ANKARA'DAN SİLİVRİ'YE
Mavi vatan, 2006 yılında önce Deniz Kuvvetleri camiasında Ankara’dan, yani toprak gemi Anadolu’nun merkezinden yola çıktı. Kısa süre sonra büyük bir engelle karşılaştı. Emperyalizmin hedef aldığı Deniz Kuvvetlerimiz, akla, hukuka, vicdana, tarihimizin asaletine ve ahlaka aykırı bir şekilde FETÖ komutasında, iktidar desteğinde, muhalefetin sessiz onayı ve parlamentonun kapalı oluru ile sürdürülen alçak kumpas davalarla duraksatıldı. Yürütme, yasama ve yargı bu süreci destekledi. Bu rezil dönemde FETÖ ve yandaş medyanın propagandası o kadar acımasız, o kadar ahlaksız ve insafsızdı ki, Deniz Kuvvetleri her geçen gün itibarsızlaştırılıyor, Mavi Vatan emperyalizm tarafından tek kurşun atılmadan teslim alınmaya çalışılıyordu. 11 Şubat 2011 gecesi onlarca Amiral ve deniz subayını tutukladılar. Arkası yeni üretilen davalar ve ekilen sahte delillerle geldi. Utanmazca saldırdılar. Ama başaramadılar. Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Silivri’de denizciler tutsak alınmıştı ancak teslim olmamışlar, aman dilememişlerdi. Mavi Vatan böylece kaldığı yerden ikinci yolculuğuna 24 Mart 2013 tarihinde ‘’Neden Mavi Vatan’’ isimli köşe yazısıyla Silivri Duvarları ve avluları üzerinden tutsak bir şekilde başladı. Aynı yıl kamuoyu ile buluşan Hedefteki Donanma isimli kitapla bu kavram ağır ağır kamuoyu gündemine girmeye başladı. 19 Haziran 2014 tarihinde 3,5 yıllık tutsaklık sonunda Mavi Vatan zincirlerinden kurtulup büyük özlem çektiği tuzlu suyla buluştu.
TATBİKAT İLE BÜYÜK UYANIŞ
Mavi Vatan sokaktaki Türk halkı ile tam anlamıyla 2019 Mart’ında icra edilen
Mavi vatan tatbikatı ile tanıştı. Bu tanışma, büyük bir hasretin halk nezdinde görkemli bir buluşmasına dönüştü. Denizi ve Deniz Kuvvetlerini yeniden keşfeden halkımız uzun yıllar beklenen sevgiliye kavuşur gibi Mavi Vatan’ı sahiplendi. Kimisi limanlara koştu. Gemileri gezdi, güverteleri öpenler bile oldu. Kimisi sosyal medyaya koştu donanmayı tarifsiz bir sevgi ve coşku patlamasıyla anlattı. Gücü ve gururu paylaştı. Mavi Vatan Tatbikatının stratejik büyüklüğünün gerek iç gerek dış çevrelerde yarattığı etki görkemli oldu. Sanki Türk halkı yılladır o günleri bekliyordu.
MAVİ VATANI SAHİPLENEN GENÇLER
Son 1,5 yılda Mavi Vatan etrafında halkımız birleşti. Bu konuda Mavi Vatan’ı siyaset üstü ve Atatürkçü bir kavram olarak tutmanın ve geliştirmenin önemli rolü oldu. Mavi Vatan Jeopolitik seviyede bir tezdi. Özellikle gençler Mavi Vatan’ı çok sevdi. Mavi Vatan sosyal medya kullanıcısı gençler sayesinde inanılmaz ilgi ve destek gördü. Nasıl ki ölümsüz önder ve Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti gençlere emanet ettiyse, 21. yüzyılda da Mavi Vatan’ı en çok sahiplenenler gençler oldu. Onların çevre, hakça paylaşım ve ilerici düşünceye olan yüksek ilgileri, dijital teknolojiye doğmalarının verdiği avantajla birleşince büyük bir bilgi paylaşım ve yayılım patlaması yarattı. Bana Mavi Vatanı ilgilendiren konularda her hafta onlarca bilgi talebi ve öneri geliyor. Yüksek lisans ve doktora yapmak isteyenler arasında konu önerisi soranlar; Deniz ve denizcilik üzerine kitap yazmak isteyenler; Tezlerini okumamı talep edenler; Kariyer planlamasında Mavi Vatanı merkeze koyarak akıl danışanlar; Gerek makale ve yazılarım, gerekse sosyal medyada yayınlanan röportajlarım üzerinden bana mesaj gönderenler ve fikir verenler bu sürecin ana unsurları oldular ve olmaya devam ediyorlar. Bu gelişmeler haricinde Youtube ve twitter mecrasında Deniz Kuvvetleri, Ege ve Doğu Akdeniz konularında youtube programları yapanlar; bilgiseller hazırlayanlar… Bunlar çok önemli gelişmeler. Büyük bir uyanışın ayak sesleri. Denizi keşfetmenin öncü müjdeleri.
