Meksika Devlet Başkanı Obrador, 'ABD’den, ülkemizdeki yasal ve meşru hükümete karşı muhalefet eden gruplara verdiği mali desteği kesmesini talep ediyoruz. Çünkü bu destek, içişlerimize müdahaledir, ulusal egemenliğimizin ihlalidir, onlar için utanç vericidir.' diyor YUNUS SONER
“Egemenlik ihlali”, “geçmişe ait saldırgan siyaset”, “içişlerimize müdahale”, “ülkemizdeki yolsuzluğa ortaklık ediyorlar”, “CIA ve Dışişleri Bakanlıkları gerçekleri biliyor...”
Yukarıdaki suçlamalar Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador’a ait. Yöneltildikleri muhatap ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hükümeti. Lopez Obrador her sabah düzenlediği basın toplantılarında ABD’ye yönelik sert mesajlar yayınlıyor. Haftalardır ve tekrar tekrar.
ABD’NİN STK DESTEĞİ
Örneğin 21 Şubat’ta Meksika Devlet Başkanı şunu söylüyor: “ABD’den, ülkemizdeki yasal ve meşru hükümete karşı muhalefet eden gruplara verdiği mali desteği kesmesini talep ediyoruz. Çünkü bu destek, içişlerimize müdahaledir, ulusal egemenliğimizin ihlalidir, onlar için utanç vericidir.”
Lopez Obrador’un hedefinde ABD destekli sivil toplum kuruluşları var. En başlarında, Yolsuzluk ve Cezasızlığa Karşı Meksikalılar (MCCI) isimli Sivil Toplum Kuruluşu (STK) geliyor. STK’nın kurucu ve yöneticisi, Claudio X. Gonzalez. Ailesi yıllardır yabancı şirketlerin ortaklık ve temsilciliğini yürüten Gonzalez, Meksika’nın en zengin kişilerinden biri.
Lopez Obrador 23 Şubat’ta ABD’nin Gonzalez’e desteğini çok ağır ifadelerle hedef alıyor:
“ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a sormak isterim. Claudio X. Gonzales’e neden para veriyorlar? Blinken’i bilgilenmeye, hükümetini ise müdahaleci yaklaşımlardan uzak durmaya çağırıyorum, çünkü Meksika ABD’nin bir sömürgesi değildir. Meksika, özgür, bağımsız ve egemen bir ülkedir.”
ABD Dışişleri Bakanı Blinken ise, 23 Şubat’ta attığı bir twitle “Meksika’da öldürülen çok sayıda gazeteci için başsağlığı” diledi, yakınlarına taziyelerini sundu. Meksika’da bazı kaynaklara göre 2000 ile 2021 yılları arasında toplam 145 gazeteci öldürüldü. Son olarak isimli Testigo Minero isimli internet haber sitesinin çalışanı Juan Carlos Muniz 5 Mart’ta öldürüldü.
Meksika Devlet Başkanı’nın Blinken’a yanıtı ise çok sert oldu: Obrador 2 Mart’ta düzenlediği basın toplantısında ABD kurumlarını “ülkemizin egemenliğini ihlal eden, Meksika’ya silah sokan ve hem Meksikalı, hem de ABD'lilerin hayatlarına mal olan ‘Hızlı ve Öfkeli’ gibi operasyonları soruşturmaya davet ediyorum” dedi.
‘HIZLI VE ÖFKELİ’
‘Hızlı ve Öfkeli’ adlı operasyon bağlamında 2006 ile 2011 yılları arasında binlerce uzun namlulu silah, ABD devleti silah ticareti gözetimi kurumu ATF bilgisi ve gözetimi altında Amerikalı silah satıcıları tarafından Meksikalı uyuşturucu çetelerine satılmıştı. ATF, silah satışını takip etmiş, silahların izinden uyuşturucu çetelerinin liderlerine ulaşacağını öne sürmüştü. En az 2000 adet uzun namlulu silahın sınırı geçtiği operasyon sonucunda ise herhangi bir tutuklama olmadı. Diğer yandan, ABD’nin aksine Meksika’da özel şahısların yasal yollardan silah satın alması mümkün değil. Geçtiğimiz yıl ise Meksika hükümeti ABD silah üreticilerine, Meksika’ya kayıt dışı satılan silahlar nedeniyle dava açtı.
Bununla birlikte Meksika Devlet Başkanı ile basının muhalif kesimi arasında uzun bir süredir sert bir polemik yaşanıyor. Muhalif basın Devlet Başkanı’nın oğlunun Amerikan petrol şirketlerinden aldığı rüşvet ile Houston’da lüks bir hayat sürdüğünü öne sürdü. Haberin kaynağı ise, yukarıda adı geçen MCCI sivil toplum kuruluşu.
