşünüyorum. TCMB, eğer koronavirüsün ikinci dalgası ekonomilerin kısmen de olsa yeniden kapanmasına neden olursa, zaten talebin daralacağı bir ortamda bugünden faiz kanalıyla reel ekonomiyi aşırı sıkmanın yersiz olduğunu düşünmüş olabilir.
İSTİKRAR VE HÜKÜMRANLIK
Merkez bankaları, kendi çıkartacakları dijital paraları diğerlerinden ayrıştıracak en önemli özelliğin 'istikrar' olacağının altını çiziyorlar. Bitcoin gibi örneklere baktığımızda değerlemenin çok dalgalı bir seyir izlediğini görüyoruz. Bu da riskten uzak duran çoğu yatırımcının dijital paralara kuşkuyla bakmalarına neden oluyor. Merkez bankalarının dijital paraları daha geniş kitlelere hitap edecektir. Para basma tarihten günümüze devletlerin en önemli hükümranlık göstergelerinden biridir. Devletler bu gücü kolay kolay özel şirketlere veya gruplara devretmeye yanaşmazlar. Önümüzdeki dönemde merkez bankalarının kendi dijital paralarını kullanıma sunarak ve bu piyasayı daha sıkı denetleyerek sürece ağırlıklarını koymalarını bekleyebiliriz.
DİJİTAL PARALARIN GELECEĞİ
Dijital paralar son yılların en çok merak edilen konusu. Bu hafta IMF Başkanı Georgieva ve Fed Başkanı Powell'ın da yer aldığı paneldeki konuşmalar, merkez bankalarının dijital para piyasasını başı boş bırakmayacaklarını net olarak gösterdi. Özel şirketlerin bu alana ilgileri de artıyor. PayPal'ın aralarında Bitcoin'in de olduğu dört dijital parayı ödeme aracı olarak kabul edeceğini açıklaması bunun bir göstergesi. Dijital paraların hayatımıza katacağı bazı artıların olduğu bir gerçek. Para transferi kolaylaşacak; işlem maliyetleri azalacak. Şirketler dış ticaretteki ödeme sorunlarıyla daha az karışılacak. Bir taraftan da dijital paraların olası olumsuz etkilerini hesap etmek gerekiyor. Devlet dışı aktörlerin çıkardığı dijital paralara dengesiz bir kayış olması halinde özellikle gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının parasal aktarım mekanizmasını etkileme kabiliyeti kısıtlanabilir. Bu durumda para politikasının etkinliği azalmış olur. Bir yandan da dijital para ve büyük veri teknolojisini verimli bir şekilde kullanmak suretiyle merkez bankalarının kriz dönemlerinde reel sektöre doğrudan ulaşmasının yolu da açılabilir. Böylece doğru şirketler doğru miktarlarda fonlanabilir.