DENİZCİ BİLİNÇ OLUŞUYOR
Üniversitelerimizde 1970–1995 döneminde, 828’i yüksek lisans ve 273’ü doktora olmak üzere toplam 1,101 tez çalışması yapıldı. Bunların içinde deniz jeopolitiği/stratejisi, deniz harp tarihi ve deniz gücü konularında yapılan tez çalışmalarının sayısının toplamı sadece 12’ydi. 25 yılda sadece 12 tez. Senede bir tane bile değil! Bugüne bakalım. 2015 ile 2020 arasında YÖK Ulusal Tez Merkezi kayıtlarına göre denizi ilgilendiren konularda 199 tez (57 adeti deniz hukuku) yazılmış. Senede 40 tez. Bu geçmiş standartlara göre ciddi bir artıştır. Bu basit istatistik bile son yıllarda yaşanan uyanışın akademi dünyasındaki bir göstergesidir. Diğer yandan bana erişen ve tez konusu tavsiyesi veya görüş soranları da ayrıca not etmek isterim. Her ay en az bu kapsamda 4 – 5 talep geliyor. Doğal olarak Mavi Vatan yazıları, sosyal mecrada yapılan söyleşilerden sonra gelen mektup, e postalar ve yazılan yorumlar geleceğe yönelik umut ve beklentilerimizi arttırıyor. Bazıları sadece umut ve ümit aşılamıyor. Harika yaratıcı fikirler de veriyor. Bu güzel gelişmede, en önemli husus, Mavi Vatana en az sahil kentlerindekiler kadar Anadolu’nun denizden çok uzak yerleşimlerinde de ilginin çok büyük olması.
BİRİNCİ MEKTUP
Bu yazıda iki mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum. Aşağıdaki mektup, 20 Temmuz 2020 tarihinde genç bir öğrenciden geldi. Geçen haftaki yazımın sonundaki Anıtkabir'le ilgili "Bir Öneri" bu gencecik aklın ürünü. Arda isimli genç, Anıtkabir’de Mavi Vatan Sularının teşhir edilmesini teklif ediyordu. Bu fikrin yayılması gerekirdi. Yayıldı da. Atatürk’e hakaretin liyakat olduğu ve aziz hatırası üzerinden çok büyük vefasızlık ve ihanetin sergilendiği bir konjonktürde teklif ne kadar etkili olur bilemeyiz. Ancak onun bilmesini isterim ki isteği bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Şimdi Arda’nın mektubunu okuyalım:
"Amiralim, bu mektubu siz ve sizler gibi Mavi Vatan savunucularının izinden giden tüm Türk Gençliği adına kaleme alıyorum. Bu konu benim için çok mühim, gurur verici bir anı olarak kalacaktır. Sevgili Amiralim, ben Türk Deniz Kuvvetleri'nin kalbine çok yakın bir yerde ikamet eden, savaş gemileriyle büyüyen, göz aşinalığı neticesinde Donanmanın hiçbir zaman hayatı için uzak olmayan, birçok insana göre şanslı bir Türk Genciyim. Ailemde denizci olmamasına rağmen beraber büyüdüğüm deniz için elimden geldiğince çalıştım, çalışıyorum ve çalışacağım. Her Türk gencinin en önemli vazifesi Türk Bayrağına ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne olan borcunu ödemesidir. Bu borç; Çanakkale'de, Sakarya'da, Trablusgarp’ta, Yemen'de, Ertuğrul Firkateyninde ve daha birçok diyarda şehit olan atalarımıza olan vefa borcumuzdur. Saygıdeğer Amiralim, sizleri ve vatansever denizcileri alçak FETÖ'nün yaptığı haksız kumpas davaların başından itibaren, yazdığınız