Obrador yanıt olarak birçok gazetecinin ABD tarafından maaşa bağlandığını belirtti ve STK üzerinden ABD’yi doğrudan hedef aldı:
“Bu STK’nın amacının yolsuzlukla mücadele ve sivil toplumu güçlendirmek söylüyorlar. Yanlış! Tam tersine, bu STK yolsuzluğu ve Meksika’daki yolsuzluk rejimini sürdürmek için çalışıyor. Bu STK ve onun sahipleri, Meksika’da on yıllar boyunca hüküm süren ve Meksika’yı iflasa götüren neoliberal rejimden çıkar sağladı. Bu çok açık. Peki ABD hükümet kurumları bunu bilmiyor mu? ABD Dışişleri Bakanlığı bunu bilmiyor mu? CIA bunu bilmiyor mu? Mesele ciddi olmasa kahkahayla gülerdik.” Obrador ile muhalif basın ve ABD arasındaki çelişkiyi ise Devlet Başkanı 24 Şubat’ta şu sözlerle ifade etti:
“Biz köklü bir dönüşüm için mücadele ediyoruz, yolsuzluğu bitirmek için uğraşıyoruz. Onlar ise bu dönüşümün başarısızlığı için çalışıyor. Onlar her zaman, Meksika’ya en büyük zararı veren neoliberal dönemi savundu.”
Daha önce Aydınlık’a konuşan, Obrador’un partisi MORENA’nın Genel Sekreteri Citlalli Hernandez de neoliberal düzeni hedef tahtasına koymuş, bu düzenden çıkar sağlayan elitlerin ise karşı kampı oluşturduğunu belirtmişti.
ENERJİ’DE MİLLİ EGEMENLİK
Bugünlerde artan çatışmanın temelinde ise, Meksika hükümetinin uygulamaya koymak istediği kapsamlı bir enerji reformu yatıyor. “Enerjide milli egemenliği geri kazanmak” başlıklı reform, devletin enerji sektöründeki ağırlığı artırmayı amaçlıyor.
Reformun bazı adımları şimdiden uygulanmaya başladı. Günlük 2 milyon varille dünyanın ilk 15 petrol üreticisi arasında bulunan Meksika, rafineriler inşa ederek ABD’ye ham petrol ihraç edip, ABD’den işlenmiş petrol alma zorunluluğundan büyük ölçüde kurtulmaya çalışıyor.
Lopez Obrador bunu 3 Mart’ta şu sözlerle ifade etti:
“Böyle bir şey olmayacak, ama yine de bir düşünün: ABD bize benzin satmayı durdursa kaç gün idare edebilirdik? 15 gün! Çünkü tükettiğimiz benzinin yüzde 60’ını oradan alıyoruz. İşte bu sorunu kökten çözmek istiyoruz”.
Meksika Devlet Başkanı 8 Mart’ta devam etti:
“İşte bu yüzden enerji reformunu gerçekleştirmeliyiz. Çünkü petrol sektöründe kamunun ağırlığı artarsa kamu ve halk ekonomisi daha iyi korunur. Kamu müdahale etmezse özel çıkarlar hakim olur. Önceki dönemlerde enerji sektöründe kamu kontrolü giderek kaybediyor, özel şirketler denetimi ele geçiriyor, yabancı enerji şirketleri bu alanda tekele dönüşüyordu. Sonucu ise giderek artan enerji fiyatları olacaktı.”
ENERJİ REFORMUNUN KAPSAMI
Obrador’un önerdiği reform, üretilen ham petrolün daha fazla ülke içinde işlenmesi ile sınırlı değil. Baterilerde yaygın kullanılan ve dünya çapında talep artan lityum madenlerinin devletleştirilmesi ve devlet tarafından işlenmesi reformun bir kalemi.
Diğer kalem ise devletin enerji kurumu olan CFE’nin üretim ve dağıtımda tekrar hakim konuma getirilmesi. 2000li yıllara değin enerjinin tümünü üreten CFE’nin Pazar payı neoliberal dönemin başlamasıyla 2018’de yüzde 54’e, 2021’de ise yüzde 38’e düştü. MORENA Eğitim Okulu Başkanı Rafael Barajas’a göre bu oran, reform yapılmazsa 2029’da yüzce 15’e kadar gerileyecek.
EMPERYAL ÇIKARLARA DARBELER
Ancak enerji reformu Meksika’ya yönelik emperyal çıkarlar için büyük tehdit oluşturuyor.
Meksika Devlet Başkanı, ülkesinin zengin petrol kaynaklarını değerlendirmek istiyor. Lopez Obrador göreve gelir gelmez önce boru hatlarından ABD’ye yönelik gerçekleşen petrol hırsızlığı ile mücadeleyi başlattı. Devlet Başkanlığı’nın verilerine göre 2022 başı itibarıyla, günde 80 bin varile ulaşabilen hırsızlık yüzce 95 oranında durduruldu.
Obrador’un enerji reformunun diğer maddesi olan ülkede rafineri inşası ise, ABD’den benzin ithalatını yüzde 45 oranında azalttı.
Ancak ABD’nin çıkarlarına büyük darbe, enerji üretiminde devlet kurumunun ve petrol kullanımının ağırlığının artmasıyla geliyor. Bu bağlamda Meksika, ABD’nin iklim değişikliği gerekçesiyle dayattığı enerji dönüşümü ve teknoloji değişimine sırt çeviriyor. Bu adım ise, Bloomberg haber ajansının verilerine göre toplam 22 milyar dolarlık “temiz enerji yatırım ve sözleşmesini” tehlikeye atıyor.
ABD ise yanıt olarak bir yandan Meksika’ya heyet üzerine heyet gönderiyor, ABD kongresinde ise Meksika’ya karşı daha baskıcı tutum alınması öneriliyor. Washington Post gazetesi ise “Meksika’nın demokrasisi Lopez Obrador altında yıkılıyor” başlıkları atıyor.
RUSLARA SAHA
Meksika’nın Ukrayna krizinde aldığı tutum da bütün bu gerginliğin üstüne mum dikti. Meksika hükümeti her ne kadar Rusya’nın harekatını “işgal” olarak tanımlayıp kınasa da, aynı zamanda yaptırımlara katılmayacağını ve petrol üretimini artırmayacağını ilan etmekle kalmadı, Meksika Körfezi’ndeki iki petrol sahasını Rus şirketi Lukoil’e satmakta kararlı olduğunu duyurdu!
İSPANYA İLE İLİŞKİLERE 'MOLA'
Enerji reformunun hedef aldığı diğer özne ise, ağırlıklı olarak İspanya kökenli uluslararası şirketler. Ibredrola ve Repsol şirketleri bazı verilere göre Meksika’da enerjinin üçte birini üretiyor. Ancak Lopez Obrador, önceki Meksika hükümetlerinin bu şirketlerle ülkenin çıkarına aykırı sözleşmeler imzaladığını, dolayısıyla şirketlerin Meksika’yı “yıllar boyunca sömürdüğü” öne sürdü ve İspanya ile diplomatik ilişkilere “mola verilmesini” gündeme getirdi.
Obrador, yabancı şirketlerin enerji üretimindeki payını azaltmanın yanında, mevcut sözleşmelerin de yeniden müzakere edilmesini amaçlıyor. Yanıt ise, İspanyol milletvekillerinin inisiyatifi ile geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu’ndan (AP) geldi.
AP 10 Mart’ta karara bağladığı bir bildirgede Meksika’da öldürülen gazetecilerden duyduğu endişeyi dile getirirken Lopez Obrador’u “günlük basın toplantılarında popülist bir söylem ile basın üzerinde baskı kurmakla” suçladı.
'BİZ ARTIK SÖMÜRGE DEĞİLİZ'
Meksika hükümeti ise AP’ye yanıt olarak yayımladığı yazılı açıklamada zehir zemberek ifadeler kullandı.
“Avrupa Parlamentosu milletvekillerine: Yolsuzluk, yalan ve ikiyüzlülüğünüze ‘yeter’ diyoruz” ifadesiyle başlayan açıklamada “Dördüncü Dönüşüme karşı çıkan yolsuz grubun gerici ve darbeci stratejisinin peşine koyun gibi takılmanızı üzüntüyle izliyoruz” denildi.
“Meksika artık fethedilmesi gereken bir ülke değildir. Meksika barışçıl bir ülkedir ve hiçbir zaman, sizin şu sıralar yaptığınız gibi, başka ülkelere silah göndermemiştir” denilen açıklama, “İyi niyetlerle sakladığınız müdahaleci yaklaşımınızı terk ediniz. Siz bir dünya hükümeti değilsiniz” ifadesiyle son buldu. Meksika devletinin açıklamasının ardından ülkenin bir çok eyalet hükümeti de AP’ye karşı bildirge yayımlarken iktidardaki MORENA’nın Genel Sekreteri Citlalli Hernandez, “Dördüncü Dönüşüm Savunma Komiteleri” toplantılarına başladı.
Aydınlık