kitap ve makalelerden okuyarak takibe aldım, benimsedim. Kendimi geliştirdim, bu yolda önemli birikimler elde ettim. Daha sonra MİLGEM'in öyküsünü araştırdım, Merhum Özden Örnek Amiralimi ve yine çok sevdiğim Mustafa Özbey Amiralim gibi birçok değerli büyüklerimi, isimsiz mühendisleri, işçi kahramanları fark ettim. Ben bunları yaparken bir yandan da Libya ve Türkiye'nin karşılıklı anlaşma yapması gerektiği kulağıma çalınıyor, meraklanıyordum. Çok okudum. Daha sonra kendimi geliştirmem neticesinde kendime güvendim ve Türkiye’nin bu haklı mücadelesini Sosyal Medya'da yürütmeye karar verdim. Bir Sosyal Medya uygulaması ile tezlerimizi Akdeniz’deki tezlerimizi ve de özellikle Libya ile imzalanan Cihat Yaycı Amiralin eseri deniz sınırlandırma anlaşmasını anlattım, amacımızın ne olduğunu göstermeye çalıştım. Çünkü gençlerin en güzel öğreneceği yerin Sosyal Medya olacağını biliyordum. Öyle de oldu, benim ufak da olsa faydam dokundu. Bu benim için çok sevindirici, güzel bir katkı oldu. Şöyle geçmişe baktığımda, rol model olan insanlarla bugün Röportaj yapıyorum, sorduğum soruların cevaplarını yayınlıyorum. Hatta, aklıma gelen "Anıtkabir'de Mavi Vatan Suları Olmalıdır" fikrimi sizin aracılığınız ile kamuoyuna duyulması için sunabiliyorum. Yani Değerli Amiralim, haksız FETÖ kumpasları sonucu sizin gibi vatanseverler hapse atılıp, aynı kişiler başta Türk Deniz Kuvvetleri olmak üzere TSK'ya büyük zarar vermeye çalışıp, "Denizcilik bilincini" yok etme gayesi içeresinde olurken, zeminden ters etki ile gelişen Türk Gençliğini hesaba katmadılar.
bilincini sizleri hapse atarak söndüreceklerini sanıyorlardı. Tabii ki başaramadılar, başaramayacaklar da! Buradan bu kavramla onun içini dolduran her alanda değer üretmek uğruna hayatını kaybeden, hapis yatan kısaca bedel ödeyen tüm büyüklerim ve donanmamızın kahraman denizcileri başta olmak üzere, herkese şunu söylemek isterim: Türk Gençliğinde mavi vatanda sembolleşen denizci bilinç oluşmuştur, bu konu çok nettir. Hatta bu konuda kendi araştırma ve tartışma gruplarını oluşturmuş, Denizci Devlet ve Denizci Millet hedefine erişim için kendilerince akıl yormaktadırlar. Devletimizin umudu olan gençlik hız kesmeden arkanızdadır, çalışmalarını herkes gibi yüce Türk Milleti için yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "İleri" hedefindeki Gençliğe gözünüz kapalı güvenin. Elinizdeki bayrağı, Türk Gençliğine güvenirseniz sizden sonraki kuşağa taşımak amacı ile almaya hazır olduğumuzu belirtir, biz gençlere güven ve yönlendirmenizin sürekliliğini bekleriz. Saygılarımla"
İKİNCİ MEKTUP
26 Temmuz’da üniversite öğrencisi Kaan’dan gelen mektupta şöyle yazıyor:
"Efendim sizi vatansever bir Türk genci olarak Doğu Akdeniz hakkında araştırma yaparken bir televizyon kanalına yaptığınız röportaj sayesinde keşfettim. Gene başka bir röportajınızda şu sözleri kullanmıştınız, “Avrupa’ya göre Türkler karacıdır, denizlere inemez!” ve gerçekten de günümüzde özellikle benim kuşağım Mavi Vatan’ımız ile ilgili çok az bilgi birikimine sahip. Ben de bu eksikliği gidermek için gerek Veryansın ’da gerek diğer sosyal medya kanallarında olan çoğu konuşmanızı büyük bir heves, istek ve merak ile tükettim, yazılarınızı okudum. Bu mektubu aslen sizlere bir teşekkür etmek için yazıyorum. Gene başka bir programda sunucu kişi sizlere emekli olduğunuz halde kamuoyunu aydınlattığınızı söylediğinde siz fikirlerinizin emekli olmadığını belirtmiştiniz, gerçekten de sayenizde beni ve benim üzerimden birçok arkadaşımı, birçok Türk gencini Mavi Vatan cephesinin öneminde bilgilendirdiğiniz için size çok minnettarız. Sizler ve sizin gibi düşünen büyüklerimiz var oldukça ve bizleri yazılarınız, televizyon kanalları ve diğer mecralar üzerinden bilgilendirdiğiniz sürece arkanızdan hevesli bir denizci gençlik olarak her daim geleceğiz, bunun da sözünü en azından kendi adıma veriyorum."
BİLİNÇ GÜCÜ HER ŞEYDİR
Ülkelerin denizcileşme sürecinde temini en kolay olan unsurlar, ekonomik güç ile elde edilebilenlerdir. Yani savaş gemisi, sismik gemi, delme/sondaj platformu, ticaret gemisi gibi maddi kaynaklarla piyasadan tedarik edilebilen ve elle tutulabilen her şey. Ancak para ile temin edilemeyen unsurlar da vardır. Bunlar deniz bilinci, denizdeki hak ve çıkarları korumaya yönelik deniz jeopolitiği refleksi, deniz ve denizcilik stratejisi oluşturabilme yeteneği, deniz tarihi birikimi, denizcilik kültürü, deniz ve denizcilik sevgisi gibi, elle tutulamayan soyut unsurlardır. Bunları oluşturmak uzun soluklu ve zahmetlidir. Ayrıca, denizci emperyal devletler bu saydıklarımın oluşmasını arzulamaz ve izin de vermezler. Bu engelleri aşıp, başardığımızda, mavi uygarlığın en zor aşaması geçilmiş olacaktır. Bu büyük aşamayı, 21’inci yüzyıla ve üçüncü binyıla kadar gerçekleştiremedik. Ancak Türk gençliği, en zoru başarabilecek büyük bir enerji ve birikim potansiyeline sahiptir. Bu gençlik ile Türkiye, 21’inci yüzyılda mavi uygarlığın içinde hak ettiği yeri alacaktır. Yolsuzluk ve ilkel birikim ile niteliksiz siyaset tuzağına düşmeyecek yeni neslin, tam bağımsız siyaset uygulayıp, geçmişten dersler çıkararak ve yeniden Atatürk diyerek geleceğe güvenle ilerleyeceğini söylemek, bir beklenti değil, tespittir. Arda ve Kaan’ların binlercesi Mavi Vatan bilinciyle, Türkiye’nin Atatürk yolunda denizcileşmesinin lokomotifi olacaktır.
DEVLET, GENÇLİĞE CEVAP VERMELİDİR
Türk gençliği, vatanına sahip çıktığı gibi geleceği olan mavi vatanına ve denizciliğine de sahip çıkmaktadır. Yükselen gençlik şelalesinin önünde hiçbir duvar, hiçbir engel direnemez. Gençliğin dinamizmi ile katlanarak büyüyecek denizci Türkiye talebine, devlet kayıtsız kalamayacaktır. Zira denizcileşme daha çok iş, daha çok gelir, daha çok özgürlük ve daha çok mutluluk yaratacaktır.